Page 240 - 1-4_2
P. 240
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Binâ'en-aleyh Romalılar'ın irtikâb etdikleri şu vahşetleri Avâr, Bulgâr, Tîrâk, Çerkes,
Hazar, Gacar, Guz, Kumân, Lekz, Macâr ve Nogay gibi Türk ve Tatar uluslarını ittihâda sevk
etmekle mevcûdiyyet-i milliyelerine karşı irtikâb edilen şu vahşetleri bi'l-ittifâk def' etmeğe
azm etdiler.
İbtidâ önlerine tesâdüf eden Bizans hükûmetini zîr ü zeber edib İtalya'ya kadar
yürüdükleri, ba'dehû Roma, Fransa gibi kıta'ât-ı mühimmeyi başdan başa istîlâ etdikleri, hulâsa
Romalılar'ın irtikâb etdikleri vahşetlerin mücâzâtını verip şarkan Çîn, garben Roma arasındaki
buldân ve memâliki zîr-i hükümlerine aldıkları târîhen meşhûrdur.
Bu sûretle Avrupa'da kalanlar ile Asyâ'da Rûmlar'a hem-hudûd olanlar za'fa dûçâr
olarak mukaddemen kabûlünden istinkâf etdikleri "üç Allah bir" fikrini ya'nî Hristiyânlığı
kabûl etmekle eski vahdet hissiyâtı bunlardan zâ'il olduysa da asıl Türkistân kıt'asında meskûn
olanlar âteş-perest oldukları hâlde eski mesleklerini ya'nî vahdet-i İlâhiyye fikrini muhâfaza
ediyorlardı.
Bu esnâlarda beşeriyyet, Hristiyânlık nâmına dehşetli işkenceler [66] altında eziliyor,
bîçâre esîr insânlar, gâlib Hristiyânların pençe-i bî-emânında pek zâlimâne azâblar içinde cân
veriyorlardı. Şu mezâlim-i müdhişe cem'iyyet-i beşeriyyeyi tiril tiril titretdiği bir sırada Cenâb-ı
Hakk'ın merhamet-i rabbâniyyesi ve inâyet-i sübhâniyyesi cânib-i âlî-i Hicâz'dan zuhûr ederek
âciz insânları şu zulm ü cehâletden tahlîs edecek bir zâtı gönderdi.
Eşref-i kabâ'il-i Arab olan kabîle-i Kureyş'in müntahabı enceb-i enbiyâ-yı izâm olan
Ebu'l-Kâsım Muhammed-i Arabî Hazretleri sallallâhu aleyhi ve sellem, mu'cize-i
Kur'âniyye'nin ilhâm-ı beyânıyla bir taraftan "Yâ ehle'l-kitâbi te'âlev ilâ kelimetin sevâ'in
beynenâ ve beyneküm en lâ-na'bude illallâhe velâ nüşrike bihî şey'en velâ yettehize ba'zunâ
ba'zan erbâben min dûnillâhi" 249 diyerek Allâh'ın birliğini kabûle cem'iyyet-i beşeriyyeyi davet
ve (inne’d-dîne indellâhi’l-İslâm 250 ) diyerek selâmet-i umûmiyye-i beşeriyyeyi temin etmek
üzere ittihâd-ı umûmî-i beşer gibi bir maksad-ı mes'ûda bezl-i himmet buyuruyor ve diğer
tarafdan insâniyyeti himâye, esîr insânları hüsn-i muhâfaza ve insâniyyet aleyhindeki hissiyât-ı
zâlimâneyi itfâ edecek kavânîn-i ahlâkiyyeyi telkîne gayret ediyordu.
Şu da'vet-i mukaddese-i insâniyyenin sît-i celîli ya'nî selâmet-i umûmiyye-i beşeriyyeyi
kâfil olan dîn-i İslâmın sadâ-yı tehlîli daha ahd-i celîl-i nebevîde Türkistâna kadar aks-endâz
oldukda zâten vahdet-i İlâhiyyeyi mukırr ve hürriyet-i vicdâniyyeyi müdâfi' olan Türkler bu
da'vete icâbet için izhâr-ı mutâva'at etmekle beraber hakîkat-i hâli anlamak ve şe'â'ir-i
İslâmiyyeye kesb-i vukûf etmek için Türk hâkânı olan Çagan Hân, Türk uluglarından Korkud
Ata'yı [67] Medîne-i Münevvere'ye irsâl ve dîn-i İslâmı risâlet-penâh efendimiz Hazretleri'nin
mübârek lisânından tahkîk etmeğe me'mûr etdi.
Korkud Ata'nın 251 Medîne-i Münevvere'ye vusûlünden evvel risâlet-penâh efendimiz
Hazretleri sallallâhu aleyhi ve sellem, dâr-ı teşrîfe intikâl buyurmuş olduğuna binâ'en halîfe-i
zî-şânı olan Hazret-i Ebû Bekri's-Sıddîk (radıyallâhu anhu ve erzâhu) ile mülâkât ve hakâyık-ı
İslâmiyyeyi müşârün-ileyhden tedkîk ederek avdet etmiş olduğu Oğuz-nâme'nin zabt eylediği
vekâyi'-i mühimmeden olmakla ma'rûfdur.
Bu târîhden i'tibâren Türkler arasında kabûl-i İslâm tarafdârı tezâyüd ederek on
sekizinci sâl-i hicrîye kadar devâm eden muhârebât-ı İslâmiyyede ve hâssaten Şâm ve
Kâdisiyye muhârebelerinde gerek Hâlid bin el-Velîd ve Ebû Ubeyde ve gerek Sa'd bin Ebî
Vakkâs radiyallâhu anhüm, hazerâtının ma'iyyetlerindeki nücebâ-i Arab olan mücâhidân-ı
İslâmın üserâ ve münhezimîn-i Rûm ve Îrân'a karşı ibrâz buyurdukları şefkat, merhamet ve
249 Âl-i İmrân, 3/64. (Ed.)
250 Âl-i İmrân, 3/19. (Ed.)
251 Korkud, "mahfûz ve masûn olacak şey" ma'nâsına olan "korgât" lafzından galat olup "hıfz ve sıyânet etmek"
ma'nâsına olan "korgamak" masdarından me'hûzdur. "Korkut" ise "korkmak" masdarından me'hûz olup
"korkacak şey" demekdir. Anadolu'da el-yevm talebe-i ulûma ve müderrislere "korkut" dendiği bu vak'anın
bir hâtırası olmalıdır.
538
239