Page 642 - 1-4_2
P. 642
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
İbrâhim Bey'in pek taşkın hareketi, diğer tarafdan da Helvâcı Hacı İsmâ'il Ağa'nın buna
muhâlefeti günden güne kendini gösteriyordu. Her ikisinin de tarafdârları çokdu.
Zilka'denin on üçüncü gecesi her nasılsa kazâ'en Hacı İlyâs Mahallesi'nde Hacı İbrâhim
Bey'in yaldızlı ve muhteşem konağı civârında bir hânede yangın çıkdı. Bu yangını derhâl
söndürecek yerde Hacı İbrâhim Bey'in muhâlifleri tarafından kasden yakıldığı söylendi. Bu
yüzden bir kızıl kıyâmet kopdu.
Her iki tarafın etbâ'ı birbirine girdiğinden yangın büyüdü. Koca bir mahalle başdan başa
yandı. Kanlar akdı. Çok canlar yakıldı. Ulemâ ve meşâyih bir tarafdan, hükûmet ve zâbıta
me'mûrları diğer tarafdan araya girip güç hâl ile gavgâ ve felâketin önü alınabildi.
Bu esnâda şehir kethüdâsı Hacı Hasan Ağa ve a'yândan Hacı Bâkîoğlu Hâfız Mustafâ
Ağa gibi ünlü birkaç kimseler vefât etdi. [47] İki tarafdan on kadar kimseler maktûl olup pek
çok hâneler yağmâ edildi. İstanbul'a şikâyetler yağdı.
Selîm Paşa
Çankırılıdır. Can Arslan Paşazâde Hüseyin Paşa'nın oğludur. 1143 senesi muharrem
gurresinde Amasya mutasarrıfı olup geldi. Her iki tarafdan yüz kadar kimseleri tevkîf ederek
tahkîkâtına başladı.
Eski bir hânedân olan Hoca Paşazâde el-Hâc Ömer Ağa bin Gâzî İbrâhim Bey baş a'yân
ve Pîrî Ağa oğlu Hacı Osmân Ağa hacıbaşı, Yakası Tellioğlu Hacı Ahmed Ağa da şehir
kethüdâsı olmuşdu. Vak'adan doğan da'vâlara bakmak üzere Iydîzâde Âkif Mustafa Efendi de
bâ-fermân-ı âlî hâkim oldu. Fakat Selîm Paşa, Amasya'nın a'yân ve halkı arasındaki tefrika ve
cidâlin büyük, hâdis olan vak'anın pek mühim, Hacı İbrâhim Bey'e karşı vaz'iyyetin müşkil
olduğunu gördü. Çünkü Hacı İbrâhim Bey'in kapısı halkı bir vezîrin ma'iyyeti kadar çok ve
muntazam idi.
Zâten Îrân harbi de pek kızışmış, Nâdir Şâh'ın her tarafda galebesi yüzünden bir ân evvel
dâru'l-harbe hareketi ta'cîl edilmişdi. Vaz'iyyeti olduğu gibi bâb-ı âlîye bildirdi. Rebî'ulevvel
[48] gurresinde Murâd Beyoğlu Hacı Mustafâ Ağa'yı Amasya mütesellimi nasb ederek Îrân
harbine gitdi.
Rebî'ulevvelin on üçüncü günü tarafgîrlik ediyor diyerek müftü Şeyh Mustafâ
Efendi'nin azliyle sâbık müftü Çorumlu Hâfız Mehmed Efendi yine Amasya müftüsü oldu.
Yeni cülûs eden Birinci Sultân Mahmûd'un lalası esbak kul kethüdâsı Amasyalı Hoca
Alioğlu Sâlih Ağa'nın mahdûmu Osmân Ağa Rûmeli pâyesiyle kapıcılar kethüdâsı ve diğer
Amasyalı Hacı Feyzullâhoğlu Gül Ahmed Ağa bin Mehmed silahdâr ağası olduğundan kapı
yoldaşları Helvâcı İsmâ'il Ağa tarafı sevinmişdi.
Rebî'ulâhir gurresinde Amasya kadısı Amasyalı Mahmûd Paşazâde Hacı İbrâhim Efendi
İstanbul kadısı olduğundan Ankaralı Abdülkerîm Efendi Amasya kadısı olup tarafından
Hıfzîzâde Hacı Abdullâh Efendi Amasya nâ'ibi oldu.
Bu esnâda Mısır vâlîsi ve Anadolu müfettişi olan Köprülüzâde vezîr Fâzıl Abdullâh
Paşa pek düzgün kapısı halkıyla büyük ve parlak bir ihtifâl içinde Amasya'ya gelip Hacılar
Meydânı'nda kurdurduğu çadırlarda ikâmet ve tahkîkâta mübâşeret ederek Amasya'nın erkân
ve a'yânını, ulemâ ve meşâyihini da'vet etdi. [49]
Fâzıl Abdullâh Paşa, da'vet etdiği zevâtı, esnâfın kethüdâlarını, sâdâtın nakîblerini,
halkın yiğitbaşılarını tek tek dinledi. Bundan sonra Hacı İbrâhim Bey'le Helvâcı İsmâ'il Ağa'yı
ve tarafdârlarından belli başlı kimseleri habs edip ilk habs edilenlerden çoklarını, aceze
gürûhunu salıverdi.
Çünkü ilk def'a Selîm Paşa'nın habs etdiği adamlar, halk tabakasındandı. İçlerinde asıl
vak'ayı ihdâs eden dişli kimseler yokdu. Dişli ve hâdiseyi çıkaranların her biri birer a'yâna
müntesibdi. Abdullâh Paşa, vak'ayı etrâfıyla yazıp kâ'imesini ya'nî tahkîkât evrâkını bâb-ı âlîye
ve dîvân-ı hümâyûna gönderdi.
623
641