Page 219 - 1-4_2
P. 219
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
ihbâr ve nazar-ı mukaddes-i Risâlet-penâhî'de Türklerin mübârek bir millet olduklarını i'lân
etmekdedir.
"Kitâbü'l-Ekâlîm"de seyyâh-ı meşhûr "Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed
el-Makdisî" diyor ki: "Cânib-i Heytal gâyet ucuz, her şey mebzûl, fevkalâde ma'mûr olup
kesret-i medâris ve e'immesiyle, vefret-i meşâyih ve ecillesiyle, mu'azzam selâtîn ve guzâtıyla
meşhûr olan Buhârâ, Semerkand, Sogd, Hocend gibi bilâd-ı mühimmeyi hâvî Türkistân'dır.
Heytal, cânib-i Horasân'a ekser fezâ'ilde müşârik olup her ikisi de ehl-i da'vet, a'vân-ı
devlet, ensâr-ı hakîkatdır. Benî Ümeyye'nin sîret-i seyyi'esi ve ıtret-i tâhire-i Nebeviyye
aleyhindeki mezâlim ve ta'addiyâtı gayretullâha dokunduğu cihetle Cenâb-ı Hak bunları kahr
içün irsâl buyurduğu asker-i hâsını ehl-i Horasân ve Heytal'den cem' ve tertîb etmişdir."
"Muhammed bin Abdullah 206 a'vân ve ensârına demişdir ki: "Ehl-i Kûfe ve havâlîsi
tarafdâr-ı Alî, Basra tarafdâr-ı Osmân olup Cezîre halkı [11] sağlam harûrî, A'câma benzer
A'râb ve ahlâk-ı Nasârâ'da bir takım müslimlerdir. Ehl-i Şâm dünyâda Mu'âviye ve tâ'at-ı Benî
Ümeyye'den başka bir şey bilmezler. Ehl-i Beyt'e adâvetleri kavî bir cehl-i müterâkimdirler.
Mekke ve Medîne halkına Ebûbekir ve Ömer'in (radiyallâhu anhümâ) muhabbeti galebe
etmişdir.
Binâ'en-aleyh: Siz, ancak ehl-i Horasân ve Heytal'a sarılınız. Çünkü buralarda pek çok
kahramânlar vardır ki yürekleri sağlam, gönülleri gıll u gışdan hâlî, efkâr-ı bâtıladan sâlim,
buhl ve imsâkdan berî, mefsedetden ârî merd adamlardır. Onlar öyle bir askerdir ki pâzûları,
boyunları, kafaları, bıyıkları, sesleri gâyet heybetli ve konuşdukları lugatleri bile azametlidir.
Türkler ve Horasânîler, hücûm ve savletde bî-nazîr, meşâkk u mezâhime karşı gâyet
sabûr olup tena''umları hafîf, ten-perverlikden müctenib, fıkha intisâbları şedîd, hakka
temessükleri muhkemdir.
Risâletpenâh efendimiz hazretlerinin "Leyensuruküm ale'd-dîni avden kemâ
darabtümühû bedâ" buyurmalarından maksad-ı Nebevî Türklerdir. Ya'nî sizin dîne da'vet
etdiğiniz Türkler, bu ni'meti siz tağyîr ve tebdîle kıyâm etdiğiniz zamân dîn uğurunda
kılıçlarıyla size nusret edeceklerdir. Bu hadîsin ma'nâsı Ebû Müslim Horasânî zamânında
hakîkat olarak tecellî etmişdir.
Bu iki iklîmin her ikisi de mükemmel ise de Horasân Heytal'a müreccahdır. Çünkü
Horasân'ın rüsûm ve âdâtı Arabistân'a akreb, kasabâtı atyeb, hevâsı gâyet mu'tedildir. Merkezi
mu'azzam, sükkânı gâyet halîm, hayr [12] ve şerri gâyet alîm, akl u servetde kâmil, re'y ü
tedbîrde sâ'ib olan Merv 207 şehridir.
Belh (Belk), Nîsâbûr dahi Merv'e mu'âdil bir şehr-i mu'azzam olup buralardan nice
vüzerâ, e'imme, ulemâ-yı zevi'l-ihtirâm ve adl ü sehâda müşâbih-i Ömereyn olan Garcılar, Âl-i
Sebüktekin, Benî Ferîgûn 208 gibi nice selâtîn-i izâm zuhûr etmişlerdir."
"Kenzü'd-Dürer"de "Emîr Bedreddîn Ebû Bekir bin Abdullah es-Sarhadî diyor ki:
"Türkler, evlâd-ı Yâfes'den olup çok ecnâs ve envâ'ı vardır. Bir kısmı bilâd ve husûnda mukîm
ve bir kısmı yaylalarda, ovalarda, çöllerde seyyârdır. Bunların en büyük pâdişâhlarına "Hâkân"
denir.
Hâkânın tahtı altun, 209 tâcı murassa', libâsı ipek olup halka pek nâdir görünür. Bütün
Türkler ona fevkalâde ta'zîm ve ihtirâm ederler. Bu kavmin akıl ve dehâsı, şiddet ve celâdeti
meşhûrdur.
206 Bu zât, "Ebû Abdullah Muhammed bin Alî bin Abdullah bin Abbâs El-İmâmü'l-Abbâsî" olup 125'de vefât
etmiş ve iki oğlu halîfe olmuşdur.
207 Merv, Mârî ve Bârî demekle meşhûr olup Türkmenler'in pây-tahtı olan bir şehr-i kadîmdir.
208 Garcılar Herât'da, Âl-i Sebüktekin Gazne'de ve Benî Ferîgûn ya'nî Âl-i Bargûn Hân dahi Bâmyân'da hükûmet
edip bunların mecmû'u da Türklerdendir.
209 Hâkânın oturduğu altun tahta Türkler arasında "Kât" denir. Bu münâsebetle hâkânın ikâmet eylediği şehre dahi
"Kât" denmişdir.
517
218