Page 225 - 1-4_2
P. 225

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


                      İşte bu intizâm ve tertîb-i medenî, bu medeniyyet-i kadîme sâyesinde Türkler Sîlan'ın
               şarkında kâ'in "Altay, Ural" dağlarının eteklerinden kalkıp [28] aksâ-yı şarkı ihâta ederek garba
               dönmüşler, cihât-ı erba'aya yayılarak Asya, Avrupa, Afrika, Amerika kıt'alarında satvetlerini
               tanıtmışlardı.
                      Türkân soyunun ya'nî â'ile-i Tûrâniyye'nin şu ittihâdı, kendilerini Asya'da büyük ve
               medenî  bir  millet  olarak  tanıtmış  olduğu  hâlde  mu'ahharan  bu'd-ı  mesâfe,  tûl-i  hicrân  ve
               bulundukları yerlerin tabâyi'i gibi te'sîrât-ı hâriciyye her Anar'ın, her Tîre'nin ahlâk ve âdât ve
               eşkâlini hattâ dillerini bile bir derece tağyîr ederek ittihâd-ı millî bozulmuş, her Anar, her Tîre,
               kendi hânlarını, bârlarını müdâfa'a ve bârlar dahi hânlıklarını i'lân ve yekdiğeri aleyhinde harb
               ve adâvet etmekle diğer milletlerin tefevvuku, bunları tanınmayacak bir hâle getirmişdir.
                      Binâ'en-aleyh  Türkler  ibtidâ  "Uygur  ve  Moğol"  nâmlarıyla  iki  fırka-i  azîmeye
               ayrılmış 228  olup "Uygurlar" dahi yekdiğerine düşmekle "Uygur, Uz uygur, On Uygur, Dokuz
               Uygur"  nâmlarıyla  dört  bölük  olmuşlar  ve  ba'zıları  Moğollar'a  muhâceret  etmekle
               "Konug-Konuk" nâmını almışlar ve ba'dehû "Uz Uygur", "Uzgur, Hûz ve cem'inde Ahvâz"; ve
               "On Uygur", "Ongur, Hungar, Hûn"; ve "Tokuz Uygur", "Toğuzgur, Tohsi, Tanguz (Tonguz)";
               ve Konug" dahi "Hunuc, Hunug, Havanıg" diye meşhûr-ı âlem olmuşlardır. [29]
                      Şu evsâf-ı muhtelife içinde Türkler'in bütün uruklarını umûmî bir nâm ile ta'rîf ve îzâh
               edebilmeğe  "Türkân"  muhaffefi  olan  "Tûrân"  kelimesi  daha  muvâfık  olduğu  münâsebetle
               "Â'ile-i Tûrâniyye" terkîbi mustalahât-ı târîhiyye sırasına geçmişdir.
                      Tevârîh-i  Arabiyye  ve  umûmiyye  tedkîkâtından  ve  otuzdan  ziyâde  silsile-nâme-i
               umûmî mütâla'âtından müstefâd olduğu üzere "Tûrân" soyu dilleri ve kılıkları i'tibâriyle dokuz
               anara ayrılmış, her anardan pek çok tîreler, oymaklar 229  teşa''ub ederek bunların cümlesi de
               "Olcâs, Tütük, Yaguz"dan türemişdir. Mezkûr dokuz anar şunlardır:
                      1- "Câmât Anarı"dır ki: İlm-i ensâl-i beşer ulemâsı arasında "Sâmidî Şu'besi" demekle
               iştihâr etmişdir. Bu şu'benin tekmîl efrâdı "Olcâs bin Türk" ahfâdından "Câmât bin Hucul"
               evlâdı tanınmışdır. Fakat "Câmât bin Hucul" ile "Olcâs bin Türk" arasında kaç vâsıta olduğu
               ma'lûm değildir.
                      "Câmât",  "parıldayan  silâh"  ma'nâsına  olan  "Sâmât"  kelimesinin  mu'arrebi  olup
               silâhlığa "Câmâtdân-Câmâdân" denir. "Hucul", hâ ve cîm'in zammeleriyle nev-civân-ı şecî'
               ma'nâsına olan "Koncul-Konkul" yâhud mukaddem [30] ve "Öndül" ma'nâsına olan "Öngül"
               kelimesinin mu'arrebidir. 230  Bu Anar'dan "Enes, Cugur, Cafûn, Gura" gibi büyük tîreler zuhûr
               etmişdir. 231




                  i'timâd,  i'tikâd  ve  ihtiyâr  etmek  ma'nâsına  olan  "İnamak"  masdarından  müştak  olup  müşâvir-i  mü'temen,
                  mü'min-i mu'tekad olanlara "İnak, İnanc" ve i'timâd ve i'tikâda "İnam" denir.
               228   "Uygur", uygun ve mutî' ya'nî muvâfık ma'nâsına olup "Uymak" masdarından müştak ve "Mogol", musîbet
                  görmüş,  gam-zede  ya'nî  muhâlif-i  mağlûb  ma'nâsına  olup  "Bügül"  dediğimizdir,  "Mongol"  dahi  denir.
                  "Mong", "Büg" demekdir.
               229   "Anar", kanar vezninde aslu'l-usûl, mecma'u'l-ensâb ya'nî bütün soyların aslı ma'nâsına olup "Hanâr ve Henâr
                  lafızları  "Anar"ın  mu'arrebidir.  Karîben  ma'nâsı  ve  müştakâtı  îzâh  edilecek  olan  "Anamak"  masdarından
                  me'hûzdur.  "Tîre",  oymakları  toplayan batna  denir.  "Tirmek,  Dirmek"  masdarından  me'hûzdur.  "Oymak",
                  boyların ittibâ' ve mutâva'at edeceği batna denir. Aslı "Oyak"dır. Ortasındaki mîm, def'-i iltibâs içindür, edât-ı
                  masdar değildir.
               230   "Sâmât", sür'atle cevelân ve parıldayarak hareket etmek ma'nâsına olan "Sammak" masdarından me'hûz olup
                  fürû'u bu ma'nâyı müsbetdir. "Sâmâr", konak otu ve "Samarug", beyâz mantar ve "Sâmâra", öşür ve harâc
                  anbârı ve "Sâmâk, Sâmâkce", harîrden ma'mûl kadın göğüslüğü ve "Sâmân "Saman" ve "Sâmây", kavs-i kuzah
                  ve "Sâmût", terki ve ok kabı ve "Sâmûr", hayvân-ı ma'lûm, "Sâmûk", âlet-i sayd u nesc ve "Sâmîç", vuhûş ve
                  sibâ' yatağı ve "Sâmîz", bileği taşı ma'nâlarına olan elfâz-ı Tûrâniye bu masdarın fürû'udur.
               231   "Enes", "İngos ve İnos" ya'nî zamânımızda "Aynos" dedigimiz tîredir. "Cugur", "Sîbûr" ya'nî "Sîbir" demekdir.
                  Sibirya bu tîrenin vatanıdır. "Cafûn", "Çapun, Sapun ve Yapun" kelimelerinden mu'arreb olup el-yevm "Japon"
                  dediğimiz büyük ulusdur. "Gura" dahi "Gûrây, Kûrây (kaf ile), Kûrây" lafızlarından mu'arreb olup el-yevm
                  "Kura (kaf ile)" dediğimizdir.
                                                           523
                                                           224
   220   221   222   223   224   225   226   227   228   229   230