Page 531 - 6-8
P. 531

Amasya Tarihi Cilt: 11
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Bir müddet Sultâniyye-i Merzifon müderrisi olup orada [559] neşr-i ulûma himmet etdi.                            ileyhin  hizmetinde  i’timâdını  kazanıp  nişâncısı  oldu.  Ancak  şehzâdenin  mu’temedi  olan
               883’de Amasya  Müftüsü ve Hüsâmîyye müderrisi  oldu.  890’da  Kapı  Ağası  Hüseyin  Ağa                                Sülimiş  Çelebi  bunu  istirkâb  ederek  azl  etdirdi.  Ceddînin  evkâfına  mütevellî  olarak  959
               medresesi hitâmında ilk müderris ve 896’da mütekâid olduğu halde 900 senesi hilâlinde vefât                            hudûdunda vefât etdi. Âlim, kâmil, hattât idi.
               etdi.
                     Gâyet fâzıl, muhakkik, ulûm-ı akliyye ve nakliyyede mâhir bir zât idi. Mustafa Remzi                                   Abdülkerîm Efendi-Lütfizâde
               Efendi “Nukûdü’l-Lisân” adlı eserinde diyor ki: “Abdülkerîm bin Abdülganî el-Amâsî ulûmu                                     Amasyalıdır.  Kazasker  Çorumluzâde  Ali  Efendi’nin  birâderi  Lütfullah  Çelebi
               Sinaneddîn Yûsuf Tokâdî’den bu da Saadeddîn Taftazânî’den ahz etmiş bir fâzıl idi.  169  Tilmîzi                       mahdûmudur. İstanbul’da ikmâl-i tahsîl edib mülâzım, müderris ve sonra kadı oldu. 957’de
               fâzıl-ı meşhûr Muhyiddîn Mehmed bin Kâsım el-Hatîb el-Amâsî’dir.”                                                      Anadolu Kazaskeri Amasyalı Sinan Efendi’nin arzıyla mesleğinde terakkî eylediğinden erbâb-
                                                                                                                                      ı hasedi harekete getirdi. Sinan Efendi aleyhinde arz edilen şikâyetlerden biri de bu idi. 170
                     Abdülkerîm Efendi-Müeyyedzâde                                                                                          Tahkîkâtı  esnâsında  sâhib-i  tercemenin  istihkâkı  Amasya  vâlisi  Şehzâde  Sultân
                     Amasyalıdır. Mevlânâ Şemseddîn Müeyyed Çelebizâde Alâeddîn Ali Çelebi mahdûmu                                    Mustafa’nın  mu’temedi  Sülimiş  Çelebi  vasıtasıyla  şehzâdenin  taleb  ve  iltimâsı  tebeyyün
               ve kazasker Abdurrahman ve Şeyh Abdürrahîm Efendiler’in birâderidir. Fuzalâdan sabıkü’t-                               etdiğinden [563] kazâdan çekilip Musûl defterdârı oldu.
               terceme Mevlânâ Abdülkerîm Amâsî’den ikmâl-i tahsîl ve hutût-ı mütenevviayı hattât-ı meşhûr                                  Ba’dehû  Rûm  eyâleti-Sivas  defterdârı  olarak  temâyüz  etdi.  967’de  İstanbul’da
               Şeyh Hamdullah Efendi’den ahz ederek müderris-i be-nâm oldu.                                                           muhâsebeci görülüp Hâcegân-ı Divân zümresine iltihâk etdi. Bundan sonra vefât etdi. Âlim,
                     Ba’dehû mükerreren Amasya kadısı olup tedrîsden ferâgat etmedi. 927’de Amasya kadısı                             ehl-i kalem, muktedîr bir zât idi. Birâderi Yûsuf Çelebi’dir.
