Page 251 - 1-4_2
P. 251
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
Ekremü'l-ekremîn olan Hazret-i Allâh'ın Türklere ihsân-ı hilâfet buyuracağını yine
vahy-i İlâhî ile bilen hâce-i âlem, zübde-i benî-Âdem, risâlet-penâh-ı a'zam efendimiz
Hazretleri bu ihsân-ı İlâhî'ye işâret ederek "Âhiru mâ yemlikü emra ümmetî Benû Kantûrâ"
buyurduğunu kibâr-ı muhaddisîn tashîh [97] ve Benî Kantûrâ'dan 261 maksad-ı Nebevî Türkler
olduğunu tasrîh ediyorlar.
Hazret-i Resûlullâh sallalâhu aleyhi ve sellem efendimiz, "ümmetimin umûrunu kemâl-i
istiklâl üzere tasarruf ve rü'yetde ibrâz-ı kudret edenlerin ya'nî livâ-yı İslâmı i'lâda bezl-i cehd
ederek ihrâz-ı hilâfet edenlerin sonu Türkler olacakdır" buyuruyor.
Hilâfet-i İslâmiyyeyi Türkler, asırlarca fî-sebîlillâh gazâ ederek i'lâ-yı dîn uğurunda
akıtdıkları deryâlar gibi kanlar bahâsı olarak Hazret-i Allâh'ın ihsânı, Hazret-i Peygamber'in
emr ve iş'ârı vechile ihrâz edebilmişlerdir. Binâ'en-aleyh emr-i hilâfetde Türkler'in mu'îni,
nâsırı Hazret-i Allâh'dır, Hazret-i Resûlullâh'dır, istinâdgâhı da dîn-i İslâmdır.
Amasya'da meskûn olan ehl-i İslâm, umûmen amelde İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe
Nu'mân bin Sâbit el-Kûfî ve itikâdda İmâm Ebû Mansûr Muhammed Mâturîdî mezhebinde
olup mezâhib-i sâ'ire sâliklerinden yokdur. Bu cihetden aralarında tefrikayı îcâb eden bir
hareket aslâ mutasavver değildir.
Fakat tarîkat babalarının mensûbları arasında sünnîlik, alevîlik dâ'iyesi derin bir iz
bırakmış olduğu cihetle kasabâtda yüzde seksen râddesinde [98] Sünnî ve kurâda yüzde kırk
nisbetinde Alevî bulunmakdadır. Şu ufak bir tefrikanın vücûdu, ancak sâ'ika-i cehâlet ve
dâ'iye-i menfa'at ile kâ'im olup ulûm u ma'ârif neşr-i envâr etdikçe bu tefrikadan eser
kalmayacağı âşikârdır.
Kürtler Ârî şu'besinden olup Îrânîler ile münâsebât-ı ırkıyye ve siyâsiyyeleri olduğunu
lisânları, târîhleri göstermekdedir. Bunların Âsûr sülâlesinden i'tibâr edilmeleri Âsûrîler'in
taht-ı idâresinde bulunmalarından kinâye olmalıdır. Anadolu'da Hititler'in nüfûzu zâ'il
oldukdan sonra zuhûr eden Mâdî hükûmeti Kürtler tarafından teşkîl edilmiş olduğu maznûndur.
Şimdiki ikâmet etdikleri Bidlîs, Diyârbekir, Musul, Van vilâyetlerinin bir kısmı hilâfet-i
Fârûkiyye ve tamâmı hükûmet-i Abbâsiyye zamânlarında feth edildikden sonra Kürtler
umûmen kabûl-i İslâm ederek müslim olmuşlardır.
Fakat 142-342 târîhlerinden i'tibâren bu vilâyât ile Bağdâd, Haleb, Harpût, Şâm, Kudüs,
Mısır vilâyâtına ve havâlîsine akın akın milyonlarca Türkmenler, Türkler gelip tavattun ve
devlet-i Osmâniyye'nin zabtına kadar burada Türkler'den Artukiyye, İhşidiyye, İlhâniyye,
Bayındıriyye, Barsakiyye, Celâyiriyye, Selçûkiyye, Salguriyye, Sunkuriyye, Tolûniyye,
memâlik-i Bahriyye ve ba'dehû devlet-i Osmâniyye bin seneden beri hükûmet etmiş oldukları
münâsebetle buralara Kürdistân, Arabistân demekden ziyâde Türkmenistân yâhud Türkistân
unvânı pek târîhî ve hakîkat-i hâle daha mutâbıkdır. Çünkü bu vilâyâtda tavattun eden
milyonlarca Türkler'in ensâli tabî'î bu vilâyât dâhilinde tekessür ve temekkün [99] etdikleri
cihetle yerli ahâlînin sülüsânı derecesinde bir ekseriyyet teşkîl ederek zimâm-ı hükûmeti elde
etmiş idi.
Mu'ahharan bulundukları muhîtin te'sîrât-ı lisâniyyesi bu Türkler'in ensâlini temsîl ve
yerli ahâlî ile mecz eylediğinden bugün ced-be-ced Kürdî ve Arabî oldukları ma'lûm ve mazbût
olan kimselerden başkalarının Kürtlüğü, Arablığı pek garîb görünüyor.
Bunlardan bir kısm-ı azîmin cedd-i a'lâları tabakât ve terâcim kitâblarında Türk olmak
üzere mazbût oldukları hâlde bunların evlâdı mücerred lisânlarına bakıp da kendi dîn ve
milletlerini nisyân edecek kadar bir hıffet izhâr etmeleri agreb ve Türkler'e bir numûne-i
metânetdir. Milliyet yalnız lisân değildir.
261 Kantûrâ, "Hân Tûrây" lafzından mu'arreb olduğu pek meydândadır. Hân Tûrây, Heytal bin Âlem'in ya'nî
Türkler'in cedd-i a'lâsı olan Altay Hân bin Küyûl Hân'ın zevcesi olduğu cihetle Arablar bu Heytal'ın Hân
Tûrây'dan mütevellid olan evlâdına "Benû Kantûrâ" demişler idi. Bu hadîs-i şerîf Arablar'ın bu kabûl-i
meşhûru üzere vârid olmuşdur.
549
250