Page 532 - 1-4_2
P. 532
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Ancak Göksun yaylağı muhârebesinde bozulup kaçan Kara Sa'îd, ma'iyyetinde olan on
binden ziyâde eşkıyâ ile Amasya kalesini elde ederek tahassün etmek istedi. Kalenderoğlu
Mehmed Paşa da başındaki haşerâtıyla Karahisâr-ı Şarkî kal'asına tahassün etmeğe koşdu.
1017 senesi rebî'ulâhirinde Kara Sa'îd, Amasya'yı her tarafdan [375] sardı. Darbzen
toplarla döğmeğe başladı. Fakat Amasya a'yânı olan mîrlivâ Alî, alaybeyi Murâd, kal'a dizdârı
Memî, zu'amâdan Mustafa ve İskender Beyler'le sipâhîlerden Topçu Mehmed, Cebecioğlu
Mehmed, Köse Mehmed, Haydar, Velî ve yeniçerilerden Çakaloğlu Hüseyin, Kara Hasan,
Lâdikli Kurd, Karabulutoğlu Ahmed Ağalar ve sâ'ir efendiler fevkalâde müdâfa'a etdiler.
Amasyalılar'ın fedâkârâne gayreti, Sivaslı Kara Sa'îd'i ve ma'iyyetindeki eşkıyâyı âdetâ
çıldırtıyordu. Çünkü kendilerini ta'kîb eden Serdâr Murâd Paşa, Çorum'a gelip çadır kurmuşdu.
Serdârın şiddetine ve paşaların kuvvetine karşı koyacak metîn bir yerden mahrûm oluyorlardı.
Kara Sa'îd, Amasya'yı zabt ve tahassün etmekden me'yûs olarak 1017 senesi
cumadelûlâsının evâ'ilinde Amasya havâlîsinde icrâ-yı şekâvete koyuldu. Mezâlim ve hasârâtın
envâ'ını yapıyor, her tarafı harâb ediyordu.
Ancak Amasya kadısı Mustafa Efendi erbâb-ı hamiyyetle beraber olup müdâfa'aya
ikdâm etdiği hâlde Amasya müftüsü Mahmûd Efendi denâ'et-i tab' ve cehline binâ'en
Amasya'yı Kara Sa'îd'e teslîm için uğraşıp birtakım sâde-dilânı iğfâl eylediğinden 1017
cumadelûlâsında azl edilip Köse Ahmed Efendi ikinci def'a Amasya müftüsü ve Sultâniyye
müderrisi oldu.
Serdâr Murâd Paşa, Çorum ovasında kaldığı müddet zarfında o taraflarda icrâ-yı
şekâvet eden Çorum beyi Murâd Çavuşoğlu Alî, Beyşehrî beyi Emîrşâh Beyler'i ve İskilib
eşkıyâsını i'dâm ederek kalkıp [376] cumadelûlâsının yirmisinde Sivas'a geldi.
Üç gün kadar eğlenip Haleb beylerbeyi Hüseyin Paşa'yı ser-asker nasb ve ma'iyyetine
Sivas beylerbeyi Canikli Osmân Paşa, Malatya mutasarrıfı Karakaş Ahmed Paşa, Kastamonu
beylerbeyi Tekeli Mehmed Paşa ve Kefe'den ma'zûl Mehmed Paşa kuvvetlerini terfîk ederek
Kara Sa'îd üzerine gönderdi. Kendisi de Kalenderoğlu üzerine gitdi.
Hüseyin Paşa, Amasya sancağına girdiği anda Amasya müdâfi'leri kendisine iltihâk
eylediğinden kuvvetlerini iki kola ayırdı. Canikli Osmân Paşa kolunu şarka me'mûr etdi.
Kendisi garba doğru yürüdü. Bütün eşkıyâ paşaların önlerinden kaçıp Kara Sa'îd'e iltihâk
ediyorlardı.
Hüseyin Paşa, Amasya sancağını güzel bir tarama hareketiyle bütün eşkıyâyı Merzifon
ovasına topladı. Canikli Osmân Paşa kolu Lâdik'den kalkıp Merzifon ovasına geldiği gibi
Hüseyin Paşa kolu da Gümüş havâlîsine gelip Kara Sa'îd'i burada buldu.
Merzifon ovasında iki kuvvet çarpışdı. Üç gün devâm eden kanlı muhârebede Kara Sa'îd
fenâ hâlde bozuldu. Binlerce eşkıyâ kılıçdan geçdi. Kılıçdan arta kalan bin kadar eşkıyâ ile
Kara Sa'îd canlarını güç kurtarıp şarka doğru kaçdılar. Paşalar da ta'kîb etdiler.
Bu muhârebede fedâkârâne çalışanlar, büyük mükâfâtlara erdiler. Bunlardan Çakaloğlu
Hüseyin Ağa 610 , Lâdikli Kurd Ağa 611 , sipâhî [377] Haydar Ağa, serdâr Murâd Paşa'nın nazar-ı
dikkat ve teveccühünü kazandıkları cihetle ma'iyyetine kabûl edildiler. Berâber İstanbul'a
gitdiler.
Münhezim olan Kalenderoğlu'yla Kara Sa'îd eşkıyâsını ta'kîb eden serdâr Murâd Paşa
1017 cumadelâhiresinin onuncu günü Bayburd civârında Sünür ovasına indi.
Serdâr Murâd Paşa, Trabzon eyâletine müstevlî olan "Murâdhanlı" demekle meşhûr Alî,
Mustafa Paşalar'la Abdurrahmân Bey nâmında üç birâderi birer tarîk ile ele geçirip i'dâm ederek
Trabzon eyâletini de temizledi.
Serdâr-ı a'zam Murâd Paşa, 1017 senesi recebinin onuncu günü Sünür ovasından kalkıp
on dördüncü günü Tokat'a geldi. Burada iki gün kalıp on yedinci günü hareketle yirminci günü
610 Hüseyin Ağa, yeniçeri ocağından kul kethüdâlığına kadar terakkî edip sonra sekbânbaşı olmuşdu.
611 Kurd Ağa, ocakda terakkî ederek kul kethüdâsı oldu. 1023 senesi zilhiccesinde mütekâ'id olup âzim-i Hicâz
olarak 1024 zilhiccesinde avdetde vefât etdi. Sadr-ı esbak Bayrâm Paşa'nın babasıdır (Ahkâm Defteri).
829
531