Page 11 - 6-8
P. 11

Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                                                                                                                                            Hüseyin Gâzi Bey-Emîr Sehmü’d-devle
                                                                                                                                            Amasyalıdır. Mülûk-i Dânîşmendiyye serdârı olan emîr-i meşhûr Nâsırü’d-devle İltekin
                                                                                                                                      Gâzinin ikinci mahdûmudur. Amasya’da Efrumiye Bânu’dan doğdu. Emîr İsmail Gâzi Bey’in
                                                                                                                                      zamanında Merzîfon Emîri oldu.
                                                                                                                                            Hayli müddet orada emâret edib câmi yaptırdı. “Sehmü’d-devle” demekle meşhûr olan
                                     AMASYA TARİHİ                                                                                    çiftliğini bu câmi-i şerîfin mesâlihine vakf etdi. Sonra bu çiftlik Sehmü’d-devle karyesi diye
                                                                                                                                      şimdiye kadar meşhûr olup kaldı.
                                                                                                                                            518’de Dânîşmendiyye hükümdârı olan Melik Sungur Gâzi Bey’in Amasya’da yerleşdiği
                                                                                                                                      esnâda  gelip  arz-ı  inkıyâd  ederek  ümerâsından  oldu.  Fakat  birâderi  Emîr  Hüsamü’d-devle

                                                                                                                                      Hasan Gâzi Bey’le arası açıldığından 522’de Şam hükümdârı [3] olan Tâcü’l-mülûk Ebû Said
                                                                                                                                      Böri Bey bin el-Melik Tuğtekin Bey’in nezdine gidip ona intisâb etdi.
                                                                                                                                            526 senesi recebinde Böri Bey’in vefâtıyla sırası üzerine Şam hükümdârı olan oğulları
                                                                                                                                      İsmail,  Mahmûd,  Mehmed  Beylerin  zaman-ı  hükümetlerinde  sâdıkâne  hizmet  eylediğinden
                                                                                                                                      Mehmed Bey’in zaman-ı hükümetinde 534 senesinde Humus Emîri oldu.
                                                                                                                                                                                                                           1
                                                                                                                                            Müşârün-ileyhin bu sene şa’bânında vefâtıyla mahdûmu Mecidüddîn Abak Bey  Şam
                                                                                                                                      hükümdârı  oldukda  ibtidâ  müşârün-ileyhe  inkıyâd  ve  mütâbaat  etdi.  Sonra  araları
                                                                                                                                      bozulduğundan Hama’yı zabt ve istilâ ederek i’lân-ı istiklâl eyledi. Nâmına hutbe okutdu.
                                      Dokuzuncu Cild                                                                                  idâresini  görüb  asâkir-i  mevcûdesiyle  Şam’ı  muhâsara  ederek  altı  gün  sonra  zabt  ve  istilâ
                                                                                                                                            549  senesi  saferinde  Melik  Nureddîn  Mahmûd  bin  Zengi  Şam  hükümdârının  zaaf-ı



                                                                                                                                      eylediğinden Abak Bey’i Emîr-i Humus nasb etdi. Muahharan sâhib-i terceme Melik müşârün-
                                                                                                                                      ileyhe  inkıyâd  eyledikde  Abak  Bey’e  Nablus  sancâğını  verib  kendisini  Humus  ve  Hama
                                                                                                                                      emâretine ibkâ eyledi. Ancak ba’zı hususât-ı idâriyede Melik-i müşârün-ileyhe [4] karşı istiklâl
                                                                                                                                      teşebbüsâtına  kıyâm  edeceği  zan  edilmekle  Humus  emâreti  ile  celb  ve  itma’  edilen  kölesi
                                                                                                                                      Karatigin tarafından 554’de i’dâm edildi. Gâyet şeci’, mukdim bir emîr-i nâmdâr idi. Buna
                                                                                                                                      Sihâmü’d-devle de denirdi.

