Page 347 - 6-8
P. 347
Amasya Tarihi Cilt: 10
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Çünkü Amasya’da Sultân Selîm Hân’a intisâb ederek hâcesinden ders okumuş idi.
Müşârün-ileyhi pek ziyâde takdîr ederdi. 918 senesi saferinde Sultân Selîm Hân taht-ı saltanata
cülûs edince eski hukûka ri’âyet ederek İstanbul kadısı nasb etdi.
920 senesi muharreminde Anadolu kazaskeri olup Îrân seferi tahakkuk etdiği esnâda
i’tizâr ederek sene-i mezbûre rebîülevvelinde isti’fâ edib yerini Amasyalı Nişâncı Ca’fer
Çelebi’ye verdi. Bunun bedelinde kendisine yevmî yüz yirmî akçe vazîfe ile ber-vech-i tekâ’üd
Sahn-ı Semâniyye müderrisliği tevcîh edildi.
923 senesi cumâdelâhiresinde bilâd-ı Mısriyye’nin fethi mü’esser oldukta Arabistan
kazaskeri unvânıyla Mısır kadı’l-kudâtı olup oraya gitdi. Tâm bir yıl Mısır’da icrâ-yı hükûmet-
i şer’iyye edib 924 senesi recebinde bundan da isti’fâ ederek Hicâz’a gitdi.
Ba’de’l-Hacc İstanbul’a gelip yevmî yüz otuz akçe vazîfe-i tekâ’üd verildi. Bunun
üzerine umûr-ı dünyadan ferâgat, tedrîs-i ilm ü ibâdetle iştigâl ederek 931’de dâr-ı bekâya [532]
irtihâl etdi. Fâtih câmi-i şerîfi civârında pederinin hemşehrîsi olan müfessir-i meşhûr Şeyhzâde
Mevlânâ Muhyiddîn Çelebi Mescidi sâhasında medfûndur.
İstanbul ve Mısır müverrihleri yek-zebân olarak müşârün-ileyhin meşâhîr-i fuzâladan
olup gâyet muhakkik, kâffe-i ulûmda mütebahhir, ankâ-tabî’at, âlî-cenâb olduğunu beyân
ederler. Îrân seferine mu’ârız olduğu münâsebetle isti’fâya mecbûr olmuşdu.
Mecdî Mehmed Efendi “Terceme-i Şakâyık”ta diyor ki: “Mûmâ-ileyh cümle-i ecille-i
ulûm-ı Arabiyyeye ve kâffe-i fünûn-ı akliyyeye ve tefsîr u hâdis ve usûl ü fürû’a âlim bir şahs-
ı kesîrü’l-mekârim idi ve ilm-i belâgatde mâhir, lisânı fasîh ve beyânı melîh bir fâzıl, vâsiü’t-
takrîr ve nihrîr-i kâmilü’t-tahrîr idi.
Bu celâ’il-i fezâ’ilinden gayri Arabî inşâ ibdâ’ edib cezâlet-i lafz ve celâlet-i ma’nâyı
muhtevî kelimât ihtirâ’ eyledi. Ba’zı risâlesinde zamân-ı pîrî ve avân-ı meşîb irişüb kendinin
ser ü rîşi mû-yı sefîd ile doldugını ve bârgirân-ı za’f ü aczden kemân gibi kamet-i hamîde
oldıgını tavsif u ta’rîf sadedinde [533]
Nezele’s-sülûc alâ himmeti
Hattâ tekûs ü bihâ kametî
deyü isti’âre-i hasene ve terşîh-i beliğ îrâd eyledi. Mahrûse-i Kostantiniyye’de Sultân Mehmed-
i merhûmun câmii kurbunda müfessir Şeyhzâdeye müntemî ve müntesib olan mescidde defn
olındı. Kocalu Mevlânâ Musliheddîn ve oğlu şeyh Muhyiddîn ikisi dahi anda medfûndur.”
Mehmed bin İyâs-ı Mısrî de “Târih-i Mısr”ında sadr-ı müşârün-ileyh’in gâyet fâzıl,
hakikâten kâffe-i ulûmda kâmil olduğunu tasdîk etdikten sonra “bununla beraber müte’azzim,
fazl ü kemâline mağrûr, gâyet müstagnî olduğunu” yazıyor.
Seyfeddîn Ahmed Bey-Alişîroğlu
Esbak Amasya emîr-i kebîri Alâeddîn Alişîr Bey bin Selçuk Bey bin Aydoğdu Bey’in
mahdûmudur. 641’de Tatar muhârebesinde yararlık gösterdiğinden ümerâdan olup 651’de
Amasya candarı ya’nî emniyyet-i umûmiyye müdürü görüldü.
671’de Moğol hükümdârı Abaka Hân tarafından Mısır harbine me’mûr olup 673’de esîr
oldu. Ba’dehû fidye-i necât vererek esâretten kurtulup geldi. 678 sâlinden [534] sonra vefât
etdi. Meşâhîr-i ümerâdan idi. Mahdûmu Emîr İzzeddîn Tura Bey’dir. Diğer mahdûmu Emîr
Bahâdır Bey’dir.
Seyfeddîn Arefe Çelebi-Şeyhoğlu
Kedağra (Köprü)lıdır. Orada tavattun etmiş olan kibâr-ı ulemâ ve meşâyihten eş-Şeyh
Alâeddîn Ali bin İbrâhim eş-Şirvânî mahdûmu ve meşâhîr-i ümerâdan “Hacı Bey” demekle
meşhûr Gâzi Mehmed Bey’in birâderidir.
Tahsîl-i ilm etdikten sonra Sultân Murâd-ı Sânî devrinde pederinin yerine kâ’im olup
a’yân-ı meşâyihten ve ulemâdan oldu. 840 sâline doğru vefât etdi. Mahdûmları kibâr-ı
ulemâdan Abdulmelik, Abdünnebî Çelebiler de meşhûrdur.
340
346