Page 84 - 6-8
P. 84

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               ve Şehzâde Sultân Mustafa’nın ma’iyyet-i ümerâsından olup 960 senesi şevvâlinde menkûben
               vefât etdi.

                     Hamza Çelebi-Şeyh Hamdullahzâde
                     Amasyalıdır. Şeyhü’l-Hattâtîn Hamdullah Efendizâde Mustafa Dede’nin mahdûmudur.
               Amasya’da  doğdu.  Küçük  yaşında  İstanbul’a  gidip  hüsn-i  hattı  pederinden  telemmüz  ve
               temeşşûk ederek birâderi Pir Mehmed Çelebi mertebesini buldu.
                     İstanbul’da ikâmet edib ta’lîmi şakirdân ile iştigâl ederek 968’de vefât etdi. İlm ü irfân
               sahibi bir hattât-ı meşhûr idi. Yazdığı bir mushaf-ı şerîf Süleymaniyye Câmi-i şerîfinde rahle-
               pirâ-yı  mübâhât  olmakdadır.  “Tuhfetü’l-Hattâtîn”de  birâderi  Pir  Mehmed  Çelebi’den  sonra
               vefât etdiği mezkûrdur.[259]

                     Hamza Efendi-Çavuşzâde el-Hâc
                     Çavuşân-ı  dergâh-ı  âlîden Amasyalı Mehmed Ağa’nın mahdûmudur. Fuzalâdan  Hızır
               Paşa  müderrisi  Cum’a  ve  Müfessir  Ahmed  Efendilerden  ikmâl-i  tahsîl  edib  ders-i  âm  ve
               müderris-i be-nâm oldu. Ba’dehû Hüseyniyye müderrisliğinden Kâdı-i Tokat olup 991 sâlinden
               sonra vefât etdi. Meşâhîr-i ulemâdan idi.

                     Hamza Paşa-Hacı Beyzâde
                     Amasyalıdır. Defterdâr Edâi Bey’in birâderi Mehmed Çelebi bin mîr-livâ Hamza Bey bin
               el-Hâc İlyas Bey bin defterdâr Hacı Perviz Bey’in mahdûmudur. Gençliğinde İstanbul’a gelip
               muhasebe-i Şehriyârî Amasyalı Ayşe Hubbî kadına intisâb ederek Dîvân-ı Hümâyûn Kalemine
               girdi.
                     Enderûn’da tahsîl ve terbiye görüb Üçüncü Sultân Murâd Hân’ın teveccühâtını kazanmış
               olduğundan  matbah-ı  âmire  kâtibi  ba’dehû  Dîvân-ı  Hümâyûn  kâtibi,  988  senesi  evâilinde
               Reîsü’l-küttâb olup şa’banında Muvakki-i Dîvân-ı Hümâyûn ya’nî nişâncı oldu.[260]
                     Bu  esnâda  meşhûr  Kaçanıklı  Sinan  Paşa  sadrâzam  oldukda  Köstendil  Sancağı  Beyi
               Feridun  Bey  989  senesi  muharreminde  İstanbul’a  celb  edilerek  nişâncılığa  nasb  edilmesi
               üzerine Köstendil Sancağı Beyi olarak taşra gönderildi.
                     990’da Sinan Paşa’nın azli ve Siyavuş Paşa’nın sadâreti üzerine Köstendil’den celb ve
               davet  edilerek  Sûr-ı  Hümâyûn  Nâzırı  oldu.  992’de  Özdemîrzâde  Osmân  Paşa  sadrâzam  ve
               serdâr-ı ekrem oldukda sânîyen Reîsü’l-küttâb olup sadr-ı müşârün-ileyh ile beraber Şirvân’a
               gitdi.
                     993’de  Osmân  Paşa’nın  Tebriz’de  irtihâli  üzerine  Mühr-i  Hümâyûn’ı  alıb  İstanbul’a
               getirdi. Müteâkiben Mesih Paşa sadrâzam oldukda riyâsetden azlini emel ve Sultân Murâd-ı
               Salis de ibkâsını fermân buyurduğundan makâm-ı sadâret tebeddül etdi.
                     994 rebîülâhirinde sadrâzam olan Siyavuş Paşa ile harbe gidip 995’de azl edildiğinden
               ordudan İstanbul’a avdeti emr edildi. Bu da kendisinin ricâsından neş’et etmişdi. İstanbul’a
               vüsûlünden az sonra 996 [261] senesi evâilinde rikâb-ı hümâyûn Reîsü’l-küttâbı oldu.
                     997  senesi  Sikke  Vak’ası’nda  sadrâzam  olan  Koca  Sinan  Paşa’nın  istirkâbına  binâen
               998’de isti’fâya mecbûr olup kûşe-i inzivâya çekildi. 999’da Sinan Paşa’nın azli üzerine rikâb-
               ı hümâyûn kethüdâsı ve 1000 senesi şevvâlinde sânîyen nişâncı oldu. 1003 senesi şevvâlinde
               Anadolu beylerbeyi pâyesiyle tekrîm edildi.
                     1005 senesinde Defterdâr Burhâneddîn Efendi’ye tekaddüm edemediğinden dolayı isti’fâ
               edib 1006’da sâlisen nişâncı oldu. 1007’de İbrâhim Paşa’nın sadâretinde azl edilib 1008’de
               Sultân Mehmed-i Sâlis’in arzusuyla dördüncü defa olarak nişâncı oldu.
                     1012’de vezîr-i kubbe-nîşîn olarak kâ’im-makâm-ı sadr-ı âlî Cerrâh Mehmed Paşa’nın
               hastalığında vekil oldu. Cerrâh Paşa’nın azline bâis olarak kâ’im-makâm-ı sadr-ı âlî olmak
               emelinde  iken  Kâsım  Paşa  kâ’im-makâm  oldukda  vezâretden  azl  edilib  1013  senesi
               zilhiccesinde vefât etdi.



                                                           73
                                                           83
   79   80   81   82   83   84   85   86   87   88   89