                                                       Muharriri                                                                            Hüseyin Çelebi Hüsâmeddîn-Ebû Sa’d el-Kâtib
                                                                                                                                            Abdullah oğludur. Sadreddîn Mehmed bin Hızır et-Tiflisî hizmetinde ulûm-ı şer’iyye ve
                                              İstanbul Evkâf Müdîriyetinde                                                            edebiyyeyi ahz ve tedrîs edib müşârün-ileyhin Amasya kâdılığında kâtibi oldu. Ba’dehû kâdı’l-
                                                                                                                                      kudât Ziyaeddîn İsa bin Ali el-Hakkârî zamanında temâyüz ederek Amasya nâibi olup 691
                                               Kuyûd-ı Vakfiye Mümeyyizi                                                              sâlinden sonra vefât etdi. Âlim, kâtib, umûr-ı kazâya vâkıf idi. Mahdûmu Mevlânâ Kerîmüddîn
                                        Amasyalı Abdîzâde Hüseyin Hüsameddîn                                                          Hasan Çelebi ma’rûfdur.

                                                                                                                                            Hüseyin Çelebi Saadeddîn-Ebû Sâid el-Kâtib

                                                                                                                                            Lâdiklidir.  Dâvûd  mahdûmu  olup  hattât-ı  meşhûr  kıbletü’l-küttâb  Amasyalı  Yakut
                                                                                                                                      Müsta’sımî’den hutût-ı mütenevvi’ayı ahz u temeşşuk etdiği kendi hattıyla sâbitdir.
                                                                                                                                            703  tarihinde  Amasya’da  yazdığı  “Kitabü’l-Hidâye”  sonunda  “Ketebehû  el-Fakîr
                                                                                                                                      Hüseyin bin Dâvûd el-Lâdikî min-telâmizi şeyhinâ ve üstâzinâ [5] eş-Şeyh Cemalüddîn Yakut
                                                 Yayına Hazırlayanlar:                                                                er-Rumî el-Musta’sımî” diye imzâsı görüldü. Hattı gâyet güzel, hatt-ı Yâkut’a benzerdi.
                                                                                                                                            Amasya’da meşâhîr-i ümerâya kâtib, münşî, reisu’l-küttâb olup 721’de yazdığı nefis bir
                                       Prof. Dr. Eyüp BAŞ – Doç. Dr. Fatih KOCA                                                       i’lâm-ı şer’i görüldü. Amasya’da hayli şakirdân yetiştirdi. Amasya hattâtlarının pir ü üstâzı olup
                                                                                                                                      727 sâlinden sonra vefât etdi. Mahdûmu Mevlânâ Said el-Kâtib de hattât-ı meşhûr idi.

                                                                                                                                            Hüseyin Çelebi-Ahî Hüsâmeddîn
                                                                                                                                            Niğdelidir.  Niğde  fuzalâsından  umdetü’r-râsihîn  Mevlâna  Şemseddîn  Ebû’l-Hüseyin
                                                                                                                                      Ahmed  bin  İdris  bin  İsmail  en-Niğdevî  mahdûmudur.  Pederinin  hayatında  berâ-yı  tahsîl
                                                                                                                                      Amasya’ya gelip kibâr-ı fuzalâdan ahz-ı ulûm ederek ders-i âm olup Amasya’da tavattun etdi.

                                                                                                                                      1  Abak, İbn Hallikân’ın Vefeyâtü’l-a’yân’ında (C.1 s. 96) Tutuş bin Alparslan Selçukî tercemesi zeylinde “Abak
                                                       AMASYA                                                                           bin Mehmed bin Böri” diye sebt etdiği halde, (C.2, s.87) Melik Nureddin Mahmud bin Zengî tercümesinde
                                                                                                                                        “Artuk bin Mehmed bin Böri” yazıyor. Galiba ikinci şekli mürettib sehvidir.

                                                                                                                                                                                   1
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16