Page 221 - 1-4_2
P. 221

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


               "Tivîl", tashîf olunarak nusah-ı adîdede "Bitübil, Bitvîl, Tîvîl, Tîbîl, Divîlî, Sirîl, Sivîl, Makvîl"
               gibi eşkâl-i muhtelifede yazılmakla tahrîf edilmiş olup bunlardan "Tîbîl" ve [16] "Tîvîl" sahîh
               ve diğerleri mu'arreb ve muharrefdir. Alnın mukâvemet edecek ve baş kıllarına yakın olan
               yerine denir. Tahammül ve mukâvemet etmek ma'nâsına olan "tibmek (tivmek)" masdarından
               me'hûz ve sâ'ir müştakâtı suver-i muhtelifede el-yevm müsta'meldir. 214
                      Şu  tahlîlât-ı  lugaviyyenin  sıhhatine  binâ'en  "Türk  bin  Âmûr  bin  Tîvîl"  rivâyeti,
               Türkistân'da şu esâmî-i hâssanın mevcûd olan müştakâtı delâletiyle şâyân-ı kabûl ise de "Tivîl
               bin Yâfes bin Nûh" rivâyeti tasdîke lâyık bir şey değildir.
                      Çünkü Arab müverrihleri, Türkler'i evlâd-ı Yâfes'den saydıklarına ve asrı da lâ-ekall üç
               batın i'tibâr etdiklerine göre Yâfes ile "Türk bin Âmûr bin Tivîl" arasında ancak yüz sene kadar
               bir zamân olması îcâb eder. Halbuki bu müverrihler, "Türk bin Âmûr"un tûfândan 670 yıl kadar
               sonra zuhûr eden tebelbül-i elsineden sonra zuhûrunu kayd eylediklerine bakılırsa Türk ile
               Yâfes arasında iki değil lâ-ekall yirmi iki vâsıta bulunması lâzım gelir.
                      "Türk bin Âmûr bin Tivîl"in esahh-ı rivâyât üzere "Olcâs, Tûtûk, [17] Yâgûz" 215  adlı üç
               oğlu  ve  bunların  her  birinden  üçer  torunu  tevellüd  ederek  dokuz  torunu  olup  bütün  Tûrân
               sülâlesi  bu  üç  oğul  ile dokuz  torundan  türediği  münâsebetle  üç  ve  dokuz  adedleri  Türkler
               arasında pek mübârek sayılır idi.
                      Çünkü  "Ogul",  kuvvet  ve  kudret  vermek  ve  bulmak  ma'nâsına  olan  "Ogmak"
               masdarından  me'hûz  olup  kuvvet  verecek  döl,  demekdir.  "Üç"  lafzı,  "Oguç"  sîga-i
               vasfiyyesinden muhaffef olup kuvvet hâsıl olan mecmû', ma'nâsınadır. 216  "Tokuz" dediğimiz
               dahi bu mecmû'un üç mislinden doğan bir kuvvet ma'nâsına olan "Toguz" demekdir.
                      "Türk bin Âmûr", evlâd ve ahfâdı tekessür ederek onlara riyâset ve aralarında te'mîn-i
               intizâm edecek töreler vaz' etmekle evlâdı arasında [18] "Türkân" lakabıyla iştihâr etdiği gibi
               ahfâdından  "Altay  Hân"  217   ba'zı  kavânîn  ilâve  etmekle  ona  da  bu  lakab  verildiği
               "Câmiu't-Tevârîh"de  mestûrdur.  "Türkân",  nâzım-ı  umûr-ı  memleket  ma'nâsına  olup
               "Türkamak (Turamak)" masdarından me'hûz ve "Tûrân"    218  bundan muhaffefdir.
                      Türkân  arasında  soy,  baba  tarafından  mu'teber  ve  ana  tarafından  müftahar  olduğu
               cihetle  ensâba  pek  ziyâde  ri'âyet  olunur;  evlâda  baba  tarafından  "Urug"  ve  ana  tarafından
               "Marug" nâmı verilir; baba tarafından yedinci dedeye kadar her birinin adı evlâda bâ'is-i i'tibâr
               olur; babanın babasına "Ece", bunun babasına "Elice", bunun babasına "Buda", bunun babasına
               "Ögü", bunun babasına "Bargun", bunun babasına "Dede", bunun babasına "Anac" ve babadan
               yukarısına ve bütün büyüklere "Ata" denir idi. 219  Binâ'en-aleyh, "Ece" uruguna "Ocak-Fasîle",
               "Buda" uruguna "Oba-Fahz", "Bargun" evlâdına "Boy-sadr", "Ânac" evlâdına "Oymak-kabîle"
               ve bütün oymakların birleşdiği atanın [19]  evlâdına "Tîre-Şa'b" dendiği gibi her oymağa bir



