Page 642 - 6-8
P. 642
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Bu risâlenin mü’ellifini bilmeyen her hangi bir fâzıl, bunu okuduktan sonra mutlaka bu risâle
her şey’e câhil, pek mübtedî bir Acem ahundunun kaleminden çıkma bir eserdir demeye
[550]mecbûr olur. Çünkü bu risâlenin hamdelesinden müntehâsına kadar her cümlesi lisân-ı
hâl ile
مرافغتسا سوقان دنزيم نايصع کناب
ا
demektedir. Her hâlde bu risâle sâhib-i tercemenin kalemine yakışmıyor.
Gerek Mîr Hasan Efendi ve gerek şeyh ü üstâdı olan Hacı Hamza Efendi, tarîkat-ı
Nakşibendiyye ricâlinden birer muhterem zevât idiler. Tarîkat-ı Nakşibendiyyenin esâsında
Alî-Mu’âviye meselesi yoktur. Muhabbet-i Alî yerine muhabbet-i Resûlullâh ihtiyâr edilseydi
halk daha iyi bir yolda irşâd edilir, ümmet-i Muhammed arasında şiddetle muhtâc olduğumuz
üns ü ülfet hâsıl olurdu.
Evlâd-ı Alî’den olduğunu bildirmek için, mutlaka sağı, solu ale’l-amyâ tekfîr ü tel’în
etmek, halkı birbirine düşürmek doğru mudur? Evlâd-ı Alî de yaptıkları her türlü seyyi’âttan
mes’ûl ve mu’âteb değil midir? “La yüs’elu ammâ yef’al vehüm yüs’elün” 263 âyet-i kerîmesinin
umûmunda bütün beşer dâhildir. Bunların evlâd-ı Alî’den olduklarına dâ’ir tedkîkât u tahkîkât,
sâhib-i tercemenin ammizâdesi olan eş-Şeyh el-Hâc Mîr Hamza Nigârî Efendi’nin tercemesi
zeylinde gelir. [551]
Hasan Fehmî Efendi -Kale Köylü
Amasya’nın cenûb tarafında kâ’in Kale köyünden Hatîboğlu Abdullah bin Halîl bin
Mustafa’nın mahdûmudur. 1275’de doğdu. Gençliğinde Amasya’ya gelip Kavaklı Osmân
Efendi’nin halka-i tedrîsine devâm etdi.
1298’de mûmâ-ileyhin vefâtı üzerine İmâmzâde Seyyid Mehmed Şükrî Efendi’nin halka-
i tedrîsinde ikmâl-i tahsîl ederek mücâz oldu. Aralıkta Acaralı Osmân, Muvakkit Mehmed
Hilmî, Müsevvid-i esbak Hacı Ahmed Şükrî Efendilerden fıkıh, ferâ’iz, ulûm-ı şer’iyye ahz
edib 1305’de ders-i âm oldu.
Esnâ-yı tedrîsinde kendisine bir cihet-i ma’îşet olarak Sultân Bâyezîd medresesi mu’îdliği
1312’de ve Bâyezîd Paşa câmii kürsî şeyhliği 1313’de uhdesine tevcîh edilip ikdâr edildi. On
beş yıl tedrîs-i ulûmdan sonra 1320’de talebesine icâzet verip mûciz ders-i âmlardan oldu.
Mûmâ-ileyh âlim, ulûm-ı Arabîyye ve fıkıh ve kelâmda mâhir, [552] hüsn-i takrîr u
beyâna mâlik, müteşerri’, tefsîr u hadîse vâkıf, halîm, beşûş, pâk-i’tikâd bir efendidir.
Amerahullâh. Bunun hüsn-i hâli mâ-fevkinin şöhret-i ilmiyyesinden pek âlîdir.
Hüsnî Paş -Şâh Hâtun
Amasya’da Şâmîce Mahallesi’nde medfûn olup tercemesi yukarıda yazılan Melik İsmâ’îl
Bey bin Bayram Bey’in kerîmesi ve Hacı Osmân Paşa’nın kerîmesi Sitti Paşa Hâtun’un kızıdır.
Kaya Paşazâde Durmuş Bey’in zevcesi olup 850 sâlinden sonra vefât etdi. Amasya ve Lâdik’de
çeşmeleri vesâ’ir âsâr-ı hayriyyesi vardır. Vakfiyesi hemşîresi İhsân Paşa Hâtun’un tercemesi
zeylinde yazılıdır. Mahdûmu İsmâ’îl Bey’dir.
Hüsnî İbrâhim Efendi -Gökçekzâde
Amasyalıdır. Çeribaşı Mahallesi eşrâfından Gökçekzâde Ahmed Çelebi bin Abdülkerîm
Çelebi mahdûmudur. Kâdızâde Mehmed İlmî Efendi’nin halka-i tedrîsinde ikmâl-i tahsîl edib
ders-i âm, müderris, ba’dehû kâdı olup 1074’de vefât etdi. Âlim, şâir, edîb olup kudât-ı sütûde-
simâtdan idi. [553]
263 Enbiya, 21/23. Allah yaptığından sorumlu değildir ama onlar hesaba çekileceklerdir. (Ed.)
636
641