Page 247 - 1-4_2
P. 247

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


               şer'an vâcib olduğu hâlde seyf-i intikâm ile cümlesini tedmîre kıyâm etmek dînen ma'kûl değil
               idi. Ümerâ-yı Emeviyye böyle şeylere ehemmiyet vermedikleri cihetle ikinci bir ordu tertîb
               eden Cüneyd, Tohâristân'a azîmet ve Türkler'in istîlâ etdikleri Semerkand'ı muhâsara eylediyse
               de gayr-i müslim Türk hânlarını dâ'ire-i ittihâdına alan Arslan Hân, Cüneyd'i fenâ hâlde tazyîk
               ve on bin kadar ehl-i îmânı şehîd ve beş bin kadar müslümânı esîr eyledi. Ba'dehû Horasân'a
               geçip Âzerbaycân'a kadar geldi.
                      Diğer tarafdan Hazar Türkleri dahi Kürdistân vâlîsi Cerrâh bin Abdullah ile harb ederek
               emîr-i müşârün-ileyhi şehîd etmekle Musul'a kadar ilerlediler. Hulâsa 111-123 târîhine kadar
               tâm  on  iki  yıl  hükûmet-i  Emeviyye  ile  Türkler  arasında  on  def'a  kanlı  muhârebeler  oldu.
               Eşres'in  bir  münâsebetsizliği  uğurunda  nice  nüfûs-ı  ma'sûme-i  müslimîn heder,  [86]  nice
               hazîneler telef olup gitdi. Bu kadar fedâ-kârlık hükûmet-i Emeviyye için bir işe yaramadığı
               hâlde günden güne dûçâr-ı za'f oluyordu.
                      Çünkü  hükûmet-i  Emeviyye  Ceyhûn'un  öbür  tarafında  ya'nî  Heytal  (Türkistân)
               cihetinde fütûhâta muvaffak olduysa da her büyük beldelerde bir âmil ve kâtibü'l-harâc ve
               mikdâr-ı kâfî asker bırakıp tarh eylediği cizyeleri maktû'an hânlardan alıyor, kasabât ve kurâda
               meskûn olanlar hânların nüfûzu altında kalıyor, nüfûz-ı hükûmet bir türlü te'sîs olunamıyordu.
                      Hâkânlar  istîlâ  gören  bilâdın  hâricinde  oturdukları  hâlde  bilâd-ı  meftûha  dâhilinde
               ikâmet eden hânları istediği gibi idâre ediyor, onlar da kabâ'il rü'esâsını kendi irâdâtına tâbi'
               tutuyor, bir tarafda ufak bir vak'a zuhûr ederse bütün hânlar birleşiyor, ufak bir vak'a cesîm bir
               isyân hâlini ahz ederek ordu irsâline mecbûriyet hâsıl oluyor, âmillerin mezâlimi de dâ'imâ
               vekâyi'-i elîme ihdâs eyliyordu.
                      Hicret-i Nebeviyye'nin yirmi üçüncü senesinden yüz yirmi üçüncü yılına kadar tâm yüz
               yıl  zarfında  Buhârâ,  Balasagun,  Tohâristân,  Hârezm,  Semerkand,  Sogd,  Tâlkân,  Fârâb,
               Fergana, Kaşgar gibi bilâd-ı Hîtiliyye mükerreren feth olunduğu hâlde yine mükerreren Türkler
               istirdâd  ederek  hükûmet-i  Emeviyye'yi  bî-tâb  ediyor,  aralıkda  tarafeynden  binlerce  nüfûs-ı
               insâniyye mahv olup gidiyordu.
                      117'de ikinci def'a vâlî-i Horasân olan Esed bin Abdullah el-Kasrî bu kadar zâyi'âtın
               sebeb-i müstakili Arslan Hân olduğunu idrâk etmekle [87] müşârün-ileyhi derûnundan avlamak
               için kibâr-ı ümerâsından ve mukarreblerinden Gürsûl et-Turkus'ı ya'nî Turguzlu Gürsûl Bey'i
               itmâ'  eyledi.  119'da  bir  gece  şatranc  oynarken  Gürsûl  avenesiyle  nâ-gehânî  bir  sûretde
               bi'l-hücûm hâkânı ya'nî Arslan Hân'ı öldürüp Esed bin Abdullah'ın nezdine firâr eyledi. 260
                      Ba'dehû Esed bin Abdullah, Türkistân'a savlet ederek Heytal hükümdârı Burdur Hân ile
               Balasagun hükümdârı Çâgân Hân'ı der-dest etdiği anda i'dâm ve cem'iyyetlerini perîşân eyledi.
               Arslan Hân beyne'l-Arab şecâ'atla şöhret-şi'âr olduğundan "Ebû Müzâhim" lakabını almışdı.
                      Bunun ziyâ'ı Türkler'e dâg-ı derûn olup mahdûmu Kılıç Hân'ı mesned-i hâkânîye iclâs
               etdiler.  Arslan  Hân'ın  müşâvir-i  hâsı  Bugrâ  Hân  Balasagun  hükümdârı  olup  Kılıç  Hân'ın
               nezdinde mukîm oldu.
                      İmâmu'l-cemâ'ati'l-Abbâsiyye  olan  Muhammed  bin  Alî  bin  Abdullah  bin  Abbâs
               el-Abbâsî, Türkler'in bu te'essürâtını ve hânedân-ı risâlet lehinde olan hissiyâtını takdîr ederek
               cem'iyyet-i Abbâsiyye komitası ricâl-i benâmından Süleyman bin Kesîr'e yazdığı mektûbunda
               Bugrâ Hân ile te'sîs-i münâsebât ederek her hâlde onun vâsıtasıyla hâkânı ve bütün Türkistân'ı
               dâ'ire-i ittihâda almak ahvâl-i câriyeye nazaran muhakkak olduğunu yazıyordu.
                      Süleyman bin Kesîr, mahremâne Bugrâ Hân ile görüşerek hükûmet-i [88] Emeviyye
               ricâlinin zâhiren fısk u fücûr ile imâmet-i kübrâ-yı İslâmiyyeden pek uzak olduklarını beyân ve
               bunların  bütün  ehl-i  îmânı  dil-gîr  eden  mezâlim  ve  seyyi'âtını  ta'dâd  etdikden  sonra  Âl-i
               Abbâs'ın tabaka-i ulyâ-yı Âl-i Hâşim'den ve bi'l-hâssa risâlet-penâh efendimiz hazretlerinin
               amm-i mükerremleri ahfâdından ve binâ'en-aleyh hânedân-ı risâletden olmakla beraber bütün
               ehl-i  îmânın  makâsıd-ı  âliyesini müdâfa'a ve i'lâ edecek iktidâr ve liyâkatları müsellem  ve


               260   Gürsûl 121'de Kılınc Hân'ın eline geçip i'dâm olunmuşdur.
                                                           545
                                                           246
   242   243   244   245   246   247   248   249   250   251   252