               olduğu halde vefât etdi. Âlim, fâzıl, ulûm-i Arabiyye [560] ve edebiyât-ı Fârisiyye’de mâhir,
               tevârih ve muhâzarâta vâkıf, edîb, şâir, hattât-ı meşhûr idi.                                                                Abdülkerîm Efendi-İmâmzâde Şeyh
                     Mecdî Mehmed Efendi “Terceme-i Şakâyık”da diyor ki: “İlm-i tevârih ve ahbârda ve                                       Amasya’nın Şehreküsdü Mahallesi’nde zâviyesi olan Halvetiyye meşâyih-i kirâmından
               hikâyât-ı kudemâ-i ahyârda ıttılâ-ı tâmmı olup bir mertebe istihzâr-ı tâmmı var idi ki nevâdir-i                       Sinâneddîn Efendi’nin dâmâd ve halîfesi ve Çeribaşı Câmii imâmı Ahmed Efendi’nin oğludur.
               ahvâl-i mütekaddimîn ona nisbet ma’kûlât-ı evvel mesâbesinde idi.”                                                     Pederinin vefâtında câmi-i mezkûr imâmı ve şeyhinin irtihâlinde zâviyesi şeyh-i benâmı oldu.
                     “Merhûm Abdülkerîm’in dahi oğlu Mevlâna Abdülhay gibi hüsn-i hatta yed-i beyzâsı var                                   Kırk yıl kadar icrâ-yı meşîhat, câmi-i mezkûrda imâmet, halka vaaz ve nasihat ederek
               idi. El-hak ikisinin dahî pâdişâh Ahmed ve Şâh Mahmûd nâm be-nâm hattâtlar bende-i mekâtibi                            iştihâr etdi. 987 hudûdunda vefât eyledi. Âlim, zâhid, mü’tekad-ı enâm, imâm-ı ecel, bir pîr-i
               mesâbesinde olup halhalı anların tavk-ı ubûdiyetine boyun vermişdi. Her birisi hüsn-i hattı                            kerâmet-simîr idi. Şeyhinin yanında medfûndur.
               sarmaşık gibi başa çıkarıp kemâle irgörmüşdü.”
                     Pâdişâh Ahmed ve Mahmûd Şâh Çelebilerin hâl tercemeleri yazıldı. Bunlarda asrında                                      Abdülkerîm Paşa-Abdullah Paşazâde
               meşâhîr-i hattâtînden olup hattât kaynağı olan Amasyalılardır.                                                               Amasyalıdır. Abdullah Paşa mütevellîsi Mehmed Bey bin Abdülkerîm Bey bin İskender
                                                                                                                                      Bey bin Abdullah Paşa’nın [564] mahdûmudur. “Hacı Key Paşa” demekle meşhûr olan bu zât
                     Abdülkerîm Bey-Abdullah Paşazâde                                                                                 züamâdan olup eşkiyâ harbinde şecâat ve sadâkati görüldüğünden Amasya Alaybeyi oldu.
                     Amasya’da Câmii  ve Dârülhadîs’i  olan  Beylerbeyi  Abdullah  Paşa’nın  mahdûmudur.                                    Ba’dehû hizmet ve sadâkatle Sadr-ı a’zam ve Serdâr Kuyucu Murad Paşa’ya kendisini
               Sultân Bâyezîd Hân-ı Sânî devrinde hazîne-i mâlîye aklâmından birine girip hatt-ı siyâkatda                            beğendirdiğinden  Çankırı  Beyi  sonra  Ankara  Beylerbeyi  oldu.  1025’de  Kars  Beylerbeyi,
               mahâreti ve mâlîye işlerindeki iktidârı, ilim ve fazîleti sâyesinde [561] 910’da üçüncü defterdâr                      1028’de sânîyen Çankırı mutasarrıfı ve buradan 1029’da Selanik Beylerbeyi oldu.
               oldu.                                                                                                                        1030’da Lehistan harbine gidip 1032’de Silistre Beylerbeyi görüldü. Ba’dehû vefât etdi.
