Page 224 - 1-4_2
P. 224
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
12- Uşum: İctimâ' ma'nâsına olup "Uşmak" masdar-ı ma'lûmundan me'hûzdur. "Uşub"
dahi "Uşum" ma'nâsına olup mu'arrebi "Huşûm" nâmıyla mukayyeddir. Moğol ve Hıtâ
tîrelerinde nisbeti "Uşubat (Uşumat)" olup [25] el-yevm müsta'mel olan "Şubat", "Uşubat"ın
ufak bir tağyîr ile aynı demekdir. Ya'nî "Uşum", "Şubat" ayı olur.
Bu sûretle üç yüz altmış beş gün i'tibâr edilen her yıl, "Bagar (Bahâr), Yaz, Güz, Kış"
nâmlarıyla dört bölük olup her on iki yıla bir "Tomar" ve bunun her bir yılı şu tertîb üzere
"Kesgü (Sıçan), Öküz, Pars, Koşkan (Tavşan), Luy (Luyun, Timsâh), İlan (Yılan), Yunt (At),
Koy (Koyun), Biçin (Maymun), Dakuk (Tavuk), İt, Tonuz" nâmlarıyla meşhûr on iki
hayvânâtdan birine nisbet olunarak bunlara "Sâl-i Türkân" ve her beş "Tomar"a ya'nî altmış
yıla bir "Bogun" denir. "Bogun" üç kere tekrâr etdikden, ya'nî yüz seksen yıl geçdikden sonra
yeniden başlar. Çünkü âdeten dokuz karın devr eder. 225
Târîh tutmak husûsunda "Bogun" esâs olup hübût-ı Âdem'den Oğuz Hân'ın cülûsuna
kadar 27017 bogun, ya'nî 1621020 ve Cengîz Hân'ın cülûsuna kadar 27062 bogun, ya'nî
1623720 ve Oğuz Hân ile Cengîz Hân arasında 45 bogun ya'nî 2700 yıl geçdiğini iddi'â ederler.
[26]
İşte görülüyor ki Türkler'in pek eski zamânlarda teşkîl etdikleri hey'et-i ictimâ'iyyeleri
arasında günlerinin, haftalarının, aylarının, yıllarının husûsî adları vardır. Erbâb-ı takvîm ve
nücûm arasında "Sâl-i Türkân" meşhûrdur. Bu gibi müfîd, mûcez, telaffuzu kolay olan isimleri
kaba görüp de "Ağustos, Teşrîn-i Evvel, Teşrîn-i Sânî, Kânûn-ı Evvel, Kânûn-ı Sânî" ve
"Çehâr-şenbe, Penc-şenbe" gibi hakîkaten kaba, ma'nâsız, bârid olan kelimât-ı ecnebiyyeyi
tercîh edecek bir sâhib-i tab'-ı selîm bulunmaz sanırım.
Türkler'in tâbi' olduğu usûl ve ahkâm "Tûrâ, Kânûn, Yasa" nâmlarıyla üç türlü idi.
"Tûrâ", muhâfaza-i sükûn etmek, tanzîm eylemek ma'nâsına olan "Torgamak" yâhud
"Türgamak" masdarından me'hûz olup tedbîr-i menzil demek olan siyâset ma'nâsını gösterir ki
hâkân tarafından idâre-i memleket husûsunda ittihâz edilen tedâbîr-i siyâsiyyeye denir.
"Kânûn", te'mîn-i hukûk-ı ra'iyyet için "Oylak" tarafından karâr verilen ve hâkân
tarafından kabûl edilen mevâdd-ı hukûkiyyeye denir. Kanâ'at etmek, toymak ma'nâsına olan
"Kanmak" masdarından me'hûz olup, kanâ'at edilmiş olan ve halkı iknâ' edebilen nesne
ma'nâsına bir sîga-i vasfiyyedir. Bâlûn vezninde "Kânûn" ve kalın vezninde "Kanın" denir.
El-yevm Anadolu'da "Kanul, Kanıl, Kanın" denmekdedir. Bunlar "Kanak ve Kanık" kelimeleri
gibi sırf Türkçedir. 226 [27]
"Yasa", asâkir ve ahâlî-i memleket arasında inzibât ve itâ'atı te'mîn ve her ferdi âhere
tecâvüzden men' ve memnû' olan şeyleri irtikâb edenlere cezâ ta'yîn edecek mevâdd-ı
cezâ'iyyeye denir. Bir şeye nizâm vermek, tertîb ve tezyîn etmek ma'nâsına olan "Yasamak"
masdarından me'hûz olup el-yevm "Yasak" lafzı müsta'meldir.
Altay Hân tûrâsında Türkler'in soyca inkisâm eylediği her "Anar", bir "Hân"; her "Tîre",
bir "Bâr"; her "Oymak" bir "Şâd" idârelerinde bulunarak bunların cümlesi de bir hâkân emrine
münkâd olurlardı. Hâkân ve Hân oğullarına ve hâssaten bunlardan müntahab velî-ahd-ı hâkânî
olan zâta "İnal" denirdi. 227
225 "Tomar", esâs demekdir. Tomruk şeklinde bükülmüş olan deftere el-yevm "Tûmâr" denir. Mu'arreb olup
"Şumâr, Sümâr, sümâr (se ile)" nâmlarıyla mukayyeddir. "Bogun", tahfîf olunarak "Vûn" şeklinde mukayyed
olup "Vun" dahi muharrerdir. "Bogmak" masdarından me'hûz olup Türkler arasında bir asra "Bogun" denir.
226 "Kânûn" kelimesi Arabî olmadığını bütün lugât-ı Arabiyye kitâbları beyân etmekdedir. Latince kamış
ma'nâsına olan "Kan" kelimesinden me'hûz olmasına hiç bir münâsebet yokdur. Böyle münâsebetsiz iddi'âları
tervîc etmek, bizim kendi lugâtımıza ne kadar yabancı olduğumuzu anlatır.
227 "Hân", "Kavân" kelimesinden muhaffef ve mu'arreb olup def' ve men' edici ve muhâfaza eden ma'nâsınadır,
"Kavmak (Kogmak)" masdarından me'hûzdur. "Cınvan, Kınvan, Kavan" dahi denir. "Bâr", iştikâkı ve müstakil
vâlî ma'nâsına olduğu mukaddimede mezkûrdur. "Hâkân", kâdir ve muktedir ma'nâsına olan "Ogan"
kelimesinden mu'arrebdir. Hemze ile hâ arasında lisânen mümâsele olduğundan buna "Hogan, Hokan",
ba'dehu "Hâgân, Hâkân" ve ba'dehû ta'rîben "Hâkân" denmişdir. "Ogmak" masdarından me'hûzdur. "İnal",
522
223