Page 563 - 6-8
P. 563
Amasya Tarihi Cilt: 8
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
sa’âdet olarak zevcinden bir yıl sonra 999’da vefât edib ceddi Yahyâ Efendi türbesine defn
edildi.
Âlime, fâzıla, şâire, edîbe, elsine-i selâse edebiyâtına vâkıfe, tevârîh u muhâzarâta âşinâ
bir kadın idi. [279] Zevci Eyüp’te kendisine yaptırdığı türbesinde medfûndur. Çünkü Sultân
Selîm’in vefâtından sonra zevciyle araları açılmış âdetâ ayrılmak derecesine gelmişti.
Kendisini ve hüsn ü edebini Sultân Selîm’in vâlidesi pek ziyâde sevdiğinden “kızım” der,
hakkında kızı mu’âmelesi ederdi. Nev’îzâde Atâyî Efendi bu hususu Hubbî mollasının
tercemesinde şöyle ifâde ediyor: “Fi’l-hakîka Cenâb-ı mehd-ulyânın duhter-i Belkıs-ihtirâmına
şevher olmak manzûme-i ahvâlîne vâsıtatü’l-ıkd-i gevher olup”
Aralarının açılmış olduğunu da şu sûretle anlatıyor: “Zen-i dünyâyı gaddâr ânlara nisbet
evâ’ilde hoş-zinde-gânî evâhirde bed-ma’âş ve düşmen-i cânı olmış idi.” Bundan dolayı
kendisine meşîhatı az gören zevci Mehmed Efendi, dört def’a İstanbul kâdısı ve bir def’a
Anadolu kazaskeri olduğu hâlde Rûmeli sadâretine ve meşîhat-ı İslâmiyyeye i’tilâ edemedi.
Kınalızâde Hasan Çelebi “Tezkire-i Şu’arâ”sında diyor ki: “Hubbî: Adı Ayşe’dir. Şeyh
Yahyâ merhûmun [280] nebîre-i celîlesi ve merhûm Sultân Selîm Han bin Sultân Süleyman’ın
şehzâde iken hâcesi olan Şemsî Çelebi’nin halîlesi idi.
Ol takrible Sultân Selîm Han ile musâhib ü münâdim ve sa’âdet-vâr-ı sarây-ı cellet-
medârlarına mülâzım idi. 241 Hattâ Sultân Selîm pâdişâh-ı cihân oldukta bâb-ı izzet-kıbâbı
mercî’ ü me’âb-ı şeyh ü şâbb olmuşdu. Ve şefî’-i üryân 242 gibi kelâmı merdûd olmağla hayli
celâlet-şân iktisâb kılmışdı.
Tâ’ife-i zenânda şi’rden dem-zenân olanların evveli ve ercahı ve ol zümrenin fi’l-hakîka
eş’ar u efsahıdır. Kelimâtı dahi kız nakşı değil hayli merdâne, muhassal-ı beni nev’i arasında
yegânedir. Gazaliyât u kasâ’id ü mesneviyâtı vardır. Cümleden Hurşîd ü Cemşîd adlı kitâbı
vardır ki üç bin beyitten ziyâdedir. Anda hayli nefâyis ü letâ’if âmâdedir. Rağbet-i du’âda olan
ebyâtındandır:
Du’â temsîli Yûsuf gibidir hem
Kim ana müşterîdir halk-ı âlem
Virür her kişi makdûrunca gevher
Anın tâ müşterîsinden olalar
Sen oldun şimdi hem ol zen misâli
Kaçan arz eyledi Yûsuf cemâli
[281]
Getirüb nice rişte anda bir zen
Harîdâr oldu olda cân ü dilden
Çü şâh-ı subh irüp kondı cihâna
Kuruldu çetr-i zerrîn âsumâna
241 Nev’î-zâde zeylinde bu emrin bir aksi olduğunu yazıyor.
242 Şefa’atçi kadın olursa ona şefî’-i üryân dendi. Bu ıstılâh Ferazdak’ın şu beytinden alınmıştır:
ارزتم كيتأي عيفشلا سيل
انايرع كيتأي ىذلا عيفشلا لثم
Şefaatci sana giyinik gelen değildir.
Şefaatci sana uryân gelendir.
Bunun kıssası “Vefeyâtü’l-a’yân”da Hemmâm el-Ferazdak tercemesinde mufassaldır.
557
562

