Page 123 - 6-8
P. 123
Amasya Tarihi Cilt: 6
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Yazdığı kitapların ekserîsi Sultân Fâtih Kütübhânesinde mahfûz olup 866 târîhine kadar
ber-hayât olduğu anlaşıldı. Ba’dehû vefât etdi. Hatt-ı ta’lîki pek güzel ve latîfdir. Âlim, hattât,
kâtib [381] idi. Buna “Şemseddîn Ahmed el-Kâtib” denirdi. Mahdûmu Bedreddîn Mahmûd
Çelebi’dir. Bunun evlâdına “Bedreddîn oğulları” dendi. Merzifon’da pek meşhûr idiler.
Ahmed Çelebi-Müneccim Şemseddîn
Bağdâdlıdır. Abdullah oğlu olup orada edebiyât, nücûm, târîh gibi ilimleri ve ulûm-ı
sâ’ireyi tahsîl ederek Yörgüç Paşa vâliliğinde Amasya’ya geldi. İzzet ü ikrâm gördü. Yörgüç
Paşazâdelere mu’allim olup tedrîs-i ulûm ederek “Müneccim Çelebi” diye iştihâr etdi.
Amasya vâlileri olan Şehzâde Sultân Ahmed ve Alâeddîn Beylere fevkalâde tekarrub
edib onlara musâhib oldu. 851 târîhine kadar Amasya’da görüldü. Ba’dehû Edirne’ye gidip
sarây-ı hümâyûn ağalarına çatdı. Bunlardan Bosnalı Mahmûd Paşa’nın vezâret-i sadâretinde
nedîm-i hâsı oldu.
858’de Mahmûd Paşa vezîr-i a’zam oldukta târîh, takvîm, zâyiçe gibi ahvâl-i âlemden
bâhis “Kitâbü’l-‘Acâ’ib” adlı eserini sadr-ı müşârün-ileyhin nâmına te’lîf etdi. Bu kitabın bir
nüshası Nur-ı Osmâniyye Kütübhanesinde bulundu. Kendi hattıyla yazılmış [382] olması pek
muhtemeldir.
Mevlânâ Müneccim Çelebi, Mahmûd Paşa vâsıtasıyla Sultân Fâtih’in ma’lûmu olup her
ikisine de fevkalâde hulûl ederek pek çok servet ü sâmân edindi. Ba’zı ahvâlinden dolayı
Şeyhülislâm Fahreddîn Acemî demekle meşhûr olan Fahreddîn Mehmed er-Râzî husûmetini
kazandı. 867 hudûdunda vefât etdi.
Yazdığı esere, selâtîn-i vüzerâya hulûl etdiğine bakılırsa fâzıl, edîb, nücûm ve tevârihe
fevkalâde âşinâ, elsîne-i selâse ile mütekellim, natûk, azbu’l-lisân, mizâc-gîr olduğu anlaşılır.
Şakâyık’ın Fahreddîn Acemî tercemesinde kaydetdiği hikâyenin masdarı, bu Müneccim Çelebi
olsa gerek. Allahu’âlem bi-hakikâti’l-hâl.
Ahmed Çelebi-Emîr Kethüdâzâde Şemseddîn
Amasya’da Emîr Kethüdâ demekle meşhûr Mehmed Bey bin Abdulvehhâb’ın
mahdûmudur. Pederi Yörgüç Paşa kethüdâlığından emîrü’l-livâ olmuşdu. Bu sebebden “Emîr
Kethüdâzâde” dendi. Ulemâdan tahsîl-i ulûm ederek ders-i âm ve müderris-i benâm oldu.
Sonra [383] kasabât ve bilâda kadı olarak 870 sâlîne doğru vefât etdi. Kibâr-ı kudât ve ulemâdan
idi. Mahdûmu Muhyiddîn Mehmed Çelebi’dir.
Ahmed Çelebi-Mevlânâ Rükneddîn el-Cündî
Amasya züamâsında Cündî Mahmûd Bey bin Kemâl Çelebi mahdûmu olup “Mevlânâ
Cündî” demekle meşhûrdur. Amasya’da Tâceddîn İbrâhim et-Tokâdî, ZiyâeddînYûsuf bin
Abdulmelîk el-Amâsî, Merzifon’da Şerîf Cürcânî tilmizi olan Ferîdüddîn Mehmed bin İbrâhim
ed-Devvânî, Şücâ’eddîn İlyâs bin Yahyâ el-Merzifonî gibi fuzâlâdan ahz-ı ulûm ederek
Amasya’da ders-i âm oldu.
Yıllarca tedrîs-i ulûm ederek fevkalâde iştihâr edib Torumtay Medresesi müderrisi oldu.
Kendisine teklîf-i kazâ edildikde redd eylediğinden Yörgüç Paşa Medresesi müderrisliği
verildi. Ömrünün sonuna kadar tedrîs ve tezkîrden ferâgat etmeyip 877 senesi hilâlinde vefât
etdi.
20
Gâyet fâzıl, muhakkik, Arab ve Acem edebiyâtına fevkalâde vâkıf, müteşerri’, zâhid bir
müderris-i benâm idi. Şâkirdân-ı [384] ma’rifeti pek çokdur. Hatîb Kâsım Efendi, Mevlânâ
Abdî Çelebi, Abdîzâde Abdurrahman Efendi gibi fuzalâ bunlardandır.
20 “Kitâbü’l-Misbâh” adlı eseri esnâ-yı tedrîsinde güzelce şerh ve i’zâh ederek “Dav’ü’l-Misbâh” tesmiye etti.
Muhtasar, müfîd bir eserdir.
118
122