Page 218 - 1-4_2
P. 218

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               ederlerdi. Türklerin kendilerine mahsûs ilm-i ektâf, ta'bîr-i menâm, ahkâm-ı nücûm, zecr ve fâl
               ile havâdis-i âtiyeden ihbâr gibi birtakım ulûmu olup mülûk ve selâtîn-i kadîmesi Tûrânîlerdir."
                      Âlim-i  meşhûr  "Ebû  Amr  el-Câhız"  Türkler  hakkında  te'lîf  eylediği  risâle-i
               mahsûsasında "Türklerin her umûrda pek basîret-kâr, zekâ ve firâsetleri gâlib, mu'tekadât-ı
               dîniyyelerini müdâfa'a husûsunda gâyet fedâkâr, hakkı teslîmde pek serî', gâyet sabûr, halîm,
               sözlerine sâdık, yalan [8] söylemekden müctenib olmakla beraber harb meydânında ve gazab
               zamânında  âteş-pâre-i  celâdet"  olduklarını  beyân  ediyor.  Hattâ  şu'arâ-yı  Arab'dan biri  bu
               ma'nâyı şu kıt'asıyla îrâd etmişdir:

                                                     اتيصو اتوص مهتابك دعرلل / تكرتام كرتلا ةامك نم ةيتفو
                                              202    تيرافع تناك اولتوق نإو انسح / ةكئلام تناك اولبوق اذإ موق


                      "Mesâlikü'l-Ebsâr"da    "Şihâbeddîn    Ahmed      bin   Fazlullâh    el-Ömerî"    ve
               "Nihâyetü'l-Ereb"de "Şihâbeddîn Ahmed en-Nüveyrî" ve "Subhu'l-A'şâ"da Şihâbeddîn Ahmed
               el-Kalkaşendî" diyorlar ki: "Tûrân memleketi, şarkan müntehâ-yı şarka, cenûben bilâd-ı Sind,
               memâlik-i Hind ve şimâlen Kıpçak, Saklab (İslav), Cehârkes (Çerkes), Rûs, Macar ve bunlara
               mücâvir sükkân-ı şimâl olan tavâ'if bilâdı dâhil olduğu hâlde Şâm ve Mısır'a kadar mümtedd
               bir kıt'a-i cesîmedir.
                      Tûrân kıt'asında pek çok memleketler, büyük beldeler, kasabalar ve pek çok ümem-i
               muhtelife vardır ki bunları saymak değil ihsâ etmek bile mümkün olamaz. Hâmî-i insâniyyet
               olan ricâlin mahall-i neş'eti, arslanlar gibi saldıran kahramânların makarr-ı nisbeti olan Tûrân
               kıt'ası, pek çok Tûrân hükümdârlarının pây-tahtlarını, efâzıl-ı ulemâsının meskenlerini, ekâbir-i
               ümerâsının merkezlerini, muzaffer ordularının karârgâhlarını hâvîdir. [9]
                      Tûrânîler'den kable'l-İslâm pek çok düvel ve hükümdârân zuhûr etdiği gibi ba'de'l-İslâm
               Hâkâniyye,  Sâmâniyye,  Gazneviyye,  Gavriyye  gibi  sülâle-i  saltanatları  meşhûr  olan
               hükümdârân  gelmiş  ve  dünyâyı  parlak  ziyâsıyla  işrâk  eden  Âl-i  Selçûk'un  şems-i tâbân-ı
               saltanatları da bu kıt'ada tulû' etmişdir. 203
                      Dünyâda neşr ve müdâfa'a-i İslâmiyyet gibi bir hizmet-i mukaddese uğurunda her türlü
               fedâkârlığı  ibrâz  ve  kanlarını  îsâr  etmiş  olan  Türklerin  ve  hükümdârlarının  kâ'bına âlem-i
               İslâmda vâsıl olacak hiçbir millet yokdur. Hattâ İslâmiyet, onlar ile nüfûzunu bulup bu ümmet-i
               celîlenin hilâfeti onlar ile i'lâ-yı nûr ve kâffe-i ehl-i îmân onlar ile i'lân-ı sürûr etmekdedirler.
                      Türk  hükümdârânı  bilâd-ı  İslâmiyyede  köylere  kadar  cevâmi',  mesâcid,  medâris,
               hânkâhlar, zâviyeler, imâret-hâneler inşâ ve evkâf-ı celîle icrâ ederek ulemâyı teksîr, ulûm ve
               ma'ârifi neşr ü ta'mîm ve bütün halkı terfîh etdiler. Bunlardan tefsîr, hadîs, usûl, fıkıh, hikmet
               gibi ulûm-ı âliyede tesânîf-i celîle sâhibi olan efâzıl-ı rûzgâr, pek çok ekâbir-i nâm-dâr zuhûr
               edib dünyâyı müstefîd eylediler."
                      "Ikdü'l-Cümân"da  "Bedreddîn  Mahmûd  el-Aynî"  diyor  ki:  "Türkler,  yeryüzünde
               yaşayan  insânların  en  çoğu,  şiddet  ve  şecâ'atce  en  kavîsidir.  Türklerin  hakkında  lisân-ı
               mukaddes-i Risâlet-penâhî'den sâdır olan "Ütruku't-Türke mâ terekûküm" hadîs-i şerîfi buna
               mebnîdir." 204  [10]
                      Bu hadîs-i şerîf, Türklerin ne kadar şâyân-ı ehemmiyet bir millet olduklarını iş'âr ve
               "Letüftehanne'l-Kostantiniyyete    fele-ni'me'l-emîrü    zâlike'l-emîr   vele-ni'me'l-ceyşü
               zâlike'l-ceyş" 205  hadîs-i şerîfi de Türklerin dâhil-i dâ'ire-i İslâm olacaklarını vukû'undan evvel

               202  Na'raları yıldırımın gürültüsünü ve ününü basdıran kahramân Türkler, bir milletdir ki musâhabe etdikleri zamân
                  melekler gibi güzel ve muhârebe etdikleri anda ifrîtler gibi bî-amân olurlar.
               203 Seyf-i kahhâr-ı celâdeti dünyâya dehşet veren Âl-i Osmân, bu mü'elliflerden sonra iştihâr etdiklerinden burada
                  zikr edilmemişdir.
               204 (Türkler size dokunmadıkça siz Türkler'e dokunmayınız) demekdir.
               205   İstanbul elbette feth olunacakdır. Onu feth eden emîr ve asker, pek mübârek kimselerdir.
                                                           516
                                                           217
   213   214   215   216   217   218   219   220   221   222   223