Page 508 - 1-4_2
P. 508

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               Sürûrî  Efendi'nin  inşâsıyla  19  muharrem  958  târîhli  ve  sûzişli  bir  feryâd-nâme  daha
               gönderdi. 593  Rüstem Paşa buna da aldırış etmedi.
                      Fakat bu feryâd-nâmenin vusûlünde Rüstem Paşa, şehzâdenin vezîri olan Lala Ca'fer
               Paşa'yı  İstanbul'a  çağırdı.  Yerine  Köstendil  beyi  olan  Boşnak  Ahmed  Bey'i  beylerbeyi
               pâyesiyle gönderdi. Ahmed Paşa, şehzâdenin vezîri makâmına kâ'im oldu.
                      Şehzâdenin mu'allimi Surûrî Efendi, Gülistân Şerhi'ni şehzâde Sultân Mustafa nâmına
               Amasya'da te'lîf ve 958 senesinde ikmâl ederek takdîm etdi. Surûrî Efendi, şehzâdenin hem
               mu'allimi hem de mahrem-i esrârı idi.
                      Ahmed Paşa, saray terbiyesi görmüş, âkil, mizâcgîr, işgüzâr bir adamdı. Şehzâdenin
               kalbini  teshîr  edecek  hareketlerde  bulunarak  emniyyetini  kazanmışdı.  Bunun  için  959
               senesinde Sultân Mustafa, [309] büyük kerîmesi Fâtıma Sultân'ı Ahmed Paşa'ya verdi. Paşayı
               kendisine dâmâd etdi.
                      Hâlbuki bu sıhriyyet, Rüstem Paşa'yı şübheye düşürmüşdü. Rüstem Paşa, taht-ı saltanatı
               kayınbirâderi  Sultân  Bâyezîd'e  te'mîn  etmek  istiyordu.  Muttasıl  şehzâde  Sultân  Mustafa'yı
               gözden düşürmeğe çalışıyordu.
                      Çünkü Sultân Bâyezîd, kendi zevcesi olan Mihrimâh Sultân'ın li-ebeveyn kardaşı idi.
               Şehzâde Sultân Mustafa'nın matlûbunu is'âf etdiği takdîrde şehzâdenin göze girecek şecâ'atler,
               liyâkatlar göstereceğini bilirdi. Rüstem Paşa'nın şu hâ'inâne hareketi yüzünden Erzurûm halkı
               büyük zararlara giriftâr olmuşlardı.
                      Rüstem Paşa şehzâdeyi hurûc ve isyâna hazırlık görmekle, Ahmed Paşa'yı da müşevvik
               olmakla ithâm ediyor, bu gibi müdhiş efsâneler îcâd, bunları da ordu lisânıyla i'lân ederek
               Sultân Süleyman'ı fevkalâde vehme düşürmüş bulunuyordu.
                      Sultân Süleyman ile Rüstem Paşa, uzun müzâkere ve müşâvereden sonra, Rüstem Paşa
               Sultân Süleyman'ı bîçâre şehzâdenin i'dâmına iknâ' etdi. Bu cinâyet-i müdhişeyi suhûletle ve
               bir  hâdiseye  meydân  vermeksizin  icrâ  edebilmek  için  Îrân  seferi  i'lân  ve  şehzâde  Sultân
               Mustafa da ordusuyla beraber da'vet edildi.
                      Şehzâde Sultân Mustafa, pederine kendini beğendirmek için kırk bin kişilik ordusunu
               mükemmel  bir  sûretde  tertîb  ve  techîz  ederek  960  senesi  ramazânı  evâ'ilinde  Amasya'dan
               hareket etdi. Yerine lalası [310] Sun'ullâh Bey'i vâlî kâ'im-makâmı bırakdı. Vezîri Ahmed Paşa
               da beraber gitdi.
                      Sultân  Süleyman  da  bütün  vüzerâsıyla,  ordusuyla  beraber  ramazânın  on  sekizinde
               Üsküdâr'dan hareket  edib Karaman Ereğlisi'nde  Aköyük adlı mahalle indi. Şehzâde Sultân
               Mustafa  da  buraya  geldi.  Pederinin  müsâ'adesi  üzerine  muhteşem  bir  debdebe  ile  otâğ-ı
               hümâyûna  girdiği  anda  pederinin  huzûrunda  Zâl  Mahmûd  denilen  cellâd 594   ma'rifetiyle
               şevvâlin yirminci cum'a günü boynu vuruldu.
                      Bundan sonra bîçâre  Ahmed  Paşa ile şehzâdenin mîrâhûru Mahmûd  Ağa ve birkaç
               hademesi i'dâm edilerek Rüstem Paşa'nın cinâyetleri katmerlendi. Nihâyet ordu içinde kopan
               vâveylâ üzerine Rüstem Paşa sadâretden azl olunup kardaşı olan vezîr-i sânî Kara Ahmed Paşa
               sadr-ı a'zam oldu. Şehzâdenin şehâdetine "Mekr-i Rüstem 960" târîh düşdü.
                      Gülşenîzâde Fethullâh Ârif Efendi "Şehnâme-i Osmânî"de şehzâde Sultân Mustafa'nın
               târîh-i şehâdetini şöyle anlatıyor:

                                                                       لاص  تقوب  هعمج  زور  ردوچ
                                                                            اقب رادب  هدازهاش نآ  دش
                                                                        ناهش  تمح  ردنيوك  هكنا ىپ

               593   Şehzâdenin şu mektûblarını Bâyezîd Kütübhâne-i Umûmîsi'nde bir mecmû'ada görüp aynen istinsâh etmişdim.
                  Hayfâ ki yandı. O mecmû'anın numarası da hâtırımdan çıkdı. Târîhen kıymetdâr bir vesîka olan o mektûbları
                  ma'alesef buraya derc edemedim.
               594   Bu cellâd 975 senesinde vezîr ve dâmâd olan Zâl Mahmûd Paşa'dır. Zâl lakabını bu vak'ada Sultân Süleymân
                  vermişdi.
                                                           805
                                                           507
   503   504   505   506   507   508   509   510   511   512   513