Page 455 - 6-8
P. 455

Amasya Tarihi Cilt: 11
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Tâbâk;  açılmış,  düzlenmiş,  kuvvetlenmiş  muhkem  olmuş  olan  manâsına  olur.  Semiz
               beşûş, şen kimseye de “tâbâk” denir. Birinci manâsıyla Arap dilinde “tabak” ikinci manasıyla                                 Tâlib Mehmed Efendi-Hâcezâde
               “tabâh” denmişdir. [310]                                                                                                     Amasya ulemâsından Hâce Ali Efendi’nin oğludur. Ulemâdan tahsîl-i ulûm ederek ders-
                     Tâbân;  dilimizde  ayağın  kuvvetli,  metîn,  düz  ve  açık  yeri  olan  arka  tarafı  manâsıyla                 i âm ve ba’zı medârise müderris oldu. Birâderi Salih Ağa’nın kul kethüdâlığında kadı olup devr-
               kullanılır. Yine böyle tarla sapanla açılıp ekildikden sonra üstünü örtüp düzlemeğe de “tâbân”                         i bilâd ederek 1134 sâlinden sonra vefât etdi. Ulemâdan idi. Birâderzâdesi Lala Osmân Paşa’dır.
               denir. Tarlayı tabanladı denir, ekildikden sonra üstünü örtüp düzledi demek olur. Çünkü tabân;
               kuvvet ve metâneti, letâfeti, düzlüğü kâbil olan nesne demekdir.                                                             Tâhir Çelebi-İbrîzâde
                     Tâbâl; pek açık,  yayvan, nesne demekdir. Bunun muhtelite sigası  tâblâdır. Tabela da                                  Sadr-ı esbak Koca Mehmed Paşa’nın kâtibi Amasyalı İbrî İbrâhim Çelebi bin Hasan’ın
               tâblâdır. Çünkü tâbâl; açılmanın, kuvvetin sonuna varan nesne demekdir ki pek açık nesne                               oğludur. Pederi zamanında divân-ı hümâyûn kâtiblerinden iken 841’de paşanın azli üzerine
               demek olur.                                                                                                            pederiyle Amasya’ya gönderildi. Ba’dehû şehzâde [314] Alâeddîn Bey’e Amasya vâliliğinde
                     Tâbâc; ahmak bir nesneden çakmaz, gülegen kimse ma’nâsınadır. Arablar da buna aynı                               kâtib-i divânî olmuşdu. 846’da şehzâde-i müşârün-ileyhin şehâdeti üzerine menkûb olup 857
               ma’nâsıyla tabac demişlerdir ki tâbâc demek olur. Çünki tâbâc; letafeti, açılmayı, hoşlanmayı,                         sâlinden sonra vefât etdi. Ba’zı zurefâ buna “Ibrîzâde (هدازيربع)” demişlerdir. Kâtib, şâir, hattı
               metâneti,  tesviyeyi,  çekip  uzatan  kimse  demekdir  ki  elbetde  gülegen,  ahmak,  bir  nesneden                    güzeldi. Mahdûmu fuzalâdan Muhyiddîn Mehmed Çelebi meşhûrdur.
               çakmaz olur.
                     Şu sîgalar ve tabanc, tabanca sîgaları pek açık gösteriyor ki dilimizde tâbâmak fiili vardır.                          Tâhir Bey Nasûhzâde-Hacı
               Tâbâk, işte bu fiilin mef’ûlüdür. Gâliba [311] Hasan Halife şen, beşûş, açık yüzlü, iyi sözlü bir                            Amasya a’yânından ve Şehzâde Sultân Ahmed bin Sultân Bâyezîd-i Sânî dâmâdı Nasûh
               zât olduğu münâsebetle “Tâbâk Dede” denmiş olmalıdır.                                                                  Beyzâde Süleyman Bey’in mahdûmudur. Nasûh Bey de Amasya vâlisi Devâtdâr Ahmed Paşa
                                                                                                                                      bin Hacı Şâdgeldi Paşa ahfâdındandır.
                     Tâşân Bey-Emîr Celâleddîn                                                                                              Pederinin irtihâlinde züamâdan olup 961’de Geldiklan kazâsında çiftliğinde mukîm iken
                     Kedağra ve havâlîsinde nüfûz ve emâreti olan Tutaşoğlu Umur Bey’in oğludur. Bu Umur                              Kânûnî  Sultân  Süleyman’ın  Amasya’ya  gelmesinde  riâyet  gördü.  Mîrlivâlık  ihsânıyla  taltîf
               Bey’e, “Umur Çelebi, Emîr Çelebi” de denmiş olduğu sonradan tetebbuât ile anlaşıldı. Emîr                              edildi. 974 harbinde vefât etdi. Asîl, necîb bir zât idi.
               Gıyaseddîn Mahmûd Çelebi de bu olduğu zannolunur.
                     Tâşân Bey, pek yiğit ve dündâr, ya’nî müdebbir bir adamdı. Kedağra, Havza ve Merzifon                                  Tâhir Bey-Delice
               kazâlarına kendisini tanıtmış, buralara hâkim olmuşdu. Tâşân Dağı bunun adıyla anıldı. Bu                                    Amasyalıdır.  “Ilıca”  demekle  meşhûr  olan  Geldiklân  Hamamı  civârında  çiftliğinde
               dağın her tarafı kendi hükmünde idi.                                                                                   ikâmet eylediğinden “Ilıcalı” demekle meşhûr idi. Halk arasında “Delice” denmişdi. [315]
                     Amasya’nın şimâl  tarafları bunun ve  cenûb tarafları da Emîr Bahâeddîn Kürt  Bey’in                                   Nasûh  Beyzâde  Süleyman  Bey’in  birâderizâdesi  Mehmed  Bey’in  oğludur.  Züamâdan
               idâresinde idi. Tâşân Bey, Kürt Bey’le ittifâk edib büyük bir nüfûz ve emâret kazandı. Sultân                          iken  Amasya  Alaybeyi  olarak  Şirvân  muhârebâtında  isbât-ı  liyâkât  ederek  terakkiyât  oldu.
