Page 379 - 6-8
P. 379

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                                    Yolunda ölmedir kasdım eger Hakk cânım almazsa
                      Bu da onundur:
                                    Kopar fitne kadem bassa o kadd-i ser ü bâğ üzre
                                    Kıyâmet kâmetin görse cihân kalkar ayağ üzre
                      Bu da onundur:
                                    Seri kodum yoluna almadı cânân eline
                                    Gideyin başım alıp ben dahî hicrân eline
                                    Gözedür sâ’id-i sîmînini cümle uşşâk
                                    Fukarâ cümle bakarsın şeh-i hûbân eline

                      Ayâs Paşa-Küçük Ağa
                      [376] Boşnaktır. Bosna etrâfından devşirilen kimselerden olup Sultân Bâyezîd kölesidir.
               Amasya  Sarayı’nda  genç  iken  güzel  bir  terbiye-i  İslâm  görüp  kavî  müslim  oldu.  Tedrîcen
               terakkî  ederek Kapıağası  Büyük Hüseyin  Ağa  İstanbul’a gitdiğinde 890’da Amasya Sarayı
               Kapıağası oldu.
                      Amasya Valisi Şehzâde Sultân Ahmed’in mukarreblerinden olup 918’de Sultân Selîm
               Hân’ın tahtına cülûsunda Sultân Ahmed’in harben tutulup ihnâk edildiğini işittiğinde zehre-çâk
               olarak vefât etdi. Kerîm, sâdık, sâhib-i hayrât idi.
                      Amasya’da Şamlılar Mahallesi’nde gâyet lâtîf bir câmi-i şerîf ve yanında âlî bir medrese
               ve bunun civârında bir mekteb-i sıbyân yaptırdı. Bunların mesâlih-i idâresini te’mîn etmek
               üzere bütün emlâkini 900’de vakf etdi. Bunun vakfiyesini Şeyhzâde el-Hâc Alî Efendi elinde
               mütâla’a etdim. Kendisi de medresesi önündeki mezarlıkta medfûndur. Kitâbesi yoktur.

                      Ayâs Bey-Gülâbî Paşazâde
                      Amasyalıdır. Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Mustafa [377] Hân bin Sultân Süleyman
               Hân’ın kapığası ve musâhibi olan Gülâbî Paşa’nın ikinci mahdûmudur. Züamâdan, ba’dehû
               ümerâdan olup Îrân Muhârebâtı’nda bulundu. Müte’addit sancaklara bey olduğu hâlde 993’de
               Kafkas Harbi’nde vefât etdi. Mahdûmu Mehmed Çelebi’dir.

                      Ayâs Efendi-Müftü
                      Aydınlıdır. Alî mahdûmu olup Amasya’da Cum’a ve Müfessir Ahmed  Efendilerden
               ikmâl-i tahsîl etdikten sonra bir müddet ders-i âm oldu. 972’de üstâdı Cum’a Efendi’nin vefâtı
               üzerine İstanbul’a gidip orada Sultân Bâyezîd Câmiinde tedrîs-i ulûma başladı.
                      973 rebîülâhirinde Atîk Alî Paşa Medresesi müderrisliği mahlûl oldukda imtihân açıldı.
               Kırk akçe müderrislikten munfasıl olan efendilerle beraber bu imtihâna girdi. Sadreyn-i fâzıleyn
               Hâmid ve Pervîz Efendiler’in huzûrunda Vefâ Câmiinde imtihân edildi.
                      Bu  mu’azzam  imtihânda  kazanan  altı  müderrisden  biri  oldu.  Birinci  olan  Ankaralı
               Zekeriyâ Efendi Atîk Alî Paşa [378] müderris olup buna da Yenişehir’de vâki’ Süleyman Paşa
               Müderrisliği  verildi.  978’de  bu  medreseden  ma’zûlen  İstanbul’a  gelip  979  senesi
               cumâdelûlâsında Zeytûnîzâde Alî Efendi yerine Trabzon Müftüsü oldu.
                      985 senesi zilhiccesinde azledilip 986 saferinde Bursa’da Sultân Murâd Müderrisi oldu.
               987 senesi şevvalinde Kıbrıs Müftülüğü’ne ta’yîn edildiği hâlde kabûl etmediğinden yerinde
               kaldı. 988 senesi şevvâlinde Edirne’de Sultân Bâyezîd Müderrisliği’ne terfî’ edildi.
                      989 senesi  şa’bânında Amasya fetvâsından  azledilen Küçük Mahmûd  Efendi  yerine
               Amasya Müftüsü ve Sultân Bâyezîd Müderrisi olarak vatanına geldi. Yedi yıl kadar Amasya’da
               tedrîs  ve  iftâdan  sonra  996  senesi  muharreminde  ba’zı  ulemâyı  gücendirdiğinden  dolayı
               şikâyetlerle azledildi.
                      Bundan sonra Mehmed Paşa Medresesi ile tekâ’üd edilip sekiz yıl kadar tefsîr ve hadîs-
               i şerîf tedrîsâtı ile iştiğâl ederek 1003 senesi zilhiccesinde dâr-ı bekâya rihlet etdi. Fâzıl, vakûr,
               sâlih, sâfî-füâd idi. [379]




                                                           378
   374   375   376   377   378   379   380   381   382   383   384