Page 543 - 6-8
P. 543
Amasya Tarihi Cilt: 8
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
eş-Şeyh Cû’î er-Rûmî ki tefsîri “Şeyh Tefsîri” diye ma’rûfdur. Bu zât telvîhi kâmilen otuz def’a
kırâ’at etmişdir.”
Hazret-i Şeyh Cû’î tab’an zarîf, latîf, i’mâra mâ’il bir zât olduğundan Kelkis karyesini
fevka’l-âde i’mâr ederek Şeyh Cû’î Karyesi nâmını vermiş, bâğları dahi cennet misâli çiçeklerle
ve meyveli ağaçlarla tezyîn ve ihyâ ederek “Şeyh Cû’î Bağları” diye şöhret bulmuştu. Bugün
avâm dilinde “Cığcığı” denilmektedir.
Hazreti Cû’î’nin vakfiyesi ve hilâfet-nâmesi görüldü. Şeyhi Celâleddîn Mehmed Dede,
bunun pederi Hüsâmeddîn [209]Hüseyin Dede vâsıtalarıyla Sultân Veled ve diğer koldan
Nusretzâde Cemâleddîn Habîb Dede, Ulu Ârif Mehmed Dede vâsıtalarıyla yine Sultân Veled
demekle meşhûr eş-Şeyh Bahâeddîn Ahmed Çelebi’ye müntehîdir.
Hulefâsından mahdûmu Âbid Ahmed Çelebi, Yoğurtçu Pîr Ahmed Dede, eş-Şeyh
Burhâneddîn İbrâhim Dede meşhûrdur. Vakfının tevliyeti ve zâviyesinin meşîhat ve mesnevî-
hânlığı kayden evlâdının ıslâhına tevcîh edile gelmiştir. Bunlardan ma’lûm olanları târîhimizde
yazılıdır.
Cû’î İbrâhim Efendi -Şeyhü’l-Kurrâ el-Hâc
Amasya’nın Şeyh Cû’î karyesinden Yahyâ bin İbrâhim’in mahdûmudur. Amasya’da hıfz-
ı Kur’ân edib meşhûr Şeyhü’l-kurrâ Hâfız el-Hâc Yûsuf Efendi’den kırâ’ât-i seb’a ve aşere ve
takrîbi ahz ü te’allüm etdikten sonra meşhûr Akdağlı el-Hâc Mustafa Efendi’nin halka-i
tedrîsine mülâzemet etdi. Şeyhu’l-Kurrâ Amasyalı Halîl Efendi’den ilm-ı kırâ’at okudu.
Fakîh-i müşârün-ileyhden de ulûm-ı şer’iyye ve edebiyyeyi ahz u tederrüs edib her iki
cihetden ikrâ ve tedrîse me’zûn u mücâz [210]olup Sultân Bâyezîd câmi-i şerîfinde ta’lîm-i
vücûh ve tecvîd-i Kur’âna ve tedrîs-i ulûma muvâzabet ederek fevka’l-âde iştihâr etdi. Sultân
Hâtun Dârü’l-Kurrâsı şeyhi ve 1151’de Feyziye medresesi müderrisi oldu.
1163’de şeyhü’l-esnâf olup bütün halkın nazarında mümtâz bir mevki’ kazandı. Ancak
Sivas vâlîsi Zaralızâde Mehmed Paşa’nın mezâlim ve seyyi’âtından tevellüd etmiş olan bir
vak’ada muharrik olmağla ithâm edildiğinden Müftü el-Hâc Mehmed, Şeyhü’l-imâre diğer
Mehmed Efendilerle beraber 1171 senesi zilhiccesinde Magosa Kal’asına gönderildi.
1173 senesi muharreminde afv ü ıtlâk edilerek avdet edib uhdesinden ref’ edilen cihetleri
kendisine i’âdeten verildi. Yine tedrîs ve ikrâ ve tezkîre mülâzemet ederek 1179 senesi
zilhiccesinde dâr-ı na’îme irtihâl etdi.
Âlim, mukrî, ulûm-ı şer’iyyede kâmil, ilm-ı vücûh-ı kırâ’at ü tecvîdin üstâd-ı yegânesi,
vâ’iz, müderris, takrîr ve ifâdesi güzel bir şeyhü’l-kurrâ idi. İlm ü ittikâsıyla asrının mümtâz u
mübârek sîmâlarından bir merd-i müteşerri’ idi. [211]
Üstâz-ı müşârün-ileyhin ilm-i kırâ’atde esâtizesinin silsilesi Halîl ve Yûsuf Efendiler,
Giridli Hâfız Mehmed Efendi, Osmâncıklı Ömer Efendi, İstanbulî Şa’bân Efendi ve diğer
koldan Amasyalı Hâfız Halîl Efendi, İstanbulî Hâfız Şeker Mehmed Efendi, İstanbulî Hâfız
Hüseyin Efendi vâsıtalarıyla meşhûr İmâm-ı Sultânî ve şeyhü’l-fenn Amasyalı Evliyâ Mehmed
Efendi’ye müntehîdir.
Cevher Bey-Emîr İftihâreddîn
Amasya’da ikâmet eden Fâtıma Hundî Sultân Hâtun bint-i Sultân İzzeddîn Keykavus-ı
Selçukî kölesidir. Sultân Hâtun’un nüfûz u ikbâli sâyesinde servet ü i’tibâr kazanıp Sultân
Tâceddîn Altunbaş Gâzi Çelebi bin Sultân Gıyâseddîn Mes’ûd bin Sultân Keykavus-ı Selçukî
devrinde ümerâdan oldu.
Babazâde Hâce Ziyâeddîn Mes’ûd Müstevfîye dâmâd olup bu sâyede Moğol hükümdârı
Sultân Mehmed Hüdâ-bende Han’ın teveccühâtını kazandı. Bir müddet Amasya’da müstevfî,
ya’nî defterdâr kethüdâsı olup 718 sâlinden sonra vefât etdi. Mahdûmu Abdullah Müstevfî ve
bunun[212]mahdûmu emîr-i meşhûr Fahreddîn Mehmed el-Cevherî’dir.
537
542

