Page 243 - 1-4_2
P. 243
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
Çünkü Haccâc kendi tarafından emîr-i Horasân nasb eylediği Mühelleb bin Ebî Sufre'yi
79'da ve ba'dehû Abdurrahmân bin Eş'as'ı 80'de Artil Hân 256 aleyhine Türkistân'a irsâl ederek
Heytal hükümdârı Sebel (Sâbûl) [74] Hân 257 gibi sulhen kabûl-i cizye eden Türkler'in
cizyelerini taz'îf ve arz-ı teslîmiyyet edenleri tazyîk ve icrâ etdirdiği mezâlim, Türkler'i
fevkalâde tedhîş ediyordu.
Türkler'in İslâmiyet lehindeki temâyülât-ı samîmiyyesine vâkıf olan Abdurrahmân ibni
Eş'as, Haccâc'ın mezâlimi makâsıd-ı İslâmiyyeye muhâlif olduğunu ve İslâmiyet aleyhinde
sû'-i netîce vereceğini ifâde eylemesi cebânetine haml olunarak Haccâc'ın mu'âhazâtı bîçâreyi
ıztırâba düşürüyor, isyâna sevk ediyordu.
Abdurrahmân bin Eş'as, Haccâc ile bi'l-muhârebe mağlûben Artil Hân'a firâr ve dehâlet
eyledi. Haccâc derhâl Artil Hân'a mürâca'atla Abdurrahmân bin Eş'as'ı etbâ'ıyla beraber teslîm
eylediği hâlde kendisini yedi sene cizyeden mu'âf tutacağını ta'ahhüd etmekle Artil Hân 85'de
Abdurrahmân bin Eş'as'ı yirmi nefer etbâ'ıyla beraber Haccâc'ın adamlarına teslîm ederek
muslihâne bir münâsebet te'sîs etmiş oldu.
86'da emîr-i nâm-dâr Kuteybe bin Müslim el-Bâhilî emîr-i Horasân olarak Türkistân'a
geldi. Müşârün-ileyhin sît-i şecâ'ati, hüsn-i sîreti Türkler'in üzerinde hüsn-i te'sîr etmekle 89'da
Mâverâ'ü'n-Nehr'de meskûn olan Türkler'in kısm-ı a'zamı kabûl-i İslâm ve Buhârâ, Sogd,
Semerkand, Tâlikân [75] ahâlîsi de arz-ı teslîmiyyet etmeleri Artil Hân'ı kabûl-i İslâma takrîb
ediyordu.
Fakat 90'da Buhârâ hükümdârı Verdân (Bertân) Hân maktûl olarak Merv hâkimi Bâtâm
Hân, Talkân hâkimi Sîrîk Hân, Faryâb hâkimi Tûrsâl Hân ve Cüzcân hâkimi Güz Hân, arz-ı
teslimiyyet etdikleri ve Emîr Kuteybe'nin nezdinde tercümân ve delîl-i Türkistân olan sâbık
Bâdgîs hâkimi Tîrûk Hân Türkler'in kabûl-i İslâmında hizmeti sebk etdiği hâlde ufak bir şübhe
üzerine evvelkilerin mu'âf olan cizyeleri taz'îf ve Tîrûk Hân ile bir müslim oğlu ve
birâderzâdesi Sîgrân ve Türk beylerinden Savultegin'in ahz ve katl olunmaları Artîl Hân'a gâyet
te'sîr ve mücâhidân-ı İslâmı bile dil-gîr eyliyordu.
Artîl Hân bu vak'adan müte'essiren vefât eyledikde esbak Merv hükümdârı Türk
(Tûrek) Hân bi'l-intihâb mesned-i hâkânîye iclâs edildi. Maktûl olan Bartân Hân'ın yerine nasb
olunan Tarhûn (Turgûn) Hân ihtiyâr ve za'îfü'r-re'y olduğu cihetle azl olunarak Gûzek (Kapçûk)
Hân Buhârâ ve Semerkand ve havâlîsi hükümdârı oldu.
Emîr Kuteybe bu vak'anın te'sîrâtını izâle için Türkler'e müsâ'ade-kârâne bir meslek
ta'kîb etmekle beraber veche-i azîmetini Hind ve Çin taraflarına çevirip mahâret-i askeriyyesi,
metânet-i siyâsiyyesi Türkler'i bile meftûn ediyordu. 95'de zâlim Haccâc'ın vefâtı Türkler'i
fevkalâde memnûn eylediği hâlde 96'da emîr Kuteybe'nin Horasân'dan azli ve ba'dehû i'dâmı
[76] onları kadir-şinâsâne bir sûretde mahzûn etmekde idi. Çünkü Emîr Kuteybe'nin sît-i
şecâ'ati Hind ve Çîn'i bile tehdîd ve hüsn-i sîreti Haccâc'ın mezâliminden hâsıl olan te'sîrâtı
tahfîf etdiği münâsebetle ziyâ'ı âlem-i İslâmı mutazarrır ve düşmanlarını bile müte'essir
ediyordu. Hattâ Türk hânlarından biri "Emîr Kuteybe gibi bir kahramânın Arablar kadrini
bilmediler. Öyle kahramânı hırsızlar gibi öldürdüler. Bu adam bizden olsaydı harb tanrısı
diyerek kendisine perestiş ederdik" diyordu.
Emîr Kuteybe'nin halefi Yezîd bin Mühelleb tamâmiyle tavr-ı Haccâc'ı taklîd ve
cizyeleri taz'îf etmekle beraber tahsîl etdiği emvâl-i azîmeyi beytü'l-mâle göndermiyor, olduğu
gibi der-ceyb ediyordu. Ömer bin Abdülazîz Hazretleri mesned-i celîl-i hilâfete geldikde
Yezîd'i der-hâl azl ve habs edib 99'da Cerrâh bin Abdullah el-Hakemî'yi emîr-i Horasân nasb
256 Artil, at yavrusunun erkeğine ya'nî erkek taylağa denir. Bizim Anadolu'da ba'zı kurâ halkı buna "ertik"
demekdedir. Erdil, bu "Artil" kelimesinin hafîfidir. "Retîl" Artil kelimesinden ve "Kandatîl" Hân Artil
lafzından mu'arreb olup "Retbîl" bunun muharrefidir. "İleri geri koşmak" ma'nâsına olan "artımak (ertimek)"
masdarından me'hûzdur.
257 Sâbûl, gürzün sapına ve koluna denir. Sabmak ya'nî savmak masdarından me'hûzdur. "Sabân, sabûn ve sabûk
(sebûk)" bunun fürû'udur.
541
242