Page 241 - 1-4_2
P. 241
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
hüsn-i sıyânet gibi hasâ'il-i merdâne ve fezâ'il-i İslâmiyye, medeniyyet ve salîb nâmına cihânı
âteşe veren ve insâniyyete kan ağladan Hristiyânları ve Mecûsîleri celb ü cezb etmeğe başladı.
Böyle kıymetli insânları ve insâniyyeti gören Horasânîler, ekseriyetle [68] sulhen arz-ı
teslîmiyyet ve ba'zıları da tav'an kabûl-i İslâm etmekle halîfe-i a'zam Ömerü'l-Fârûk
Hazretleri'nin siyâset-i âdilânesi kabûl-i İslâm edenleri taltîf ve Mecûsîlikde, Hristiyânlıkda
kalanlara hürriyet-i mezhebiyye bahş ederek cizyelerini tahfîf ve hukûk-ı insâniyyeleri
husûsunda bezl-i müsâvât ediyordu.
Türkler'in ne kadar şâyân-ı ehemmiyet bir millet olduklarını ve dîn-i İslâma olan
temâyülât-ı hak-şinâsânelerini bilen Hazret-i Ömer'in bu siyâset-i âliyesi Türklük muhîtinde
pek ziyâde hüsn-i te'sîr ve nûr-ı İslâmın Türkistân'ı karîben ve bilâ-müşkilât tenvîr edeceği
ma'lûmu olduğu cihetle on sekizinci sâl-i hicrîde mücâhidân-ı İslâmın Türkistân'a harben
duhûlünü men' ve yalnız mürşid-i İslâm olacak zevâtı irsâl ile Türkler'i tenvîr ve enzâr-ı
dikkatlerini dîn-i İslâma celb edecek vesâ'it-i mümkineye mürâca'at edilmesini emr eyledi.
Dört sene bu sûretle hareket ve hayli Türkler'i tenvîr ve mücâhidân-ı İslâm dahi
kuvvetlerini cem' etmeleri üzerine bâ-emr-i Fârûkî yirmi ikinci sâl-i hicrîde meş'ale-i hidâyeti
Türkistân'a kaldıran ashâb-ı kirâmdan Abdurrahmân bin Rebî'a Hazretleri'ne bilâd-ı
Türkistân'dan Belencer, Bekir bin Abdullah Hazretleri'ne Mokân ve Ahnef bin Kays
Hazretleri'ne dahi Merv-i Şâhicân demekle meşhûr ve kadîmen Türkmenler'in kâtı ya'nî
pây-tahtı olan "Bârı, Mârı, Merv" şehirleri sulhen arz-ı teslîmiyyet etmekle hak-şinâs olan
Türkmen kabâ'ilinden ba'zıları kabûl-i İslâm ederek hâ'iz-i rüchân oldular. [69]
Çünkü ashâb-ı kirâm radiyallâhu anhüm hazerâtının muhârebesi sırf cem'iyyet-i
beşeriyyenin selâmeti, daha doğrusu uhuvvet-mendâna müsâvât-ı beşeriyye cihetlerini kâfil
olan bir dîn-i âlî neşrine münhasır olduğu cihetle bu maksad-ı mukaddesde milliyetin yeri yok
idi.
Milliyet, yalnız kendi efrâdının sa'âdet ve selâmetini te'mîn edecek bir gâyedir. Dîn-i
İslâm ise bütün cem'iyyet-i beşeriyyenin sa'âdet ve selâmetini mûcib olan pek âlî bir kuvve-i
mukaddesedir. Hangi millet bu kuvve-i mukaddeseyi hüsn-i isti'mâl ederek hareket ederse
âlem-i İslâmın medâr-ı iftihârı, mutâ'-ı âliyet-bârı olduğunu vekâyi'-i târîhiyye isbât etmişdir.
Fârûk-ı A'zam Hazretleri'nin hilâfeti yâhud siyâseti devâm etseydi, Türkler'in
bilâ-müşkilât kabûl-i İslâm edecekleri müşârün-ileyhin keşfi gibi muhakkak idi. Hayfâ ki
fırka-i Emeviyye'nin gerek hânedân-ı risâlet ve gerek sükkân-ı memleket haklarında tatbîk
etdikleri ictihâdât-ı sakîme her tarafı fevkalâde dil-gîr ve Türkler'e pek fenâ te'sîr etmekle
Türkler'in eski temâyülâtı tebeddül ederek müdâfa'a-i nefse mecbûr olmuşlar idi.
Türkistân kıt'ası bu târîhe kadar Buhârâ, Balasagun, Tohâristân, Heytal, Huten, Hazar,
Hıtâ, Hârezm, Gurşistân, Fergâna, Kaşgar, Marı gibi on dokuz hânlıkdan müteşekkil olup her
hân kendi dâ'iresinde müstakil olmakla beraber cümlesi de yine kendilerinden müntahab bir
hâkân emrine mutî' olarak idâre edilmekde idi. Ceyhûn'un öbür tarafı demek olan
Mâverâ'ü'n-Nehr'e ya'nî Heytal (Türkistân) kıt'asına doğru [70] fütûhât-ı İslâmiyye ileri
götürülmüş ve Mâverâ'ü'n-Nehr'de cereyân edecek harekâtın idâresi Horasân vâlîlerine tefvîz
edilmiş olduğu cihetle Türk hâkânı Horasân vâlîleriyle münâsebetde bulunmuş idi.
Ahd-i celîl-i nebevîden beri Türk hâkânı olan "Sagân, Çagân Hân" 252 Mecûsî olmakla
beraber gâyet âkil ve hürriyet-i mezhebiyye tarafdârı olduğu münâsebetle halîfe-i a'zam
Ömerü'l-Fârûk Hazretleri'nin siyâset-i âdilesi bu zâtı dîn-i İslâma karşı pek mütemâyil bir
vaz'iyyete getirmiş idi. Fakat yirmi birinci sâl-i hicrî evâ'ilinde Çagân Hân'ın vefâtı şâyi' ve
Tursel (Tûrsâl) Hân câlis-i mesned-i hâkânî oldu.
Çagân Hân, ehl-i İslâmın Îrân ile harbi esnâsında bî-taraf vaz'iyyetini almakla beraber
Îrân'ın istimdâdına cevâb-ı red veriyor, bundan pek çok istifâde-i mâddiye te'mîn ediyordu.
252 Çagân, muhterem ve ak bir kuş ismi olup Sagânyân şehri bu hâkânın eser-i binâsıdır. Bu şehre nisbetinde
"Sagânî" denir. Sagânyân, Çagân Hân demekdir.
539
240