Page 509 - 6-8
P. 509
Amasya Tarihi Cilt: 11
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
ulûm ederek müderris, kadı oldu. 815 hudûdunda vefât etdi. Kibâr-ı ulemâ ve kudâtdan bir zât medârise müderris olduğu esnâda Sultân Bâyezîd-i Sânî şeyhi İskilipli Muhyiddîn Mehmed
idi. Mahdûmu Abdulvâsi’ Çelebi’dir. Efendi’nin sohbetine mülâzım ve ona dâmâd olarak müderrisliği terk etdi.
Şeyh-i müşârün-ileyhin riyâzethânesinde tekmîl-i âdâb-ı tarîkat edib 918 senesi saferinde
Abdürrahîm Çelebi-Mevlânâ Nizâmeddîn Yavuz Sultân Selim’in cülûsunda şeyhi İskilib’e ve kendisi Amasya’ya [493] gönderildi.
Merzifon emîri “Sarı Dânîşmend” demekle meşhûr Abdülazîz Bey bin Halil Bey’in Birâderi Abdülkerîm Efendi’nin hânesinde ikâmet etdi.
mahdûmudur. Buna “Sarı Emîr Aziz” denmişdi. Merzifon’da doğdu. Bir müddet Amasya 920 senesinde şeyhi ve kayın pederi Muyhiddîn Mehmed Efendi İskilip’de vefât etdiğini
ulemâsından tahsîl gördü. Ba’dehû Şeyh Zeynüddîn Hâfî Hazretleri’nin Arabistan’a hareket müteâkıb Yavuz Sultân Selim Amasya’ya gelmişdi. 921’de Sultân-ı müşârün-ileyhin
etdiğini işitip Mısır’a giderek müşârün-ileyhin sohbetiyle müşerref oldu. müsâadesiyle İstanbul’a avdet etdi. 926’da Şeyh Musliheddîn Sirozî’nin vefâtı üzerine Sultân
Şeyhiyle beraber Hicâz’a, ba’dehû Hâf’a gidip beş yıl kadar hizmetinde bulunarak Selim civârında Şeyhi Muhyiddîn Efendi’nin zâviyesinde seccâde-nişîn-i irşâd oldu.
iktisâb-ı füyûzât etdi. Her vecihle tekemmül ederek icâzet ve hilâfet alıp vatanına avdet etdi. Mezkûr zâviyede tam on sekiz yıl Halvetî ve Bayrâmî âdâbı üzere icrâ-yı meşîhat,
Merzifon’da Devlet Hâtun zâviyesi şeyhi olup 835’de yevmî beş akçe vazîfe aldı. [490] sâlikleri irşâda himmet edib 944 senesinde dâr-ı kudse rihlet etdi. Ebû Eyyûb-i Ensârî
İkinci Sultân Murad Hân müşârün-ileyhin zühd ve kemâlini, fazl ve takvâsını işitip kasabasında birâderi Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi’nin yanında medfûndur.
kendisine teveccüh ve hüsn-i i’tikâd eylediğinden vazîfe-i yevmîyesini artırmak istedi. Hazret Şeyh-i müşârün-ileyh gâyet fâzıl, her fende kâmil, gâyet zekî, maârif-i sûfîyede asrının
bu fazladan ancak üç akçeyi kabûl edib 840’da vazîfesi sekiz akçeye çıkarıldı. İmâret-i vahîdi, âlî-himmet, gayet âbid, zâhid, müteşerri’, melek haslet, timsâl-i fazîlet, mazınne-i
sultânîyeden de senevî on müd buğday verildi. kerâmet bir zât-ı sütûde-simât olup Amasya’nın medâr-ı iftihârı idi.
