Page 246 - 1-4_2
P. 246

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               hâkânî olup akıl ve dehâsıyla Mâverâ'ü'n-Nehr'de şöhret-şi'âr olan Bugrây Hân, Türk hâkânı
               Kûsûn Hân'ın nezdinde ictimâ' ve müşâvere ederek kâtibü'l-harâc nezdinde bir Türk mu'âvin
               bulunması şartı üzere müttefikan dîn-i İslâmın kabûlü karâr-gîr oldu.
                      Bu karârı Kabçuk Hân'ın mahdûmu müslim olan Muhtâr Hân ile İltâr Hân'ın mahdûmı
               Bilatây  Hân  ve  bunların  yanına  terfîk  edilen  Uygur  beylerinden  Arabî'ye  vâkıf  ve  kitâbeti
               meşhûr Eşhîz (Sâkît), Eşres bin Abdullah es-Sülemî'ye teblîğ eyledikde emîr-i mûmâ-ileyh
               derhâl şart-ı mezkûru kabûl edib Sâkît kâtibü'l-harâc mu'âvini nasb ve Türkler dahi umûmen
               110  evâ'ilinde  kabûl-i  İslâm  etdiler.  Bu  husûsda  hâkânın  kâtibi  Bezgarî  (Bagırbay)'ın  dahi
               himmeti sebk etmişdir. 259  [83]
                      Çünkü Türkler, Türk doğduğu târîhden beri hak olsun, bâtıl olsun mutlakâ bir dîn ile
               mütedeyyin ya'nî dîndâr olmuşlardır, aslâ dînsiz yaşamamışlardır. Türkler'in nazarında dînsiz
               yaşamak, ümîdsiz bir ölüm ve gâyesiz bir çalım sayılırdı. Binâ'en-aleyh Türkler, zâten Cenâb-ı
               Hakk'ın vahdâniyyetini tasdîk ve âhiretin vukû'una îmân ediyorlardı.
                      Fakat  mu'ahharan  aralarına Budhîlik,  Sâbîlik,  Mecûsîlik,  Hristiyânlık  girdiği cihetle
               vâhid-i hakîkî bildikleri Cenâb-ı Hakk'a birtakım şüfe'â ve şürekâ isbât ederek şirke düşmüşler,
               fürû'an  müşrik  olmuşlardı.  Ta'addüd-i  zevcât  aralarında  zâten  cârî,  nikâh-ı  medenî  kâ'im,
               Hakk'a tekarrub için evkât-ı mahsûsada "nûmâs" dedikleri bir nev' ibâdetleri ve otuz dokuz gün
               bir nev' orucları mevcûd idi.
                      Dîn-i  İslâm  ise  Türkler'in  şu  ülfet  etdikleri  âdâtdan,  i'tikâdiyâtdan  yalnız  şürekâ  ve
               şüfe'â i'tikâdını men' ve diğerlerinin yalnız eşkâlini tahvîl, hattâ tahfîf ediyor, fazla olarak dîn-i
               İslâmı  kabûl  etdikleri  takdîrde  diğer  milletleri  de  kazanıyorlardı.  Bugrâ  Hân'ın  meclis-i
               hâkânîde şu esâs üzere tenvîr-i efkâr etmesi diğer muhâlif hânları bile iskât ve kabûl-i İslâma
               onları da iknâ' etmiş oldu.
                      Türkler'in dîn-i İslâma karşı bu kadar hissiyât-ı amîkasını takdîr edemeyerek şu ufak
               tedbîr-i meşrû'u tatbîk ve bundan pek büyük istifâde te'mîn edemeyen ümerâ-yı Emeviyye'nin
               hatâları pek bâhir idi. Yetmiş sekiz senesinden i'tibâren Haccâc'ın Türkler'e karşı te'sîs eylediği
               meslek-i nâ-meşrû'u  [84]  ahlâfından  hiçbiri  de  bırakamıyor,  muttasıl  o  siyâset-i sakîme
               düstûrü'l-amel oluyordu.
                      Hükûmet-i İslâmiyyenin hedef-i maksûdu intişâr-ı İslâm iken bu maksad-ı aslî ihmâl
               olunarak ihtişâm ve sefâhati tezyîde hâdim olan cizye parasından bir türlü ferâgat olunamıyor,
               para uğurunda dalâletin, cehâletin bekâsındaki netâyic-i vahîmeden gaflet olunuyordu. Nihâyet
               bu vahâmeti velev muvakkat olsun, Eşres anladı, hayfâ ki tama'ı idrâkine gâlib geldi.
                      Emîr-i mûmâ-ileyh  Eşres,  110  şevvâlinde  müslim  olanlardan  kaldırdığı  cizyeyi
               emîrü'l-harâcın ısrârına binâ'en tahsîle koyuldu.  Sâbık va'dini ihtâr ederek mümâna'at eden
               bîçâregânı i'dâm etmekle Eşres'in bu harekât-ı muzırrası Türkler'i fevkalâde igzâb eyledi.
                      Hattâ Çâgân Hân, kabûl-i İslâmı müdâfa'a eden Bugrâ Hân'ı takbîh ederek ba'zı cühhâl
               ile birlikde hâkânı iğfâl ve yeni müslimlerden çoklarını idlâl ederek ehl-i İslâm aleyhinde bütün
               Türkler'i igrâya çalışıyordu. Bu cihetle yeni müslimlerden birtakımı ma'âzallâhu Ta'âlâ irtidâd
               ederek isyân bayrağını kaldırdılar, Bugrâ Hân'ın nesâyih-i ma'kûlesini dinlemediler.
                      Eşres'in şu münâsebetsizliği hükûmet-i Emeviyye'yi bile igzâb etmekle 111 evâ'ilinde
               azli tesrî' olunarak vâlî-i Horasân olan Cüneyd bin Abdurrahmân'ın hareketi ta'cîl edildi. Kûsûn
               Hân idâresinde ictimâ' eden [85] muhâlifîn, Cüneyd ile şiddetli harb eylediler ise de Cüneyd'in
               hârikulâde sür'ati cem'iyyet-i bâgiyeyi perîşân, hâkânı mecrûh ve birâderzâdesini esîr etmekle
               isyân bir derece şiddetini gâ'ib eyledi. Müte'âkiben mecrûh olan Kûsûn Hân vefât etmekle Ebû
               Müzâhim Raslân (Arslan Hân) bi'l-intihâb meslek-i hâkânîye iclâs olundı.
                      Cüneyd bin Abdurrahmân, Eşres'in münâsebetsizliğini ta'mîr ederek Türkler'in rencîde
               olan kulûbunu te'lîf ve hissiyâtını tatmîn eylemekle dîn-i İslâm üzere bekâlarını te'mîn etmek


               259   Meşâhîr-i Ulemâdan Ebu'l-Hasan Alî bin Abdullah bin Ca'fer bin el-Hasan bin Alî bin el-Hüseyn bin Alî bin
                  Bâgıru'l-Hanefî bu kâtibin hafîdidir.
                                                           544
                                                           245
   241   242   243   244   245   246   247   248   249   250   251