Page 500 - 1-4_2
P. 500
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Dîvzânâvî, Amasya şehrinin civârında ve şark-ı şimâlî cihetinde el-yevm "Zânâ (اناظ),
Zânâ (اناز) " demekle meşhûr olan köyün eski adı "Dîvzânâ"dır. Burada Sultân Ahmed'in
vaktiyle çiftliği ve câmii olduğu kuyûd-ı vakfiye ile müsbetdir. Buraya nisbet edilen kimseye
"Dîvzânâvî" denmiş olabilir. [286]
Bu kitâbı yazan "İbni Mevlânâ Hızır Lütfullâh" bana bu kinâyeleri anlatan bir şahsiyet-
i târîhiyyedir. Bu zât, Amasya'da iken Sultân Murâd bin Sultân Ahmed'in mu'allimi olan
"Mevlânâ Hızır bin İdrîs"in mahdûmu olacakdır. "Bellagahümallâh" ta'bîrinden anlaşılır ki
Hızır Efendi 930 senesinde ber-hayât imiş.
Benim şu anlayışlarımın doğruluğu takdîrinde şehzâde Sultân Murâd'ın 930 senesinde
ber-hayât olduğu ve 924 senesinde kesilen başın şehzâ'deye âid olmadığı sâbit olur. Bundan
anlaşılır ki 922 senesinde Amasya'ya hücûm eden, girmeğe mu'annidâne çalışan eşkıyâ-yı
celâliyyenin başında Sultân Murâd vardı.
Şehzâde Murâd, Amasya'ya girip tahassün etmek mümkün olmadığını görünce
Karahisâr-ı Şarkî ve Sivas havâlîsinde cevelân etmiş, oralarda iddi'â-yı saltanat ederek
kendisine tarafdâr bulmağa çalışmış, Şâh İsmâ'il'den aldığı kuvvetle hareket eylemiş demek
olur.
Ermenî Celâl Halîfe'nin etbâ'ı, daha doğrusu şehzâde Murâd Bey'in tarafdârları Sivas,
Dârende ve Arabkir havâlîsinde tekâsüf ederek icrâ-yı harekât ve îkâ'-ı hasârât etdikleri cihetle
Sivas ehemmiyet kazanmışdı.
Bu ehemmiyete binâ'en Rûmiyye vilâyetinin merkezi Sivas'a nakl edilerek Amasya
beylerbeyi Şâdî Paşa, 924 senesi cumadelûlâsında Sivas beylerbeyi oldu. Amasya vilâyeti bir
livâ merkezi olarak sancak beyliğine "Uzun Rüstem Bey" ta'yîn edildi. [287]
Uzun Rüstem Bey
Amasyalı Atabeyzâde Hızır Paşa'nın kölesi Keyvân Ağa'nın oğludur. Bunun için
Rüstem Bey'e Amasya'da "Keyvânoğlu" denirdi. Sultân Selîm'e şehzâdeliğinde intisâb ederek
mîrlivâ olmuşdu. Vak'a-i sâbıkada şâyân-ı takdîr hizmeti sebk eylediğinden 924 senesi
cumadelûlâsında Amasya sancağı beyi oldu. Senevî dört yüz elli bin akçe ma'âş verildi.
Eski muhâsebe defterlerinde görüldüğü üzere Amasya, merkez-i vilâyet iken
mîrmîrânın tahsîsâtı beş yüz otuz bin akçe, hâsılât-ı hazînesi de beş yüz elli yedi bin akçe olup
on dokuz ze'âmeti, dört yüz yirmi dokuz tımârı vardı.
Amasya merkez-i livâ olunca yalnız ma'âşda ufak bir tenâkus olup hâsılât-ı hazîne ile
ze'âmet ve tımâr evvelki hâlinde kalmışdır. Binâ'en-aleyh Amasya, merkez-i livâ oldukda
birinci sancak i'tibâr edilmişdir.
Erbâb-ı tımâr, her yerde "sipâhî, süvârî"ler demekdi. Sipâhîlerin zâbit ve kumandânına
Amasya'da "kethüdâyeri" denirdi. Bütün livâlarda, merkez-i vilâyetlerde kethüdâyeri, sipâhî
kumandânı demekdi. Erbâb-ı ze'âmet, bunlardan yüksekdi. Bunların kumandânına "alaybeyi"
denirdi. Tımâr ve ze'âmet, Türkler'e verilirdi.
Amasya'da yeniçeri ocağı da vardı. Yeniçerilik, İslâm edilmiş Hristiyân evlâdından
teşkîl edilen bir ocakdı. Bu ocak, ilk [288] def'a Sultân Orhân zamânında 741 senesinde teşkîl
edildi. Türklerden ilk yeniçeri ağası Celâleddîn Mehmed Bey bin Gâzi Abdurrahmân Bey oldu.
Buna "Ağa Bey" denirdi.
Yeniçerilerin ilk teşekkülünden 829 sâline kadar ağa beyleri Türklerden seçilirdi.
Hristiyân evlâdına Türklük ve Müslümânlık rûhu ağa beylerle verilirdi. Bunun için ağa beyliğe
gayr-i Türkler'den ta'yîn edilmezdi. Yeniçeri ocağından ancak kul kethüdâlığına kadar terakkî
vardı. Kul kethüdâları yararlık gösterdikçe mîrlivâ olurlardı.
Amasya'da iki bölük yeniçeri vardı. Her bölüğün bir alemdârı, bir odabaşısı olurdu.
Bunların hepsine kumanda eden zâbite ibtidâ "Zâbit" dendi. Sonra "Serdâr" lakabı verildi.
Amasya yeniçeri serdârı, Amasya yeniçerilerinin kumandânı, zâbiti demekdi.
797
499