               214   "Tîba (Dîbâ ve Dîbâc)", kutlu ve güzel bir kumâş ve "Tîbât (Tîbit)", çiçek vesâ'ire demeti ve "Tîbar (Dîvâr),
                  Diber", mukâvemet eden şey ve "Tîbas (Tîmas)", arslan yatağı ve "Tîbâk (Tâbâk)" ve "Tîbân (Tâbân)" ve "Tîb
                  (Dîb)" ve "Tîbek (Dîbek)" ve "Tîbe (Tîve)" ya'ni tahammül ve mukâvemet eden hayvân (Deve).
               215   "Olcâs", mübârek, kutlu ve mergûb ma'nâsına olup "Olcây" dahi denir. Tevârîhde tashîf olunarak "Olcât,
                  Olcâş,  Ebulcâs  (se  ile),  Ebulhâs,  Ebulcâs,  Eyülce,  Yolcâs"  sûretlerinde  yazılmışdır.  "Tûtûk",  insân  gibi
                  söyleyen  tûtî  kuşuna  denir.  "Fûdek",  "Tûtûk"dan  başka  olup  "Fûdekîler"in  dedesidir,  Türk'ün  sulbü  oğlu
                  değildir. "Tûtek ve Tûtil" şeklinde dahi muharrerdir. "Yâgûz", karîb ve gayûr ma'nâsına olup bu da tashîf
                  olunarak "Yâgûs (se ile), Yâgûr, Yâgûs, Yâkus, Yâfûr, Yağûr, Yehûr ve Yeğur" sûretlerinde mestûrdur.
               216   "Og" maddesinin fürû'u bizim Türkçemizde ba'zen mahzûfü'l-gayn ve ba'zen müsbet olarak müsta'meldir. "Ot
                  (Ogut)" ve "Ogur" ve "Oğuz" ve "Ok (Oguk, âlet-i kudret)" ve "On (Ogun, müctemi'-i kudret) gibi.
               217   "Altay Hân", tevârîhde "Altınca, Altıca, Alınca, Alıncan" sûretlerinde yazılarak tashîf edilmişdir.
               218   "Tûrân", Îrân müverrihlerinin rivâyetlerine göre "Tûr bin Ferîdûn" evlâdına ve "Îrân" dahi "Îrec ibni Ferîdûn"
                  evlâdına denmekle "Tûrân" ile "Îrân" iki birâderin evlâdı olduğu gösterilmiş ise de bu rivâyet esâtîr-i âdiyeden
                  ma'dûddur.
               219   Çağatay ve Moğol tîrelerinde bunlara "İçke, Alıcak, Budanur, Ögük, Murkın, Tutagun, Enüken" denir. Bizim
                  Türkçemizde bunlara umûmen "Dede" denir ki altıncı atanın adı olan "Tuta" kelimesinden muhaffefdir. "Ata"
                  yerinde "Ede" dahi denir, "Edebâlî" gibi.
                                                           519
                                                           220
   216   217   218   219   220   221   222   223   224   225   226