               Altunbaş bin Sultân Mes’ûd-ı Selçûkî saltanatında Atabegi oldu.                                                        Ancak gayr-ı Türklerin yolsuzluklarından dolayı 1008’de erbâb-ı ihtilâle iltihâk etdi.
                     Sonra  Kürt  Bey’e  karşı  durduğundan  nüfûzu  Kedağra  ve  havâlîsine  münhasır  kaldı.                              Amasya  eşrâf ve ulemâsının mü’essir nasihatları  üzerine  Deli Zülfikâr Beyle beraber
               Birâderi İdris [312] Bey de kendisini saymadığından yalnız kaldı. 744 yılından sonra vefât etdi.                       isyândan  vazgeçdiğinden  kendisine  1012  rebîülevvel  gurresinde  Amasya  sancağı  beyliği
               Oğulları Umur, Haydar, Ali Beylerdir. Ahfâdından Haydar Bey ve bunun oğlu Kâsım Bey                                    verildi. Bu esnâda ihtilâl büyüklerine vezâret ve mîr-i mîrânlık verildiğinden kendisine Amasya
               ma’rûfdur.                                                                                                             Beyliğini az gördü.
                                                                                                                                            1012  recebinin  on  sekizinci  günü  Üçüncü  Sultân  Mehmed’in  vefâtı  üzerine  ahvâl  ve
                     Tâşân Bey-Tâşânoğlu                                                                                              harekâtı değişdi. Erbâb-ı ihtilâlin kumândânları gidince ihtilâlcilerin başına geçdi. 1012 senesi
                     Köprü (Kedağra) lüdür. Emîr Celâleddîn Tâşân Beyzâde Haydar Bey’in oğludur. Amcası                               zilhiccesinde istiklâlini i’lân ederek nâmına cebren hutbe okutdu. Kendisine “Sultân Tâhir Hân”
               Umur  Bey’in  vefâtında  Kedağra  kazâsı  emâretini  elde  ederek  kendisini  tanıtdı.  Amasya                         dedirdi.
               hükümdârı Hacı Şâdgeldi Paşa’ya tâbi’ olarak kendisini tutdu. 783 sâlinden sonra vefât etdi.                                 Da’vası pek câzibdi. Baba tarafından sülâlesi Amasya hükümdârı Hacı Şâdgeldi Paşa’ya
               Ümerâdan idi. Mahdûmu Ahmed Bey’dir.                                                                                   ve ana tarafından da Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Ahmed’e müntehî olduğunu [316] iddia
                                                                                                                                      ederdi.
                     Tâşkun Halîfe-Halvetî                                                                                                  Şu  harekât-ı  bâğiyânesi  Birinci  Sultân  Ahmed’in  ma’lûmu  oldukda  mîr-i  mîrânlık
                     Seyyid  Yahya-yı  Şirvânî  hulefâsından  Şeyh  Sinan  Halvetî’ye  yıllarca  hizmet  ederek                       va’diyle  Hüdâvendigâr  (Bursa)  sancâğı  Beyliğine  1013  şa’bânı  evâsıtında  ta’yin  edildiği
               tefeyyüz etmiş ve halîfesi olmuşdu. Sultân Bâyezîd-i Sânî Amasya’da vâlî iken gelip ikâmet ve                          fermânı kendisine tebliğ edildi. Diğer tarafdan da Sivas vâlisi Ahmed Paşa’ya i’dâmı fermânı
               talibleri irşâda gayret etdi. 894 hudûdunda vefât etdi. Mahdûmu Şeyh Abdurrahman Efendi ve                             geldi.
               bunun evlâdı Amasya’da “Taşkunoğulları” demekle meşhûr idiler. Müttakî, âbid idi. [313]                                      Eşrâf  ve  a’yânın  nasihatları  kendisini  yola  getirdiğinden  Amasya’dan  çıkıp  Bursa’ya
                                                                                                                                      doğru  hareket  etmişdi.  Lâkin  Bursa  sancağına  ta’yin  beklerken  Ankara  Beylerbeyinin
                     Tâlib Hüseyin Efendi-Hindîzâde                                                                                   kuvvetleri kendisini Bursa civârında basıp 1013 şevvâlinde harben i’dâm edilebildi.
                     Amasyalıdır.  Dergâh-ı  âlî  kapıcıbaşılarından  ve  Amasya  a’yânından  Hindî  Hasan
               Ağa’nın oğludur. İstanbul’da ta’lîm ve terbiye görüp mâlîye mektûbî kalemine girdi. Orada                                    Tâhir Abdullah Efendi-Müftîzâde
               tefeyyüz ederek Amasyalızâde Hacı İbrâhim Efendi’nin defterdârlığında baş-halife ve ba’dehû                                  Amasya müftüsü peder Şeyh Mehmed Efendi bin müftüü Abdullah-ı Sânî Efendi’nin
               hâcegân-ı divân-ı hümâyûn’dan olup 1222 sâlinden sonra vefât etdi. Erbâb-ı kâlemden idi.                               büyük  mahdûmu  ve  müftü  Hâfız  Abdurrahman  Efendi’nin  birâderidir.  Iydîzâde  Hacı  Âkif



                                                           450                                                                                                                    451
                                                           454
   450   451   452   453   454   455   456   457   458   459   460