Page 456 - 6-8
P. 456
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Bilâd-ı Karâmâniyye’nin Fâtîh Sultân Mehmed tarafından zabt ü istilâsı üzerine Aksaray
ve Konya halkından bir kısm-ı mühimmi tehcîre tâbi’ tutulmuşdu. Sadr-ı a’zam Mahmûd Paşa,
bu halkı tehcîr etdiği esnâda 871’de peder ve vâlidesi Âyşe Hâtun Konya’dan kaldırılıp
Amasya’ya gönderilmiş ve Temennâ Mahallesi’ne yerleştirilmiş idi.
Pîri Mehmed Paşa, Amasya’nın Temennâ Mahallesi’nde takrîben 873 senesi hudûdunda
doğdu. Molla Mehmed Karâmânîzâde Seyyideddîn Ahmed ve Şerefeddîn İdrîs Çelebilerden ve
Cemâlîzâde Kıvâmeddîn Kâsım Efendi’den tahsîl-i ulûm etdi. [636]
Hattât-ı meşhûr Abdullah Efendi’den yazı öğrendi. Mahkeme-i şer’iyye ketebesinden
olup 894’de Amasya mahkemesi kâtibi görüldü. Ancak 896’da sünnet düğünü fitnesinde
kitâbetten ma’zûl olup İstanbul’a gitdi. Molla Kestel, Hacı Hasanzâde ve Amasyalı
Mü’eyyedzâde Abdurrahmân Efendilerden ikmâl-i tahsîl ve mülâzemet edib müderris oldu.
Bu esnada Sultân Bâyezîd-i Sânî’nin kurenâ ve ümenâsından Amasyalı Seydî Ömer
Çelebi’ye dâmâd olmuşdu. 901’de zuhûr eden bir hâdiseden dolayı kayın pederi pâdişâhın
gözünden düşüp teb’îd edildi. Bundan müteessir olan Pîri Paşa da Silivri kadısı olarak
İstanbul’dan uzaklaşdırıldı.
903’de Rûmeli kazaskeri olan üstâdı Hacı Hasanzâde Mehmed Efendi’nin himmetiyle
terfi’ân Siroz kadısı oldu. 904’de Kâdî-i Siroz olduğu imzâsı görüldü. Buradan Gelibolu kadısı
olup kayın pederi matbah emîni olduğu münâsebetle 906’da Galata kadısı ve 908’de Fâtîh
Sultân evkâf-ı celîlesi mütevellîsi oldu.
909’da her sene muhâsebesinin rü’yeti mu’tâd olduğu üzere [637] üstâdları bulunan
Rûmeli kazaskeri Hacı Hasanzâde Mehmed ve Anadolu kazaskeri Amasyalı Mü’eyyedzâde
Abdurrahmân ve İstanbul kadısı Cumalizâde Kâsım Efendilerin huzûrlarında evkâf-ı
mezkûrenin senelik muhâsebesi görüldü.
Esnâ-yı muhâsebede sıdk ü emâneti, iffet ü istikâmeti, umûr-i hisâbiyyede fazl ü kifâyeti
tezâhür etdiğinden müşârün-ileyhimin tasdik ve şehâdetlerini hâvî defter-i muhâsebe ma’rûz-ı
dergâh-ı pâdişâhî oldukda takdîr edilerek Anadolu defterdârı oldu. Buna dâ’ir de imzâsı
görüldü.
915’de Rûmeli defterdârı olup üç yılda Rûmeli hisâbâtını tanzîm ve ıslâh ederek tedbîr
ve kifâyetiyle pâdişâhın teveccühâtını kazandı. 918’de Sultân Selîm-i Evvel’in cülûsunda
hisâbâtı tedkîk edilerek fazl ü kifâyeti, iffet ü emâneti görüldüğünden baş-defterdâr ya’nî
mâliye nâzırı oldu.
Nasbından bir müddet sonra İrân seferi mühimmât-ı harbiye ve zehâir-i askeriyyesini
tedârik ve ikmâle me’mûren Amasya’ya gelip hakkıyla çalışdı. Sultân Selîm Hân ile beraber
İrân Harbi’ne [638] gidip muzafferen avdette takdîr edilen akl ü tedbîrine ilm ü kifâyetine
binâen 920 senesi şevvâlinin yirmi üçüncü günü Amasya’da rütbe-i vezâret ihsân buyruldu.
Fakat ma’iyyet-i pâdişâhîde olan gayr-ı Türk vüzerâ hased ederek el altından yeniçerileri
tahrîk etdiler. Bu yüzden 921 senesi muharreminde yeniçeriler müşârün-ileyhin hânesini basıp
yağma ederek yolsuzluklara cesâret eylediler. Bu fitneye mâni’ olmayan Sadr-ı a’zam
Dukakînzâde Ahmed Paşa derhâl i’dâm edildi.
921 senesi rebîülevvelinde ma’iyyet-i pâdişâhîde İstanbul’a gitdi. Vâşîlerin si’âyesiyle
bir müddet düçâr-ı itâb ve mu’âhez olduysa da bi’t-tahkîk berâ’eti zâhir olduğundan nâ’il-i
iltifât ve i’timâd-ı pâdişâhî olup 922’de Sultân Selîm Mısır Harbi’ne gitdikde İstanbul muhâfızı
ve kâ’im-makâmı ve 923 senesi zilhiccesinde Şâm’a celbedilip sadrâzam oldu.
Üç yıl kadar Sultân Selîm’e vezâret edib 926 şevvâlinde müşârün-ileyhin vefâtıyla
şehzâdesi Sultân Süleyman’ın cülûsunda [639] ibkâ buyuruldu. Sultân Süleyman’a da üç yıl
kadar vezâret edib iki muhârebede pâdişâh ile beraber bulunarak hüsn-i hizmetleri görüldü.
Ancak vezîr-i sânî Arnavut Ahmed Paşa 929’da fethedilen Rodos adasına her sene
Anadolu’dan nakl edilen ba’zı ahâlînin esnâ-yı nakl ve iskânında zülm ü te’addî vukû’a
geldiğini pâdişâha ismâ’ etdirdi. Pâdişâh da pek ziyâde sevdiği ve hâs oda-başılığından
455