Page 296 - 6-8
P. 296

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     İskender  Çelebi,  gâyet  zengin  olmakla  beraber  pek  âkil,  müdebbir,  umûr-ı  mâliyede
               mâhir, Sultân Süleyman’ın teveccüh ve i’timâd-ı fevkalâdesine pek mazhardı. Bundan dolayı
               Sadâret Müsteşârı olarak bütün vüzerâ ve erkân-ı devletin istirkâbını celbetmişdi.
                     Hâssaten Sadr-ı a’zam Frenk İbrâhim Paşa kendisini gölgede bırakacak derecede bu kadar
               nüfûz  ve  iktidârını  bir  türlü  çekemiyordu.  Gâyet  mağrûr  ve  mütekebbir  olmakla  beraber
               Türkleri hor görüp Sultân Süleyman’ı her husûsda taklîd eder, saltanatı adeta benimsemişti.
                     940 senesi Irak seferinde Frenk İbrâhim Paşa Serasker oldukda İskender Çelebi de Ordu-
               yı Hümâyûn Kethüdâsı olup bütün ordunun harekât ve idâresi, tedârik-i levâzımı husûsatında
               Serasker’e şerîk olmuşdu.
                     Ordu-yı  Hümâyûn,  İstanbul’dan  hareket  edib  Haleb’e  vâsıl  oldukta  Paşa  ile  Çelebi
               arasında  fevkalâde  bürûdet  hâsıl  olmuşdu.  Çünkü  İbrâhim  Paşa  kendisini  [101]  Serasker-i
               Sultân diye ilân etdirmiş saltanata mahsûs bir takım evzâ’ ve etvâr göstermişdi. İskender Çelebi
               de bu unvân ile evzâ’ ve etvâr-ı mülûkânesine i’tirâz etmişdi.
                     941 senesi evâilinde Sultân Süleyman, İstanbul’dan hareket edib Ordu-yı Hümâyûn’a
               vâsıl, Irak’ın fethi hâsıl oldukda Sadr-ı a’zam İbrâhim Paşa İskender Çelebi’ye pek çok ve gayr-
               ı vâki şeyler isnâd ederek pâdişâhı inandırmış, me’mûrîn-i mâliyeden Nakkaş Ali Çelebi de
               paşaya siâyette muâvenetler etmişdi.
                     Nur-ı  Osmâniye  Kütübhânesi’nde  3135  numarada  bulunan  “Süleymannâme”de  şöyle
               yazılıyor:
                     “941 cumâdelâhir on üçüncü Cuma günü Dîvân olup Ayas Paşa ve Kasım Paşa gelip
               içeriye girmezden evvel içeriden emrolunup İskender Çelebi’yi Bağdad’da At Pazarı’nda salb
               eylediler ve ramazânın yirmi sekizinci günü de İskender Çelebi’nin kaynı Hüseyin Çelebi’nin
               boynu vuruldu”. 113
                     İskender Çelebi’nin i’dâmında hizmet ve siâyeti sebkeden Nakkaş Ali Çelebi kendisine
               va’d  edilen  Başdefterdârlık’tan  [102]  mahrûmen  Irak  Defterdârı  oldu.  Bunun  yerine
               Başdefterdâr olan Mahmûd Çelebi de 942 ramazânında Frenk İbrâhim Paşa’nın i’dâmından
               sonra nekbet gördü.
                     İskender Çelebi, umûr-ı mâliyede yegâne-i rüzigâr, her husûsta sâhib-i iktidâr, son derece
               mâl-dâr bir zât idi. Debdebe ve dârâtı mükemmel, ihtişâm ve serveti darb-ı mesel olup dört yüz
               tane kölesi, bir o kadar da câriyesi vardı. Kasımpaşa civârındaki bahçesi, cennetden bir numûne
               olup İskender Çelebi Bahçesi diye meşhûr idi.
                     Bu kadar servet ü sâmânı müsâdere edilip köle ve câriyeleri Sarây-ı Hümâyûn’a alındı.
               Semin  Ahmed  Paşa,  Kaptan  Piyâle  Paşa,  Gîlânî  Ali  Paşa,  Behram  Paşa,  Hasan  Paşa
               kölelerinden idi. Ahmed Paşa sadâretinde; “hâlâ rikâb-ı hümâyûnda yedi vezîriz, Yedimizin
               mal ve ihtişâmı İskender Çelebi’ye varamaz” der idi.
                     İskender Çelebi’nin Ahmed, Mehmed Çelebiler nâmıyla iki mahdûmu ve ricâlden Ali
               Çelebi nâmında bir de birâderi olduğu anlaşılabildi. Fakat mahdûmlarının ne tercemesi [103]
               ve ne de evlâd ve ensâbı bulunamadı.

                     İskender Paşa-Yahşî Beyzâde
                     Amasyalıdır. Sultân Selîm Hân ile beraber Trabzon’a giden ümerâdan Mustafa Bey bin
               Kâsım Bey bin Hamza Bey bin İsa bin Yahşî Bey’in mahdûmudur. Yahşî Bey, sadr-ı esbak
               Bâyezîd Paşa’nın pederi olan zâtdır.
                     Pederinin vefâtında Sultân Selîm Hân-ı evvelin ma’iyyet-i ümerâsından olup Trabzon’a
               yerleşti. Müşârün-ileyhin cülûsunda Mîrlivâ olup Çaldıran harbinde ibrâz-ı şecâat ederek ağır
               zeâmetlerle taltîf edildi. Ba’dehû Trabzon beyi oldu.




               113 “Sicill-i Osmani”de 941 rebiülâhirinde ve “Solakzâde Tarihi”nde 941 ramazânının sekizinde idâm edildiği
                 yazılıdır.


                                                           295
   291   292   293   294   295   296   297   298   299   300   301