Page 384 - 6-8
P. 384
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Gerek bu târîhden ve gerek tevârîh ve kuyûd-i umûmiyyeden hulâsa edilen terceme-i
hâli sarîhan gösteriyor ki Amasya’da İltekîn [394] adıyla anılan yer, Vâzıh Efendi’nin
zannetdiği gibi Artin Manastırı değildir. Vaktiyle orada İltekîn Medresesi yâdedilen bir
medrese kaydı da görüldü. Evlâdından biri tarafından yapılmış olması melhûzdur.
İldûk Hâtun-İldîk
Melik Dânişmend Ahmed Gâzi’nin kerîmesidir. Ümerâ-yı Dânişmendiyye’den Sûlî
Bey’in zevcesidir. Niksar ve Lâdik kazâları emîri olan mûmâ ileyh Sûlî Bey’in zamân-ı
emâretinde pek ma’rûf idi. Bunun oğulları Arslan Toğmuş, Uluğ Beyler, Kızoğulları diye
meşhûr olmuşlardı.
Lâdikde Kızoğulları’nın ceddi Uluğ Bey ve Niksar’da Kızoğulları’nın ceddi de orada
medfûn olan Arslan Toğmuş Bey’dir. Bunun mahdûmu Emîr-i Kebîr Bedreddîn Şâhinşâh’ın
kabri pederinin yanındadır. Niksar’da kadı iken bunların kabirlerini ben meydana çıkarmışdım.
Niksar’da Lâdik nâhiyesinin adı ve Amasya’da [395] Lâdik kasabasının adı, herhâlde
bu hâtunun adından galat olsa gerek. Lâdik kazâsı emâretinde bulunan Kızoğulları’nın terâcim-
i ahvâli sırası geldikçe yazılır.
İldi Hâtun-Sultân
Amasyalıdır. Burak Beyzâde Mahmûd Şâh bin Ya’kûbşâh bin Şâdî Bey bin Burak Bey
bin Şehâbeddîn Ahmed Şâh bin Hacı Kutluşâh kerîmesi ve Amasya vâlisi iken Sultân Bâyezîd-
i Hân-ı Sânî bin Fâtîh Sultân Mehmed Hân’ın halîlesidir.
Birâderi Yahyâ Bey Bursa vâlisi iken Bursa kumaşından ma’mûl elbiselik taleb
eylediğinde derhal tedârik ve irsâl ve bir arîza ile Sultân Bâyezîd Hân’a takdîm etdi. Yerebatan
Kütüphânesi’nde “Mecmû’a-i münşe’ât”da ele geçen arîzası şudur:
“Be-cenâb-ı refi-i Hazret-i Pâdişâhzâde-i Mu’azzam sülâletü’s-Selâtîn, kahramânü’l-
mâ’i ve’t-tîn semere-i şecere-i devlet, nûr-i hadîka-i dîn ü millet-i şehinşâhî, ahter-i sipehr-i
pâdişâhî dürr-i sadef-i celâl, mâh-i burc-i ikbâl, hulâsatü’l-mâ’i [396]’ve’t-tîn, el-manzûru bi-
nazari inâyeti Rabbi’l-âlemîn, nizâmü’l-milleti ve’d-dîn Bâyezîd tavvela’llâhü umrahû bi’d-
devleti’l-âliye ve neffeze emrahû bi’s-se’âdeti’l-ğâliye i’lâm mî-reved ki hüdâvend-i
mu’âzzama-i âdile meliketi’l-âlem, Zübeydetü’l-asr, Hadîcetü’d-dehr, Belkîsü’z-zemân,
ismetü’d-dünyâ ve’d-dîn, İldî Hâtun halledallâhü devletehâ çend-bahiyye câme taleb fermûde
bûdend-i be-dest-i Devletşâh 180 dâme ikbâlühû irsâl reft ziyâde kelâm hâcet nist ki ömret dirâz-
bâd.” 181
Amasya‘da bir Dârü’l-kurrâ binâ edib Sultân Bâyezîd Hân’ın kendisine temlîk etdiği
arâzî ve emlâkini bu hayrâtına vakfetdi. Amasya’da, vakf-ı dârü’l-kurrâ-i Hâtun Sultân diye
mukayyed olan hayrâtı yıllarca devam edib yangınlarda yeri bile ğâib olmuşdur.
Bu Dârü’l-kurrânın kaydında sicillât-ı şer’iyyenin ba’zı yerinde Dârü’l-kurrâ-i İldî Hâtun
Sultân binti Mahmûd Şâh 182 ve ba’zı yerinde vakf-ı Dârü’l-kurrâ-i Hâtun Sultân binti Mahmûd
Çelebi 183 yazılıdır. Bu vakfın tevliyeti Şehir Kethüdâsızâde [397] eş-Şeyh Mehmed Ârif Efendi
ve evlâdı uhdelerinde idi.
Bu Hâtun Sultân’ın evlâdı Şehzâde Sultân Mahmûd ile Hümâşâh, Selçûkşâh Sultânlar
zan olunur. Bu vakfın tevliyeti şu sultânlardan birinin evlâdından olanlara tevcîh edilmesine
bakılırsa Şehir Kethüdâsıoğulları bunlardan olmalıdır.
180 Devlet Şâh, Emîr Hasan evlâdından olup Geldiklân nâhiyesinde Sazdoğmuş karyesinde bir câmi-i şerîf binâ
eden zâttır. Tercemesi gelir.
181 İldî Hâtun birkaç parça elbise talep buyurmuşlardı, Devletşâh –Allah onun ikbâlini dâim eylesin – gönderildi.
Fazla kelâma hâcet yok, ömrün uzun olsun! (Haz.)
182 Mahmûd Şâh kızı İldî Hâtun Dârü’l-kurrâsı (Haz.)
183 Mahmûd Çelebî kızı Hâtun Sultân Dârü’l-kurrâsı vakfı (Haz.)
383