Page 77 - 6-8
P. 77

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               kadar müsevvidiyle idâre-i maslahat ederek 1291 hudûdunda vefât etdi. Latîf meşreb, sâde dil,
               ilmen zayıf, kuvve-i natıkası oldukça düzgün bir zât idi.

                      İbrâhim Efendi-Halîl Ağazâde
                      Mecidözülüdür.  Oranın  eşrâfından  Hasan  Ağa  bin  Halîl  Ağa’nın  oğludur.  1230’da
               doğdu. Biraz tahsîl-i ulûm ve ma’rifet ederek 1265’de Mecidözü kazâsı kâtibi olup teneffüz
               etdi. Bundan dolayı 1270’de Rumeli’ne kaldırıldı. 1273’de Toyran, Küçük Zağra, Büyük Zağra
               kasabalarına  sırasıyla  mâl  müdürü  olup  1280’de  avdet  etdi.  Ba’dehû  meclis-i idâre-i kazâ
               a’zâsından olduğu  hâlde 1290’da vefât  etdi. Şi’a a’yânından nâfizü’l-kelim,  hânesi  küşâde,
               müdebbir,  Alevî  meşreb  bir  kimse  idi.  Oğulları  a’yân-ı  kazâdan  Hasan,  Hüseyin,  Mehmed
               Efendilerdir.  1317’de  Hasan  Efendi’nin  hânesinde  birkaç  gün  kaldım.  Mükrim  ve  misâfir
               perverdi. [221]

                      İbrâhim Efendi-Karabüber es-Seyyid
                      Sivaslıdır. Esbak Amasya mutasarrıfı Mumcuzâde Sa’id İbrâhim Paşa’nın birâderi es-
               Seyyid Halîl Ağa’nın oğludur. Amcasının Amasya mutasarrıflığında pederiyle beraber gelip
               Amasya’da tevattun etdi. Hükûmet işlerinde istihdâm edilerek teayyün edib kazâlara müdür,
               ba’dehû Merzifon kâ’im-makâmı oldu. Ba’de’l-azl Amasya’da 1293’de vefât etdi. Mahdûmu
               es-Seyyid Halîl Şem’î Efendi Trablusgarb eyâleti evkâf muhâsebecisi iken 1318’de vefât etdi.

                      İbrâhim Efendi-Mar’aşlı
                      Mar’aş ahâlisinden Mehmed bin Abdullah oğludur. Amasya’ya gelip Malatyalı Sûfî
               Mehmed, Payaslızâde el-Hâc Abdulhalîm Efendilerden ikmâl-i tahsîl ederek mücâz ve ders-i
               âm oldu. 1290 cumâdelûlâsının evâsıtında vefât eden Abdullah Paşa müderrisi Hacı Osmân
               Efendizâde es-Seyyid Ebûbekir Efendi bin es-Seyyid Mehmed Efendi’nin yerine Abdullah Paşa
               Medresesi müderrisi olduğu hâlde 1294 senesi recebinde vefât etdi. Ulemâdan, vâ’iz, kâni’,
               halîm idi.

                      İbrâhim Hilmî Bey-Kapancızâde
                      [222] Amasyalıdır. Eski Kethüdâ Mahallesi eşrâfından Kapancızâde el-Hâc Mehmed
               Efendi bin Abdullah Efendi’nin mahdûmudur. Trabzon vâlileri Hazînedârzâde Süleyman ve
               Abdullah Paşaların kapı kethüdâsı olan hâcegân-ı dîvân-ı hümâyûndan Kapancızâde el-Hâc
               Hüseyin Zeki Efendi’nin himâyesiyle Abdullah Paşa’nın dâ’iresine girip tefeyyüz ederek kâtib-
               i dîvânî oldu.
                      1262’de Abdullah Paşa’nın vefâtıyla Trabzon vilâyeti kapı kethüdâsı ba’dehû meclis-i
               temyîz-i  vilâyet  a’zâsı,  ba’dehû  re’isi,  buradan  Giresun  kâ’im-makâmı  oldu.  Şirvânîzâde
               Mehmed Rüştî Paşa’nın sâye-i ikbâlinde 1288’de İstanköy sancağı mutasarrıfı oldu. Ba’de’l-
               azl 1295 hudûdunda vefât etdi.

                      İbrâhim Efendi-Abdâl Ağasızâde Hâfız
                      Yukarıda tercemesi yazılan Abdâl Ağası el-Hâc Ahmed Ağa’nın ahfâdından ve Ahi
               Sa’adeddîn Mahallesi halkından İsmâil bin Mehmed bin el-Hâc Ahmed Ağa’nın oğludur. Sesi
               gâyet  güzel,  hıfz  u  edâsı  mükemmel  olduğundan  küçük  yaşında  Sultân  Bâyezîd  Câmii
               mü’ezzinlerine iltihâk edib sonra baş-mü’ezzin oldu. [223]
                      Otuz yıldan ziyâde ser-mü’ezzinlikle hızmet-i şer’iyyesini îfâ ederek vâlidem Zâhide
               Hâtun binti Hâfız el-Hâc Osmân Efendi bin Şeyhü’l-kurrâ Hâfız el-Hâc Halîl Efendi’nin vefât
               eylediği  1297  cumâdelâhiresinin  yirmi  birinci  günü  vefât  etdi.  Uzunca  boylu,  güleç  yüzlü,
               halîm bir kimse idi.
                      Muhrik sadâsıyla, nağamât-i latîfesiyle iştihâr ederek “Sultân Bâyezîd Bülbülü” denir,
               bütün mahâfil-i ‘aliyye ve edebiyye de büyük hürmetler görürdü. Nöbetinde sabah namazında



                                                           72
                                                           76
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82