Bu mikdâr vazîfe ve galle ile kefâf-ı nefs ederek halkı irşâd ve ibâdete hasr-ı evkât edib Her Cuma gecelerinde Amasyalılardan Kemal Paşazâde [494] Ahmed Şâh Çelebi, Emîr
863 senesi muharreminin evâilinde vefât etdi. Merzifon’da Devlet Hâtun Zâviyesi bahçesinde Buhârî Tekykesi şeyhi Mahmûd Çelebi, Pirî Paşa Tekkesi şeyhi Halvetî Cemâleddîn İshak
medfûndur. Târih-i vefâtı “Şakâyık” ve “Sicil”de yoktur. Çelebi ve meşâyih-i kirâmdan ba’zıları ictimâ’ ederek musâhabât-ı ilmiyye ve sûfiyye edilirdi.
Fatih Kütübhânesi’nde 4221 numarada mukayyed Târih-i Sultân Süleyman adlı kitâbın Şeyh Abdürrahîm Efendi’nin üç oğlu meşhûr olup şunlardı:
arkasında: Alâeddîn Ali Efendi, kibâr-ı müderrisînden olup Sahn müderrisi iken pederinden az sonra
157 ةأمنامثو نيتسو ثلاث ةنس مرحم رهش لئاوأ يف ىنيزلا ينوفزرملا ميحرلا دبع خيشلا يفوت vefât etdi.
diye yazılı görülüp seng-i mezârında da bu ibâre yazılıdır. İkinci mahdûmu Ebû’l-Hüdâ Abdülvehhab Efendi olup mahdûmu münşî idi. 951’de vefât
Merhûm müşârün-ileyh âlim, zâhid, müttakî, gâyet müteşerri’, kerîm, müteverri’, âlî- etdi.
himmet, mazınne-i kerâmet bir zât-ı sütûde-simât idi. Kabr-i şerîfi Merzifon’da ziyâretgâh-ı Üçüncü mahdûmu Şeyhülislam Abdülkâdir Şeyhî Efendi olup aşağıda tercemesi yazılır.
enâm idi. Aşık meşrep olup Rûmî [491] mahlas ile eş’âr ve ilâhiyât söylerdi. Dâmâdı da Müeyyedzâde Abdülvehhab Remzi Efendi olup onun da tercemesi gelir.
Mecdî Mehmed Efendi “Şakâyık Tercemesi”nde diyor ki: Edirneli Mecdî Mehmed Efendi “Terceme-i Şakâyık” sahife 426’da diyor ki:
“Mumâ-ileyhin hâl-i hayatında ve zamân-ı vefâtında kuvvet-i ruhâniyetiyle zuhûra gelen “Müellif-i Şakâyık, vâlid-i azîzinden hikâyet eyledi ki; Mevlânâ Hâcezâde kendilerin
kerâmât-ı ayâniyyesi ve velâyet-i ma’neviyyesi hadd ü adetten birûn ve mertebe-i ihsâdan emâsil-i efâzıl talebesinden fâzıl-ı müşârün-ileyh ile Mevlânâ Gıyâseddîn Paşa 158 Çelebi’yi
efzûndur. Galebât-ı halecân, aşk ve şevk zamanlarında Rûmî mahlas ile Türkî eş’ar deyip ol tafzîl ve takdîm edib takaddüm ü tefevvuk-ı akrân ile ta’rîf ve tavsîf ederdi. Bu iki hâce-i bâzâr-
eş’âr-ı sûz-nâk ile halk-ı âlemi yakar, yandırır idi. Ashâb-ı aşkı şem’-i dilsûz gibi canından ı fezâil için bezleylediği cevâhir-i zevâhir-i [495] medh ü senâyı gayri haridârân-ı arûz-i
usandırır idi. Mervîdir ki Şeyh Zeyneddîn Hâfî hazretleri Şeyh Abdürrahîm’i diyâr-ı Rûm’a kemâlât için neşr etmeyip ikisinin hakkında eylediği hüsn-i şahâdeti gayri telâmizesi hakkında
gönderdikde ol mazhar-ı âteş-i aşk-ı ilâhî ile memâlik-i mezkûreye ateş saldım dedi. tefevvüh etmez idi.
