Page 579 - 6-8
P. 579
Amasya Tarihi Cilt: 12
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
ulemâsından ikmâl-i tahsîl edib Hicâz’a gitdi. Mekke-i Mükerreme’de mücâvir olarak Şeyh
Zeyneddîn Mehmed bin Ebûbekir el-Havâfî’ye mürîd oldu.
Müşârun ileyhden aldığı hilâfet-nâme ile Amasya’ya geldi. Bir müddet Amasya’da kaldı.
857’de İstanbul’un fethinde bulunarak orada ikâmet etdi. Sultân Fâtîh’in sermi’mârı, 869’da
buna bir zâviye binâ edib zâviyesi şeyhi olduğu hâlde 876’da vefât etdi. Yerine yeğeni Şeyh
Ahmed Çelebi şeyh oldu. Âlim, âbid, müteşerri’, zâhid bir zât idi.
Abdüllatîf Efendi-Buhârîzâde
Amasya’da Ya’kûb Paşa zâviyesinin ilk şeyhi Mevlânâ Şemseddîn Mehmed Buhârî
evlâdından Fethullâh Çelebi bin Mehmed Çelebi bin Mûsâ Paşa bin Şemseddîn Mehmed Buhârî
mahdûmudur. Emîr Buhârî dâmâdı Amasyalı Mahmûd Çelebi vakfiyesinde pederinin adı
Fethullâh olduğu görüldü.
Amasya ve İstanbul fuzalâsından ve hâssaten Amasyalı Kemâl Paşazâde Şemseddîn
Ahmed Efendi’den ikmâl-i tahsîl edib Emîr Buhârî zâviyesi şeyhi Amasyalı Mahmûd [76]
Çelebi Zâviyesi’nde ikâmet ve müşârun ileyhden ilm-i tasavvufu ve Nakşibendiyye usûl ve
âdâbını ahz ü telakkî ederek müşârun ileyhe dâmâd oldu. Hemşîresi Mükrime Hâtun’u
Amasyalı Abdurrahmân Efendi aldı.
Bu sûretle Hazreti Azîz’in 938’de irtihâli üzerine Emîr Buhârî zâviyesinde süccâd-nîşîn-
i irşâd olup ilm ü fazlı, zühd ü takvâsıyla fevkalâde iştihâr etdi. 957’de âzîm-i Hicâz olarak îfâ-
yı menâsik-i hâc edib geldi.
958 şevvâlinde eniştesi Abdurrahmân Efendi Rûmeli kazaskeri oldukda şöhreti ve ikbâli
fevkalâde arttı. Bâb-ı reşâdetmeâb-ı merci-’i erbâb-ı taleb olup mürîdânından vekîl-i umûru
Tarîkatcı Alî Dede’nin iblisâne harekâtıyla lisâna geldi.
964 şevvâlinde Abdurrahmân Efendi sadâretten azl ve Alî Dede nefyedilerek dağdağadan
kurtuldu. Bununla beraber kendisinin salâh hâli, fazl u kemâli, zühd ü takvâsı olduğundan
mu’tekad-ı ricâl olup 970’de ikinci def’a Hicâz’a gitdi. Orada bir yıl mücâvir kalıp 971 senesi
zilhiccesinde altmış üç [77] yaşında dâr-ı kudse irtihâl etdi.
Nev’îzâde Atâyî Efendi “Zeyl-i Şakâyık”da diyor ki: “mervîdir ki ıskât-ı farîza-i Hâc
etmiş iken hengâm-ı pîrîde azîmet-i râh-ı Hicâz ve ihtiyâr-ı sefer-i dûr u dırâz müte’allikâtı
i’câz edib men’ için niyâz eylediklerinde cevâb verirler ki “bir vakt-i mübârekte safahât-ı rûz-
nâme-i ahvâlim mülâhaza ederken sinîn-i ömrüm Hazreti Resûl-i Ekrem Sallâllâhü Te’âlâ
aleyhi ve sellemin sinn-i şerîfinden ziyâde olmasından istihyâ ve ol günlere yetişmemek için
bî-ihtiyâr du’â etmiş idim.”
“Ümid ederim ki makbûl olmuş ola. Hâlâ ol hesâb üzere zamân-ı rihlet-karîb ve seyl-i
revân-ı ömr müteveccih-i nişîb-i müşîbdir. Kasdım odur ki, nice yıllar germ ü serd-i âlemde
hem-dem ve hem-kârım ve tarîk-i hakîkat ve kantara-i mecâzda merkeb-i rehvârım olan beden-
i za’îfi ol hâk-i mukaddes-pâke yetirip hakk-ı sohbeti yerine getirdim.”
“Filhakîka Beyt:
Âşık odur ki yâri eşiğinde cân vere
Mecnûn-ı gâfilin harekâtı yabânedir
Nesir: Mazmûnu üzere maksûdu hâsıl ve me’mûlüne vâsıl olur.”
“Azîz-i merkûm, umde-i meşâyih-i Rûm, âlim [78] ü fâzıl, kâmil ü mükemmel, huzû’ u
huşû’, sabûr u kunû’, halîm ü selîm, afv u kerîm, îsâl-i hayra mâ’il, şürûr-i şeyâtîn-i insden gâfil,
sâfî-derûn ve sâde-dil idi.”
Mahdûmu Ahmed Efendi, Trablusşâm mollası iken 986 senesi evâ’ilinde vefât etdi.
Dâmâdı da Ramazânzâde Nişancı Mehmed Merzîfonî mahdûmu olan Ahmed Efendi olup
Medîne-i Münevvere kadısı olduğu hâlde 986 saferinde giderken vefât etdi. Her ikisi de
fuzalâdan idiler.
576
578