Page 481 - 6-8
P. 481

Amasya Tarihi Cilt: 8
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Ba’dehû amcası Kemaleddîn Ahmed Paşa’nın sâye-i ikbâlinde Sultân Bâyezîd-i Sânî’nin
               Amasya’da  ma’iyyet  ümerâsından  iken  88l  sâlinden  sonra  vefât  etdi.  Kemâl  Paşa’nın
               birâderzâdesi idi. Mahdûmu Kemâl Bey’dir.

                     Tâceddîn İbrâhim Paşa-Hacı Beyzâde
                     Aslen  Köprülü  ve  tevellüden  Amasyalıdır.  Amasya’nın  kibâr-ı  ulemâsından  Mevlânâ
               Safiyyüddîn Mustafa Çelebi bin Hacı Mehmed Gâzi Bey bin Mevlânâ eş-Şeyh Alâaddîn Alî
               bin İbrâhim eş-Şirvânî mahdûmudur. Paşalığından mukaddem Tâcî Bey demekle meşhûrdur.
                     Ceddi Hacı Bey demekle meşhûr Gâzi Mehmed Bey Taşanzâdeleri Köprü’den ihrâca ve
               Koca Kayası’nı Haydar Bey’in elinden [12] istihlâsa fevka’l-âde yardımlar eden ümerâdandır.
               Pederi de Safî Çelebi demekle meşhûr Amasya  ulemâsındandır. Kendisi Amasya’da doğup
               Amasya’da büyüdü.
                     Amasya’da hattât-ı meşhûr Hayreddîn Hızır el-Mar’aşî’den hutût-ı mütenevvi’ayı ahz u
               temeşşuk ederek kıbletü’l-hattâtîn Amasyalı Şeyh Hamdullâh Efendi’ye şerîk oldu. Ulemâdan
               tahsîl-i ma’ârif edib Amasya ümerâsından Murâd Beyzâde Ca’fer Bey’in kerîmesiyle evlendi.
                     Hayli  müddet  Amasya  vâlîliğinde  Sultân  Bâyezîd-i  Sânî’nin  kâtib-i  dîvânı,  ba’dehû
               nişâncısı olup bir kaç def’a İstanbul’a gitdi. Yine gelip mevki’ini muhâfaza etdi. 883 vak’asında
               Bağdâd’a kaçıp cânını kurtardı.
                     886’da Sultân Bâyezîd’in cülûsunu müte’âkib Amasya’ya gelip bir müddet İstanbul’da
               kaldı. Ba’dehû Amasya vâlîsi Şehzâde Sultân Ahmed’in defterdârı ve 896’da ikinci sâhib-i
               dîvân olarak Beylerbeyi ve 898’de Şehzâde-i müşârün-ileyhe vezîr-i sânî oldu.
                     900 senesi şa’bânında Köprü’de yaptırdığı câmi-i şerîfi ve imâret-hânesi ve müte’addid
               hamâmı  hitâma  erdiğinden  mezkûr  [13]  şa’bânın  yirmi  yedinci  günü  Köprü,  Merzifon,
               Osmâncık,  Çorum,  Tokat,  Bafra  kasabalarında  ve  Amasya  dâhilinde  olan  bütün  emlâkini
               hayrât-ı şerîfesinin mesâlihine vakf etdi. İstanbul’da Binbirdirek de bu cümledendir.
                     904’de şehzâdenin lalası ve birinci vezîr ve sâhib-i dîvânı olan Hızır Paşazâde Mehmed
               Paşa’nın irtihâli üzerine birinci sâhib-i dîvân ve vezîr olduysa da vâki’ olan şikâyetlere mebnî
               905 senesi evâ’ilinde azl edilip Kefe Beylerbeyi oldu. Oraya vusûlünden az sonra 906 senesi
               muharreminde vefât etdi.
                     Emîr-i müşârün-ileyh, âlim, kâtib, şâir, hattât, sâhib-i hayrât ve hasenât bir zât-ı kerîm
               idi. Beyliğinde İstanbul’a gelip Tâcî Bey diye iştihâr etdiğinden Tâcî Bey unvânıyla mezkûrdur.
               Amasya ve Köprü’de Tâceddîn Paşa diye meşhûrdur.
                     Mustakîmzâde  Süleyman  Sa’deddîn  Efendi  Tuhfetü’l-Hattâtîn  adlı  eser-i  matbû’ında
               diyor ki: “Mîr Tâcî, Amasîdir. Tahsîl-i ulûm için Bağdâd’ın cânib-i şarkîsinde sâkin olduğu
               [14]  sarây  Ca’fer-i Bermekîye  nisbetdir 206 .  İsmi  ma’lûm  değildir.  Ferzend-i  mihter-i  nîgû-
               nesebi Ca’fer Çelebi dahi tercemesinde mezkûrdur. Kendileri hüsn-i hattı Şeyh Hamdullâh-ı
               âgâh ile şirket üzere meşk edib Sultân Bâyezîd-i Velî, livâ-yı Amasya’da vâlî iken defterdâr-ı
               mâlî olmuş idi. Elli dört yaşında iken 890 (Ebced hesabı: فيض ) zayf-ı târîhi muharreminde
               rihlet eylediği “Süllem”de müsellemdir.”
                     Merhûmun  Süllem  dediği  kitâb  Kâtib  Çelebi’nin  te’lîf  etdiği  “Süllemü’l-Vusûl  İlâ
               Tabakâti’l-Fuhûl” adlı eseridir ki Tâcî Bey demekle meşhûr Tâceddîn Paşa’nın vefâtından tam
               yüz elli sene sonra yazılmışdır. Latîfî Çelebi de “Tezkire-i Şu’arâsı”nda şöyle yazıyor: “Tâcî
               rahmetullâhi  aleyh  Nişâncı  Ca’fer  Çelebi’nin  pederidir  ki  Sultân  Bâyezîd  Han  Amasya’da
               Çelebi Sultân iken defterdârı idi.”



               206  Bu cümle her hâlde yakıştırma olacaktır. Güyâ sarây-ı Ca’fer-i Bermekî’nin adı Tâc olduğu münâsebetle Tâcî
                 denmişdir!  “Mu’cemü’l-Büldân”  -C.2  sayfa  348)da  el-tâc  kelimesi  zeylinde  yazıldığı  üzere  cânib-i  şarkîde
                 Ca’fer’in yaptırdığı kasra Ca’ferî denmiştir. Tâc kasrını yaptıran Ca’fer’in vefâtından tam yüz sene sonra 289’da
                 cülûs eden halîfe Müktefî-billâh’tır. Bununla beraber Hülagu Han’ın Bağdâd’ı tahrîbinden sonra ne Tâc kasrı ne
                 de Sarây-ı Ca’ferî kalmadı.

                                                           475
                                                           480
   476   477   478   479   480   481   482   483   484   485   486