                     918’de ikinci defterdâr olup Yavuz Sultân Selim Hân’ın i’timâdını kazandı. 920’de Pirî                           Şecî’, hâdim-i din ve devlet-i ricâlden idi. Oğlu Hüseyin Bey “Hacı Paşazâde” demekle meşhûr
               Paşa’nın vezâretinde baş defterdâr oldu. 922’de Halep ve havâlîsi feth edildikde Arabistan ve                          oldu.
               Halep muharrir ve defterdârı olup büyük iktidâr gösterdi.
                     924’de Mehmed Paşa’nın vefâtında nişâncı olarak Divân-ı Hümâyûn’a girdi. Burada iki                                    Abdülkerîm Ağa-Cebecioğlu
               yıl kadar ahkâm-ı divâniyyeyi güzel idâre etdi. Ancak 926 senesi şevvâlinde cülûs eden Sultân                                Amasyalıdır. Meşhûr sipâhilerden Mahmûd Ağa’nın oğludur. Bu da sipâhi olup hayli
               Süleyman’ın  gözdesi  olan  Amasyalı  Mehmed  Paşa  927  muharreminde  vezâretle  Nişâncı                              muhârebelere  girdi.  Karayazıcı  eşkiyâsına  karşı  durdu,  bunlarla  çarpıştı.  Kuyucu  Murad
               oldukda tekâüd edildi.                                                                                                 Paşa’ya hizmetiyle çatıp sipâhi kethüdâsı oldu. Nasûh Paşa’nın sadâretinde muhassıl-ı emvâl
                     Tekâüdü esnâsında Sultân Fatih Mehmed Hân’ın evkâf-ı cesîmesi tevliyetiyle çerağ edilip                          olup Trabzon’a gönderildi. Ba’de’l-azl Amasya’ya gelip 1033’de vefât etdi. Erbâb-ı hizmetden
               930  senesi  evâilinde  vefât  etdi.  Fâzıl,  müdebbir,  umûr-ı  mâlîye  ve  divâniyyede  mâhir  idi.                  idi. [565]
               911’de  pederinin  evkâfını  tanzîm  etdiği  gibi  kendisi  de  927’de  emlâkını  vakf  ederek  ba’zı
               cevâmî-i  şerîfe  mesâlihine  vazîfeler  verdi.  “Defâtir-i  vakfiye”de  “Vakf-ı  şerîf  Abdülkerîm                          Abdülkerîm Paşa-Yahnikapan
               tevkîi der-İstanbul” diye kaydı görüldü. [562]                                                                               Amasyalıdır.  Sofular  Mahallesi’nde  Sandûkîzâde  Mehmed  Efendi’nin  mahdûmu  ve
                                                                                                                                      mevâlîden Abdülcelîl Efendi’nin birâderidir. İstanbul’a gidip Sultân Bâyezîd Medresesi’nde
                     Abdülkerîm Bey-Abdullah Paşazâde                                                                                 ikâmet ve ulemâdan tahsîl-i ulûma gayret etdiği esnâda talebe arasında  “Yahnikapan” diye
                     Amasyalıdır.  İskender  Bey  bin  Abdullah  Paşa’nın  oğludur.  “Kerîm  Çelebi”  demekle                         şöhret aldı.
               meşhûr bu zât okudu. İkmâl-i tahsîl ederek Şehzâde Sultân Mustafa’ya takarrüb etdi. Müşârün-

               169  Saadeddin Taftazânî’den telemmüz eden Sinâneddin Yusuf Tokadî “Kara Sinan Çelebi” demekle meşhur olup
                 bunun tilmîzi Cemâleddin Yusuf Tokadî olduğu ve 865’de vefât etdiği “ed-Dav’ü’l-Lâmi”de yazılıdır.                   170  “Tahkîkat defteri” ve Sinan Efendi’nin berâeti Topkapı Sarayı’nda görüldü.

                                                           526                                                                                                                    527
                                                           530
   526   527   528   529   530   531   532   533   534   535   536