Page 239 - 1-4_2
P. 239
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
Çünkü Tükler'in dilinde teba'iyyet, ta'zîm ve hürmet etmeğe "tapmak" ve tekarrub,
iktisâb-ı kurbiyyet eylemeğe dahi "noymak" denir. Bu masdarlardan tefrî' ederek şekl-i
mahsûs-ı ta'zîme "tâpâs" ve kurbiyyete dâl olan şekl-i mahsûsa "nôyâs, niyâz, nûmâs,
namâz" 248 ve mutlakâ teba'iyyete "tapu" ve kurbiyyete "noyu" ve teba'iyyet-i mahsûsaya
"tapuk" ve kurbiyyet-i mahsûsaya "novîk, novik" ve tekarruba vesîle olan şeye [63] "noyâk"
ve tekarruba delâlet ve irşâd eden kimseye "noyât" ve karîb olanlara "noyân, noyîn" demişler.
"Tapmak" fi'lini bunlara ve "noymak" fi'lini de Tanrı Ta'âlâ'ya tahsîs etmişler idi.
Novîk'i ya'nî Kitâbullâh'ı tilâvet ve tefsîr eden kimseye "nôyer, nôyîr" ve halkı
menhiyyât-ı dîniyyeden tahzîr ve ahlâk-ı mezmûmeden men' ederek tehzîb-i ahlâka gayret eden
vâ'ize "kavîr, kâvîr" nâmı verilmiş olup îrîsâtdan sonra nôyerler ba'dehû kavîrler rü'esâ-yı
dîniyyeden ma'dûd idiler. Bilâhire kavîrler fevkalâde nüfûza mâlik oldukları münâsebetle
kavânlar ya'nî hânlar kavîrlerin birer altı hükmünde olarak mezheb-i sâbî müntesibleri kavîrlere
harc-güzâr olmuşlar idi.
Şu encüm-perestlik ve kavîrlerin şu ihtirâsâtı Türkler'in eski ma'neviyyât-ı dîniyyelerini
öldürmüş ve ba'dehû akvâm-ı mütecâvireyi taklîd etmeleri de hissiyât-ı milliyelerini söndürmüş
olduğu cihetle kendilerini taklîd etdikleri milletler tarafından zâlimâne tard u tenkîl edilerek
Mısır hudûdundan Kafkâs dağlarına ve Hind ve Îrân'dan Karakurum sahrâlarına ilticâ etmekde
ve diğer tarafdan Türk hâkânı olan Yagız Hân dahi pek zâlimâne hareketle zulüm ve
seyyi'âtından kinâye olarak "Kara Hân" lakabını almış olup Türkler'i daha ziyâde ezmekde
idiler.
Dînen, ahlâken şu dereke-i sefâlete düşmüş olan Türk milletini ihyâya Cenâb-ı Hakk'ın
inâyet-i ezeliyyesi zuhûr etmekle Türk dâhîlerinden Irkıl Ata'yı Türkler'i irşâda me'mûr
buyurmuş ve tenevvür eden Kara Hânzâde [64] Oğuz Hân bu dîn-i hakkın intişârına pek büyük
hizmet etmiş olduğundan itlâf olunan Kara Yagız Hân yerine oğlu Oğuz Hân Irkıl Ata'nın ikdârı
sâyesinde iclâs edilmişdir.
Oğuz Hân kendisiyle beraber tevhîd-i İlâhîye mu'tekid ve fikren muvahhid olan mü'min
ve fedâ-kâr efrâdıyla Irkıl Ata'yı müsteşâr nasb ederek Türklüğü ihyâ ve dîn-i tevhîdi neşr ü i'lâ
etdiğinden bir tarafdan Çîn'e diğer tarafdan Mısır'a, Tuna'ya kadar nüfûzunu icrâ eylediği
vekâyi'i bizim târîh-i millîmizde mufassalan mezkûrdur. İşte Türk enbiyâsı arasında ismini
gördügümüz Harkıl Nebî dînini, milletini ihyâ eden şu Irkıl Ata'dır.
Bu irşâd üzerine asırlar geçmekle yine tarîk-i dalâlete düşerek Çinliler'den Budâhî,
Îrânîler'den Mecûsî, Românîler'den Vesenî mesleklerini aldılar. Bu sûretle mezhebleri teşettüte
uğramış olmakla eski kuvve-i ma'neviyyeleri zâ'il olup yek-diğerini tanımayan hânlar
zuhûruyla yine inkısâma uğradılar.
Bu perîşânlıkdan fırsat bulan Îrânîler, ba'dehû Romalılar arâzî-i Tûrâniyye'yi kısmen
istîlâ ederek Romalılar ibtidâ mezâlim-i müdhişe îkâ'ıyla, ibtidâ intişârını men' etdikleri
Hristiyânlığı cebren kabûl etdikden sonra bu sefer de hudûd boyunda bulunan Tûrânîler'e
cebren kabûl etdirmeğe kıyâm ederek muhâlefet eden Tûrânîler'i kanlı işkenceler altında ezmek
gibi vahşetlere başladılar.
Çünkü Hristiyânlık üçden bir Allâh yâhud birden üç Allâh fikrini [65] telkîn ediyordu.
hâlbuki Türkler'in Budahî, Vesenî, Mecûsî olmalarıyla beraber esâsen ve kadîmen i'tikâd
etdikleri vahdâniyyet-i İlâhiyye fikriyle şu Hristiyânlık telkînâtı bir türlü te'lîf edilemediğinden
Romalılar'ın şu teklîfât-ı anîfesi Türkleri kendi mesleklerinde ısrâra ve Romalılar'ı da tezyîd-i
mezâlime, teşdîd-i vahşete sevk etmişdir.
248 Namâz, secde etmek sûretiyle Hakk'a edilen ibâdet-i mahsûsaya denir. Muhammed bin Alî el-Hakîm
et-Tirmizî "Şifâ'u'l-İlel"de diyor ki: "Nümec" "Ömer" vezninde ve "Nümeyc" "Cüneyd" vezninde Âdem
aleyhi's-selâma ilk secde eden melek adıdır. Ba'dehû secde ile Hakk'a edilen ibâdete "nümâc" denmişdir.
"Nümâc, nümâs, nüyâs" "gulâm" vezninde olup cümlesi de birdir. Bunlar Fârisî yâhud Süryânî olmayıp
Tûrânî'dir". Binâ'en-aleyh "namâz" ile "niyâz"ın lugaten farkı olmayıp yek-diğerinin aynıdır.
537
238