Page 80 - 6-8
P. 80

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               alındıkdan sonra tenzîlen ağalıkla Güriş cânibinde bulunan Ali Paşa’nın ma’iyyetine me’mûr
               oldu.
                      1109  senesi  muharreminde  Nemçe  seferi  hasebiyle  vezâreti  ibkâ  edilerek  Aksaray,
               Arabkir ve Çorum sancakları mutasarrıfı ve Anadolu müfettişi oldu. Bu sefer de zulmünden
               şâkîleri divân-ı hümâyûna geldiğinden 1110 muharreminin on dokuzunda maktûlen vefât etdi.
               Sonra katline mübâşir olan mîrâhûr-ı sânî Salatacı Hasan Ağa katlinde ta’cîl etmekle azledildi.
               [231]

                      Ebû İshâk İbrâhim Tebrîzî-Mevlânâ Baha’eddîn Ser-çoban
                      Şehîd-i Kerbelâ Hazret-i Hüseyin bin Ali bin Ebî-Tâlib Radıyallahu’anhuma’nın ensâb-
               ı kirâmından olup Tebrîz’de eş-Şeyh Tâceddîn Ebû Hâmid Abdurrahman et-Tebrîzî’den ulûm-
               ı şer’iyye ve edebiyyeyi ahzedib devr-i bilâd ederek Amasya’ya geldi.
                      Sülâle-i ilmiyyesi üç vâsıta ile sâhib-i tefsîr Hüseyin bin Mes’ûd Bagavî hazretlerine
               müntehidir. Çünkü Mevlânâ Ebû Hâmid Tebrîzî, kendi dedesi Hoca Efzaleddîn Tebrîzî’den, bu
               da Mevlânâ Ebu’l-Kerem el Mervezî, bu da Hüseyin bin Mes’ûd Bagavî’den telemmüz ü ahz-
               ı ulûm etmişdi.   Amasya’da hayli zaman neşr-i ulûma himmet ederek ümerâ ve halkdan büyük
               hürmetler  gördü.  Fakat  Anadolu  nâzırı  sıfatıyla  Amasya’da  ikâmet  eden  Kongurtay’ın
               mezâliminden  dolayı  Karasenir  civârında  inzivâ  ve  çobanlık  ederek  te’ayyüş  eylediğinden
               “Ser-Çoban Dede” demekle iştihâr etdi.
                      Mu’ahharan  Mahmûd  Gazan  Hân’ın  cülûsuyla  beraber  şeref-i  İslâm  ile  müşerrref
               olması üzerine hürmetler gördü. Hân-ı müşârün-ileyhin zamanında dâr-ı na’îme irtihâl edib
               Kayabaşı ile Kara [232] senir arasındaki tepenin üstünde defnedildi.
                      İbtidâ mezârı açık, halka ziyâretgâh idi. 1292’de Hicâz kumandanı Karasenirli mîr-livâ
               Hasan  Paşa  tarafından  üzerine  ahşabdan  bir  türbe  ve  hücre  binâ  edildi.  O  civârın  halkı
               bayramlarda oraya toplanıp kurbanlar keser, ta’âmlar yapar, herkese bezl eder.
                      Birâderi es-Seyyid Alâeddîn Ali Dede olup Ser-Çoban Dede’nin şark tarafında ırmağın
               öbür geçesinde kâin bir tepe üzerinde medfûndur. Bunlar ulemâdan ve sülehâdan adamlardı.
               Her ikisi de Cüneydî meşreblerdi. Ser-Çoban Dede’nin nesebi ve sülâle-i ilmîyesi, tesâdüfî
               olarak İstanbul kütübhânelerini teftîşe me’mûr olduğum esnâda bir kitabın zahrında görüldü.

                      Ebû İshâk İsmâil Cendî-Mevlânâ Kemâleddîn Sâlârî
                      Buhâra’nın  şimâlinde  kâin  Cend,  Kend  şehri  ahâlisinden  Ya’kûb  bin  Sâlâr’ın
               mahdûmudur. Buhâra ve Horasan fuzalâsından Mevlânâ Tâcü’ş-şerî’a Mahmûd el-Buhârî’den
               ulûm-ı  şer’iyye  ve  usûl-i  fıkıh  ve  kelâmı  ahzedib  mücâz  oldu.  Devr-i  bilâd  ederek  [233]
               Amasya’ya geldi.
                      Amasya ümerâsından gördüğü büyük teveccühlere binâen tevattun edib neşr-i ulûma
               himmet etdi. Yıllarca tedrîs-i ulûm edib Halfet Gâzizâde Emîr Celâleddîn Mehmed Pervâne
               Bey’in mazhâr-ı ikrâmı olarak Halîfiye-Halfet Medresesinin müderrisi oldu.
                      Sultân  Altunbaş  bin  Sultân  Mes’ûd  Selçukî’nin  eyyâm-ı  saltanatında  bir  müddet
               Amasya kadı’l-kudâtı olup sonra ma’zûl ve tedrîs ü iftâ ile meşgûl olduğu hâlde 737 hudûdunda
               vefât etdi. Meşâhîr-i füzalâdan gâyet fakîh, usûlî, mütekellim bir imâm-ı ulûm idi. Sadru’ş-
               şerî’anın şerîk-i dersidir.
                      Mahdûmları  Sadreddîn  İshâk,  Cemâleddîn  Ya’kûp,  Tâceddîn  Mahmûd  Çelebiler  de
               kibâr-ı  ulemâdan  idiler.  Bunlara  ve  bunların  evlâdına  “Ebû-İshâkoğulları”  dendi.
               Telâmizesinden Mevlânâ Şemseddîn Ahmed bin Mehmed es-Sinobî ve Mevlânâ Bahâeddîn
               Mehmed bin Hasan el-Kübrevî de meşâhîr-i fuzalâdandır.
                      Fâzıl-ı müşârün-ileyh şeyh, imâm, zâhid, imâmü’l-hakika, nizâmü’l-milleti ve’d-dîn,
               kıvâmü’l-İslâm ve’l-müslimîn Ebû Mehmed Kutluğ bin Mahmûd bin Kıtr fi’l-Cendî’den usul-
               i hadîs ve tefsîr okudu. Kezâ fi-zahr-i zahîreti’l-fetâvâ. Feyzullah Efendi kütübhanesinde 1025




                                                           75
                                                           79
   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84   85