Page 159 - 1-4_2
P. 159

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 1


                      31- "Yâ Vedûd Tekkesi": Pirinççi Mahallesi’nin şimâl-i şarkîsinde Dersi Tamâm Efendi
               Türbesi’nin  kıble  tarafındadır.  Bu  tekkeyi  Amasya  kadısı  "Molla  Beylik"  demekle  meşhûr
               "Nizâmeddîn  Abdurrahmân  Muslihî"nin  kerîme-i  fâzılası  "Selâmet  Hâtun"  857'de  binâ  ve
               evkâfını  tanzîm  etmişdir.  Ricâl-i  Nakşbendiye'den  "Sa'deddîn  Kâşgarî"  hazretlerinin
               hulefâsından "Sun'ullâh Buhârî" hazretleri ve ba'dehû mahdûmu "eş-Şeyh Abdulvedûd Efendi"
               mu'ahharan bu tekke şeyhi olarak meşhûr ve tekke dahi "Abdulvedûd Efendi"ye nisbetle ma'rûf
               olmuşlardır.
                      Ba'dehû "eş-Şeyh Edhem Çelebi" ve ba'dehû "eş-Şeyh Mehmed Çelebi" tekke şeyhi
               olup 1099'da "eş-Şeyh Mehmed Efendi" ve 1110'da "eş-Şeyh Mustafa Efendi" tevliyetle şeyh
               ve zâviyedâr olmuş ve 1121'de vefâtıyla oğlu "Mehmed Çelebi" ve 1149'da diğer oğlu "Osmân
               Çelebi" 1153'de fevtiyle oğulları "Abdullah, Hasan" ve 1154'de [254] ref'lerinden ders-i âm
               "es-Seyyid Hâfız Hüseyin Efendi" şeyh ve mütevellî olarak tekke, dershâne olmuş ve ba'dehû
               mahdûmu  "es-Seyyid  Mustafa  Efendi"  ve  1178'de  vefâtıyla  "Mahmûd  Çelebi"  ve  1210'da
               fevtiyle  oğlu  "Mustafa"  ve  müte'âkiben  birâderi  "es-Seyyid  Mehmed" ve 1223'de  fevtiyle
               "Fazlîzâde es-Seyyid el-Hâc  Abdulkâdir  Efendi"nin  oğulları  a'yândan  "es-Seyyid Mehmed
               Sa'îd, Mustafa Efendiler" şeyh olarak verâset, tekkeyi harâb etmişdir. Bu tekkenin mescidi var
               iken münderis nâmıyla evkâfı 1315'de ma'ârif nâmına kayd edilmişdir. Şimdi yalnız "Selâmet
               Hâtun"un türbesi kalmışdır.

                             Her bir ciheti medrese-i ilm ü edebdir
                             Erbâb-ı zekâ feyzine i'lâ-yı sebebdir
                             Makbûl-i ümem melce'-i ashâb-ı talebdir
                             Medhûl olur elbette dilâzâr-ı Amasya

                      Şerî'at-ı  İslâmiyyenin  medârı,  cihân-ı  medeniyyetin  mâ-bihi'l-iftihârı  ulûm  ve
               ma'ârifdir. Amasya, ulûm ve ma'ârif sâyesinde ma'den-i ulemâ; medâris ve mekâtib sâyesinde
               merkez-i fuzalâ olduğu münâsebetle her tarafı medâris-i ulûm, her cihet-i mekâtib-i ma'ârifdir.
                      Mü'essesât-ı ilmiyyesinin kesreti, fezâ'il-i kemâliyyesinin şöhreti i'tibâriyle Amasya,
               kadîmen makbûl-i enâm olduğundan ulemâ ve talebe-i ulûm, her zamân bu ma'den-i ulûma
               mürâca'atla  iktisâb-ı  füyûzât  ederek  [255]  nâ'il-i  sa'âdet  oldukları  târîhe  müdekkikâne  bir
               nazardan anlaşılır. Amasya'da ulûm ve ma'ârifin bidâyet-i hâlini, terakkî-i istikbâlini keşf ve
               ta'yîn  etmek,  ancak  medâris  ve  mekâtibin  tevârîh-i  binâ  ve  i'mârını  bilmekle  mümkündür.
               Terakkiyât-ı fikriyyenin bir netîce-i mes'ûdesi olan bu mü'essesât-ı ilmiyyeden evvel, tenvîr-i
               efkâra himmet eden ulemânın neşr-i ulûm ve ma'ârife olan hıdemâtını ve bunun sûret-i seyr ü
               cereyânını ta'kîb etmek, azimkârâne fütûhâtı akdem-i vezâ'if bilen ümem-i sâlife-i İslâmiyenin
               ulûm ve ma'ârife verdikleri kıymeti, takdîr etdikleri ehemmiyeti anlamağa medâr ve ecdâdının
               ahfâdı olduğunu azim ve metânetle anlamak isteyen ahlâfa dahi sermâye-i teyakkuz ve iftihâr
               olur.
                      Amasya'nın bidâyet-i fethinden 538 târîhine kadar hükûmet-i Dânişmendiye mülûku
               Amasya'ya  Harezm  ve  Horasân  taraflarından  akın  akın  gelen  Türk  oymaklarının  iskânı  ve
               Amasya'yı kurtarmak için her sene tecdîd-i hücûm ve savlet eden Rûm ve müte'âkiben ehl-i
               salîb fırkalarına karşı müdâfa'a ve men'-i tecâvüz ile fevkalâde meşgûl olduğundan hâricden
               gelmiş olan ulemâ ile ancak te'mîn-i hukûk ve tevzî'-i adâlete sâ'î oldukları cihetle neşr-i ulûma
               müsâ'id  bir  zamân  bulamadıkları  tetebbu'ât-ı  târîhiyyeden  anlaşılır.  Fakat  bu  târîhde  Âl-i
               Selçûk'a  intikâl  eden  Amasya,  merkez-i  saltanat  olduğu  cihetle  "Sultân  Mes'ûd-ı  Selçûkî"
               medeniyyet-i İslâmiyyeyi [256] Amasya'da te'sîse himmet ederek câmi, medrese, hânkâh gibi
               mü'essesât-ı ilmiyye ve dîniyyeye tarh-ı esâs etmişdir.
                      Ba'dehû Amasya vâlîleri bulunan "Mübârizeddîn Halîfe Alp" ile "Seyfeddîn Torumtay"
               birer medrese-i âliye binâ ve tedrîs-i ulûm eden ulemâ ve müderrisîne tahsîsât-ı kâfiye i'tâ ve
               hâricden Amasya'ya gelen ulemâyı gerek ümerâ, gerek a'yân ve küberâ bezl-i nukûd ve ma'âşât

                                                           146
                                                           158
   154   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164