Page 312 - 6-8
P. 312

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     1243’de  yüzbaşı,  1248’de  binbaşı  olup  1253’de  açılan  mekteb-i  askerîde  ta’lîmât  u
               nizâmât-ı  askeriyeyi  öğrendi.  1255’de yâver-i  harb olduğu  hâlde Nizib muhârebesine gidip
               avdette mîrâlây ve 1266’da mîrlivâ ve Topçu kumandanı oldu.
                     1269’da İstanbul merkezinde bulunan hâssa ordusu erkân-ı harbiye re’isi olup altı yıl bu
               riyâsette kaldı. 1275’de vefât etdi. Meşâhîr-i ümerâ-yı askeriyyeden idi.

                     Süleyman Efendi-eş-Şeyh, Mir’ât-nümâ
                     Tireboluludur.  Buhâra  ümerâsından  Ya’kûb  Hân  evlâdından  Edhem  bin  Mustafa’nın
               mahdûmudur.  Tirebolu  kazâsı  dâhilinde  Harşîd  nâhiyesinde  1263’de  doğdu.  Tahsîl-i ilm u
               kemâl için İstanbul’a gidip meşâyih-i Nakşîbendiyyeden Yanyalı eş-Şeyh Mustafa İsmet Efendi
               hazretlerinin dergâhına girdi.
                     Orada  şeyh-i  müşârün-ileyhe  on  iki  yıl  kadar  hizmet  ve  füyûzât-ı  ilmiyye  ve
               sûfiyyesinden  istifâza  ederek  ahz-ı  hilâfet  [411]  edib  şeyhinin  emriyle  1290’da  Gümüş
               kasabasına geldi.
                     İki yıl kadar burada Nakşîbendiyye usûlü üzere halkı irşâda çalışdı. Fakat 1292’de ba’zı
               zevâtın  arzûsu  ve  şeyh-i  müşârün-ileyhin  işâret-i  ma’neviyyesi  üzerine  Amasya’ya  gelip
               İçerişehir’de Ahî Sa’deddîn Mahallesi’nde eski zâviye-i Sa’diyye kurbunda kendisine tedârik
               edilen hânede yerleşdi.
                     Ba’dehû hânesinin bir kısmını ibâdet-gâh ittihâz edib  Nakşîbendîlere hâs  bir vakâr  u
               sükûnetle hatm-i hâcegâna mülâzemet ve inzivâ-gâhında zikr ü ibâdet ederek neşr-i tarîkata
               himmet eyledi.
                     Bu esnâda  Hazret-i  Şeyh  Hacı  Hamza  Nigârî  Efendi’nin  ihdâs  eylediği  ta’n  ü  la’net
               tavrına muhâlefet edib Risâlet-penâh Efendimiz Hazretlerine hürmeten sohbet-i nebeviyyesiyle
               müşerref  olan  bütün  ashâb-ı  kirâm  hakkında  âdâb-ı  İslâmiyyeye  fevka’l-âde  ri’âyet  ederek
               halkın teveccühât-ı kalbiyyesini kazandı.
                     Fethiye  Mahallesi’nde  mürîdânı  çoğaldığından  ekseriyyetle  Fethiye  Câmi-i  şerîfinin
               mü’ezzinlere  mahsûs  odasında  hatm-i  hâcegânı  [412]  bir  sekînet-i  sûfiyyâne  ve  sukûnet-i
               kâmilâne  üzere  icrâya  devâm  etdi.  Hacı  Hamza  Efendi’nin  tagayyüb  ü  irtihâlinden  sonra
               âmmenin hüsn-i nazarını celb etdiği hâlde hırs-ı şöhretten ictinâb etdi.
                     1323 şevvâlinde dâr-ı kudse irtihâl eden “Helvâcı Şeyh” demekle meşhûr Türkmenzâde
               eş-Şeyh Abdullah Efendi Hazretlerinin vefâtı üzerine Amasya’da teferrüd etdiği hâlde tavr ü
               mesleğine devâm edib 1333 senesi rebîülevvelinin onikinci perşembe günü akşam üzeri dâr-ı
               kudse intikâl etdi.
                     Ertesi  Cum’a  günü  büyük  bir  ihtifâl  içinde  Sultân  Bâyezîd  Câmi-i  şerîfinde  namazı
               ba’de’l-edâ aynı ihtifâl ile kaldırılıp Yörgüç Paşa İmâreti ittisâlinde kâ’in mezârlığın yol üstüne
               tesâdüf eden yerine defn edildiği halîfesi olan eş-Şeyh Hâfız Burhân Efendi tarafından haber
               verildi.
                     Merhûm-ı müşârün-ileyh gâyet müteşerri’, dîndâr, müttakî, sâlih, ma’ârif-i sûfiyyeden
               haberdâr, âdâb-ı şerî’ate fevka’l-âde mürâ’î, şöhretten müctenib, zâhid, zî-ilm ü edeb, gayet
               sâkin, vakûr, şekl ü şemâ’ili güzel [413] âbid, pâk-i’tikâd, şâir-i sâhib-i dîvân, mazınneden bir
               zât-ı kerâmet-simât idi. Gazeliyyâtı sûfiyyâne, mesneviyâtı hakîmâne idi.
                     Halvet ü sohbet-i şerîfesinde kimseyi ta’yîb u mezemmet etmez, ulemâya mâ’il, ahvâl ü
               hikâyât-ı sûfiyyeye vâkıf, onların ahvâl ü hikâyâtını nakl etmekten zevk alır, kibr ü süm’adan
               ictinâb eder, selef-i sâlihîn meslek-i âlîsine iktidâ eylerdi.
                     Sünnet-i  selef  olan  taylasân  koyduğundan  Hamzavîler  ve  ba’zı  densizler  arasında
               “Kuyruklu Şeyh” denirdi. Gâyet musallî olup evkât-ı hamseyi Sultân Bâyezîd Câmi-i şerîfinde
               edâ eder, ahyânen muvakkit-hâne peykesinde oturup ulemâ ile mu’âşeret eylerdi.
                     Ehl-i keşf olduğundan hangi kabri ziyâret ve ona teveccüh etse ehl-i kabrin nasıl bir adam
               ve kim olduğunu anlardı. Yörgüç Paşa Mezârlığı’na çok gider, orada pek çok münevver zevâtın
               medfûn olduğunu söylerdi.



                                                           305
                                                           311
   307   308   309   310   311   312   313   314   315   316   317