Rahimehullah” Fi’l-vâki’ ol mihr-i sipihr-i saâdetin zekâ ve zekâ-i zâhir cebhe-i tâhirinde zâhir ve bâhir
Mahdûmları Lutfullah, Abdullah Çelebilerdir. Bunlar da meşâhîr-i ulemâ ve meşâyihden ve zât-ı şerîfi aksâm-ı ulûm-ı akliyyede ve fünûn-i hikemiyede mâhir idi. Ulûm-ı Arabiyye’de
olup Lutfullah Çelebizâde eş-Şeyh Cemâleddîn Mehmed Çelebi ve bunun mahdûmu Ayasofya rütbe-i ulyâsı olup cümle-i ecille-i fünûnda mahâret-i tâmmesi var idi. Gayrı kâmillerden
vâizi Abdurrahman Efendi meşâhîr-i ulemâdandır. Abdullah Çelebizâde Kudbüddîn Mahmûd mükemmel bir zât-ı büzürg-vâr idi.
Efendi de kibâr-ı ulemâdandır. Ve bi’l-cümle kemâlât-ı ilmiyye ve ameliyyeyi hâvî ve fezâil-i sûriyye ve ma’neviyyeyi
muhtevî bir ârif-i hakâyık-şinâs ve kâmil-i dekâyık-ı istînâs idi. Cümle-i erbâb-ı zâhire ve kâffe-
Abdürrahîm Efendi-Müeyyedzâde i ashâb-ı bâtıne, vesile-i husûl-i devlet-i dâreyn, zerîa-i vusûl-i saâdet-i neşeteyn idi. Letâ’if-i
Amasyalıdır. Sudur-ı ulemâdan Abdurrahman Efendi’nin [492] birâderi olup Amasya maârif-i ilâhiyyede âyet-i kübra olup, tarâif-i bezâyi-i bedâyi-i sûfîyyeye mâlik olduğundan
َ َ
ulemâsından ve a’yân-ı kibârından Mevlânâ Alâeddîn Ali Çelebi bin Şemseddîn Müeyyed mâadâ hüsn-i hatta kâdir idi. Husûs-ı mezbûrda; 159 " َني ِ رِظا نلِل ُءاَضْيَب يِه اذِإف" fehvâsınca izhâr-ı
َ
Çelebi bin eş-Şeyh Alâeddîn Ali Yârî Çelebi oğludur. yed-i beyzâ eyleyip sâid-i meziyyet ve fazîlet ona müsâade etmişdi. Mumâ-ileyhden sudûr eden
873 senesi ramazanının yirmi birinci günü doğdu. Küçük yaşında hıfz-ı Kur’ân ederek kerâmât-ı aliyye ve zuhûr eden [496] havârık-ı âdât-ı celîle lâ yuad ve lâyuhsa olmağın tafsîl
Mevlânâ Abdî Çelebi’den mukaddimât-ı ulûm-i Arabiyye’yi tahsîl etdikden sonra İstanbul’a olunmadı.”
gidip vüzerâdan nişâncı olan Mevlânâ Sinan Paşa’dan ve ba’dehû sudûr-ı fuzalâdan Mevlânâ Şeyh Abdürrahîm Efendi 908’de azm-i Hicâz edib îfâ-yı menâsik-i Hac ederek
Hâcezâde Musliheddîn Mustafa Efendi’den tahsîl-i ulûm etdi. Cemâlizâde Ali Efendi ile beraber avdet eylediğinden “Hacı Çelebi” demekle meşhûr idi. Sadr-
Müşârün-ileyhin 893’de irtihâlinde Mevlânâ Musliheddîn Mustafa Kestelî dersine
mülâzemet edib ondan ikmâl-i tahsîl etdi. Tedrîse mücâz ve iâdesinden mülâzım olup ba’zı
158 Gıyâseddin İbrahim Paşa, Ak Şemseddin Mehmed Çelebi birâderi olup Amasya’da pederi yanında medfûn olan
Kutbeddin Mahmud bin Hamza-i Şâmî mahdûmudur. Bu da Amasyalıdır.
157 “Şeyh Abdurrahîm el-Merzifonî ez-Zeynî 863 senesi Muharrem ayının başında vefat etdi.” (Haz.) 159 A’râf, 7/108 “Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş!” (Ed.)
504 505
508