Page 114 - 6-8
P. 114

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     847’de Varna Muhârebesi’ne me’mûren harbe girib ordu-yı hümâyûn’a inhizâm-ı küllî
               ârız olarak Sultân Murâd’ın firâra teşebbüsü üzerine atının dizgininden tutub Pâdişâhı azm ü
               sebâta teşvîk ve firârîleri ircâ’ etdi.
                     Müşârün-ileyhin bu hareket-i azimkârânesi ordu-yı hümâyûna münhezim bir hâlde iken
               büyük  bir  zafer  ve  gâlibiyyet  temîn  eylediğinden  Sultân  Murâd’ın  muhabbet  ve  itimâdını
               kazandı. Bunun üzerine Anadolu beylerbeyi olup sultân-ı müşârün-ileyhin ikinci defa cülûsuna
               bâis-i müstakîl oldu.[361]
                     851’de  dördüncü  vezîr  olarak  dîvân-ı  hümâyûna  me’mûren  Edirne’ye  gitdi.  Ba’dehû
               üçüncü vezîr olup dört yıl kadar Sultân Murâd-ı Sânî’ye vezâret etdi. 855 senesi muharreminde
                                                                                           53
               Fatih Sultân Mehmed Hân’ın ikinci defa cülûsunda ma’zûlen Amasya’ya geldi.
                     857 senesinde İstanbul’un Fethi’nden dolayı Haremeyn-i muhteremeyn ahâlîsine tevzî
               edilecek surre-i hümâyûnu isâl ve tevzîe me’mûren cânib-i Hicâz’a gitdi. Îfâ-yı vazîfeden sonra
               Amasya’ya avdet etdi. Tekâüd tarîkiyle Amasya’da ikâmet ederek inşâ-ı hayrâta çalışdı.
                     Amasya hâricinde Kavaklar mevkiinde dîl-nîşîn bir câmi-i şerîf ve önünde bir şâdırvân
               ve yanında sülün gibi güzel  bir minâre ve havâlî-i  şarkiyyesinde âlî bir medrese ve bunun
               yanında bir imâret-hâne ve cihet-i garbiyyesinde bir hazîre ve bunun önünde latîf bir hamâm ve
               mevâkî-i muhtelifesinde çeşmeler inşâ ve bir de mekteb binâ etdirdi.
                     870’de bu hayrât-ı şerîfesinin mesâlihine bütün emlâk-ı azîmesini vakf edib vakfiyesinde
               vezîr olduğunu da [362] yazdırdı. Bu hayrâtının etrâfında konaklar, hâneler, bağlar, bağçeler,
               binâ ve tarh ederek Amasya’dan ve haricden celb etdiği kimseleri ve kendi kölelerini buralara
               yerleştirdi. Buraya Hızır Paşa Mahallesi dendi.
                     Ömrünün müntehâsına kadar gâyet  muhterem  bir hâlde bu mahallesindeki  konağında
               ikâmet edib 889 senesi muharreminde dâr-ı bekâya rihlet etdi. Mahdûmu Mehmed Paşa’nın
               türbesi  bağçesinde  medfûndur.  Âkil,  müdebbir,  reşîd,  gâyet  kerîm,  sâhib-i  hayrât  idi.  Yüz
               yaşında vefâtı rivâyeti her hâlde târîhe muvâfıkdır.
                     Mahdûmları Kâsım, Ahmed Beylerle Mehmed, Mahmûd Paşalardır. Mahmûd Paşa’nın
               idamı kendisini pek ziyâde müteessir etmiş idi. Kâsım Beyzâde Ahmed Bey ile Ahmed Beyzâde
               Abdullah Bey kendisinden mukaddem vefât ederek câmii hazîresinde medfûndur.
                     Yörgüç ve Hızır Paşaların Mihâl Beyzâde olduklarına dâir olan rivâyet, bir efsâneden
               ibâretdir. Çünkü her ikisinin vakfiyesinden ve an’anât-ı kaydiyyeden anlaşılır ki [363] bunlar
               Amasya’da  medresesi  olan  Ata  Beyzâdelerdir  yanî  Türk  oğlu  Türk  olup  Rum  oğulları
               değillerdir.
                     Bunu  iddiâ  idenler  de  târîh-i  millîmizi  bilemeyenlerdir.  Aşağıda  Yörgüç  Paşa’nın
               tercemesinde müdellel bir sûretde bu rivâyetin efsâne olduğu görülür.
                     Hızır Paşa’nın sülâlesi ancak Mehmed Paşa’dan 1036 tarihine kadar devâm edebilmişdir.
               Bundan sonra Berrî Mehmed Paşazâde Hüseyin Bey’in kerîmesi Ayşe Hânım ve diğeri de bu
               Hüseyin Beyzâde Kurd Mahmûd Bey’in kerîmesi Aynî Hânım evlâdı olarak iki sülâle-i inâs
               türedi. Birinci sülâle-i inâs Seydi Beyzâde Kurd Mehmed Bey’in evlâdı olan Kurdzâdelerdir.
               İkinci  sülâle-i  inâs  da  Hayreddînzâde  Ahmed  Çelebi’nin  evlâdı  olan  Hayreddînzâdelerdir.
               Bunlara  muârız  olarak  bir  de  Hızır  Paşa’nın  utekasından  Keyvan  Ağa’nın  evlâdı  olan
               Keyvânzâdeler meydâna çıkdı.
                     İbtida Keyvânzâdeler Hızır ve Mehmed Paşaların evkâfı tevliyetini deruhte etmişlerdi.
               Bunlara karşı Seydi [364] Beyzâdeler çıkdı. Bi’l-muhâkeme tevliyeti aldı. Bunlara karşı da
               Hayreddînzâdeler çıkıb tevliyetin kendilerine âid olduğuna dâir i’lâm aldılar.
                     Ancak 1124’de Amasya mutasarrıfı olan Köprülü Ali Paşa’nın nüfûzuna istinâd eden
               Kurdzâde Ali Bey mütevellî Hayreddînzâde Ali Bey’i azl ve nefy etdirmekle tevliyete kondu.
               Ba’dehû tevliyet bu sülâlede şimdiye kadar kaldı.


               53  Çünkü Varna harbinden muzafferen avdetinde Sultan Murad’ın cülûsuna ve Sultan Fatih’in de hal’ine hizmet
                 etmişdi. Bundan dolayı Sultan Fatih kendisine mu’berdi.

                                                           103
                                                           113
   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119