Page 459 - 6-8
P. 459

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                                   Baht-ı bidârımdan Allâh ağlarım her kande kim
                                   Her sa’âdet ehlinin yanında mahbûbun görem  205

                     Edirneli Mecdî Efendî’nin yazdığı gibi Pîrî Paşa’nın vezâreti ve sadâreti mühim bir târih
               idi. Müşârün-ileyhin esbâb-ı nasb ü azli Türk tarihinde pek şâyân-ı dikkat bir fasl-ı mühim
               olduğundan bunu yazmadan geçemedim.
                     Sultân Bâyezîd-i Sânî devrinde saraylı kölelerin ya’nî neslen Türk olmayan uşakların
               vezâret ve sadâreti, âdeta bir kanûn olmuşdu. Bu köleler, vezâret ve sadâreti kendilerine hâs
               birer mevki-i mümtâz bilmişler, hatta Çândârlızâde İbrâhim Paşa’yı sadâretinin ikinci senesinde
               kendilerine mu’ârız olduğundan tesmîm etmişlerdi.
                     Bundan dolayı asîl Türkler ve neslen Türk olan Beyler [647] Sultân Bâyezîd’e karşı pek
               muğberr ve munfasıl idiler. Mısır Harbi’nde görülen hezîmetin birinci sebebi işte bu iğbirâr ve
               infi’âl  idi. Kezâlik Sultân Selîm’i  de tahta çıkaran yine bu hissiyât-ı  milliyyeyi ve iğbirârı
               taşıyan Türkler’di.
                     Binâenaleyh:  Sultân  Selîm,  saraylı  kölelerin  rağmına  Türklerden  Pîrî,  Hüsâmeddîn,
               Hâcezâde Mehmed Paşalara vezâret vermiş, Pîrî Paşa’yı sadârete kadar çıkarmışdı.
                     Saraylı köleler, bunun önüne geçmek için başta Pîrî Paşa’nın dâmâdı Boşnak Mustafa
               Paşa ve vezîr-i Sânî Arnavut Ahmed Paşa olduğu hâlde paşanın hânesini basıp eşyâsını tâlân
               ve hakkında bühtânlar icâd ederek paşayı Sultân Selîm’e i’dâm etdirmek istediler. Paşa bu
               maksada vâkıf idi. Ancâk pâdişâhın kadir-şinâslığına i’timâdı olmakla beraber oldukça ızdırabı
               vardı.
                     Solâkzâde  Tarih’inde  diyor  ki:  “Pîrî  Paşa,  vezîr-i  a’zamlığında  bir  gün  pâdişâh-ı
               memâlik-güşâya demiş ki Pâdişâhım bilirim âkibet bir bahâne ile beni de öldürürsün. Çünkü
               öldüreceksen hemen [648] bir gün evvel dünya kaydından halâs etsen aceb ma’kûl idi. Deyû
               havfını beyân eylemiş.
                     Şehriyâr-ı cihân bu söze vâfir gülmüş. Benim dahî bu ma’nâ çoktan hâtırımdadır. Seni
               hâk ile yeksân etmek muktazâ-yı murâdımdır. Lâkîn yerini tutar âdem bulunmaz ve hizmet-i
               vezâreti kemâ yenbeğî edâ eder kimse var idüği tahkîk olmaz. Yoksa seni de murâdına vâsıl
               ederdim. Emir sehildir demiş. El-hakk âkil ü müdebbir vezîr ve sâhib-i tedbîr kimesne idi.”
                     Nihâyet Sultân Selîm Hân’ın irtihâli üzerine tahta çıkan şehzâdesi Sultân Süleyman’ın
               tecrübesizliği ve hodgâmlığı paşayı azledip yerine Frenk İbrâhim Paşa gibi tecrübesiz bir genci
               sadrâzam yaptı.
                     Pîrî Paşa, kendine bir halef yetiştirmek için Amasyalı Nişâncı Mehmed Paşa’yı, Sultân
               Süleyman’a akîb-i cülûsunda vezâret verdirmişti. Azl ve isti’fâsından sonra Mehmed Paşa da
               Sivas’a atılıp vezâret Türklere yasak edildi.
                     Ulemâdan biri Pîrî Paşa’nın azlinden sonra ziyâretine gider; müşârün-ileyhin azlinden
               dolayı hâyli tesliyet-âmiz sözler söyler. [649] Paşa cevâben demişdir ki “Efendi, ben azl ü
               isti’fâdan  asla  müteessir  değilim.  Yalnız  köleler  sevindi.  Türkler  yerindi.  Vezâret  Türklere
               vedâ’ etdi. Bundan müteessirim.”
                     Evet! Pîrî Paşa’nın keşf ü tahmîni ayn-ı hakîkat olarak çıktı. Öküz Mehmed Paşa’nın
               sadâretine kadar tam yüz yıl Türklere vezâret yasaktı. 1008’de kıyâm eden erbâb-ı ihtilâlin
               müsellâhan  talebinden  sonra  Sultân  Ahmed  Hân-ı  Evvel  zamanında  Türklere  vezâret
               verilebildi.
                     Sultân Selîm demişdir ki ricâl-i devlet içinde ancak üç zât bulabildim. Biri Mü’eyyedzâde
               Abdurrahmân Efendi’dir. Pek ihtiyârlığına tesâdüf etdim. Diğeri Tâczâde Ca’fer Çelebi’dir.

               205 İstanbûlî Mehmed Süreyya Bey de “Sicill-i Osmanî” adlı eserinde diyor ki: “Pirî Mehmed Paşa-Amasyalı’dır.
                 Hazret-i Ebûbekir es-Sıddîk Radıyallâhü anhü sülâlesinden ve Cemâleddîn Aksarâyî ahfâdından olub ba‘de’t-
                 tahsîl, Sofya ve Silivri ve Galata kadısı ve Fâtîh imâreti mütevellîsi olduktan sonra evâhir-i Sultân Bâyezîd Hân-
                 ı Velîde defterdâr oldu.” Gerek bu tarafı ve gerek aşağı tarafı tevârihden telhîs edilmiş olup bizim yazdıklarımız
                 işte bu telhisâtın tevsi‘ân tesbît ve tahsîl edilmiş bir şeklinden ibâretdir.


                                                           458
   454   455   456   457   458   459   460   461   462   463   464