Page 540 - 1-4_2
P. 540

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               Amasya sancağı mütesellimi, bir sancak beyinin vezâif-i askeriyye ve mülkiyesini deruhte eden
               bey, ağa demektir.
                       Sancak beyi, vezîr yahut beylerbeyi olursa “mutasarrıf paşa” unvanıyla yâd edilirdi. Her
               sancağın kadısı yahut nâibi o sancağın dînî, dâhilî, ilmî, idârî, adlî ve iktisâdî her türlü umûr ve
               husûsâtını  deruhte  eden  büyük  bir  me’mûr  idi.  Mütesellimlerle  şehir  kethüdâları,  kadılarla
               nâiblerinin muâvin-i icrâsı ve kethüdâsı sayılırdı. Beş yüz akçe tahsîsâtı vardı. Müftüler, şer‘î
               ve ilmî olan mesâil ve hâdisâtı tetkîk ve îzâha, muhâlif-i diyânet ve adâlet olan işleri ehl-i örfe
               arz ve ihtâr ve irşâda müvekkel zevât idiler. Bunlar bulunduğu şehir ve kasabaların ulemâsına
               riyâset  ederek  medrese  ve  mektep  gibi  mebânî  ve  müessesât-ı  ilmiyye  ve  dîniyye  işlerine
               bakarlardı. Yevmî seksen akçe vazîfesi vardı.
                       Nakîbü’l-eşrâf  kâ’im-makâmları,  İstanbul’da  bulunan  nakîbü’l-eşrâfları  temsil  eden
               birer me’mûr idiler, Amasya ve mülhakâtında olan Hazret-i Ali (Radıyallâhü anh) Efendimizin
               evlâd-ı  kirâmından  Hasan,  Hüseyin  efendilerimizin  zükûr  ve  inâsından  türeyen  evlâdının
               hâkimleri, zâbıtları idiler. Bunların evlâdına umûmen “sâdât, seyyidler” denirdi.
                       “Umdetü’t-Tâlip fî Nesebi Âl-i Ebî Tâlib” müellifi Cemâleddîn Ahmed bin Utbe’nin ve
               sâdât-ı nessâbelerinin ıstılâhı üzere ebeveyn, ya’nî ana ve baba taraflarından Alevî olanlara ve
               Amasya  sâdâtının  ıstılâhı  üzere  hâssaten  Hazret-i  Hasan  Efendimizin  evlâdına  “emîrler,
               umurlar” denir ve emîrlerin i‘tibârı seyyidlerden ziyâde sayılırdı. [11]
                     Amasya’da her türlü esnafın birer kethüdâsı olduğu gibi sâdâtın ve emîrlerin kethüdâsı
               da nakîbü’l-eşrâf kâ’im-makâmı idi. Sâdât ve eşrâf tekâlif-i emîriyyeden müstesnâ oldukları
               münâsebetle  vergi  metâlibâtından,  subaşı,  çeribaşı  gibi  idârî  ve  adlî  zâbıta  me’mûrlarının
               muâhezelerinden ve tâkiplerinden masûn idiler. Bunları tâkip ve muâheze eden me’mûr, yalnız
               nakîbü’l-eşrâf kâ’im-makâmı idi.
                       Yapılan tetebbu‘lara ve taharrîlere göre Amasya sancağındaki seyyidler ve emîrler, on
               sülâleden türemişlerdir. Bunlardan müteseyyidler ve müteemmirler olduğu gibi hakîkaten sâdât
               ve eşrâf-ı Aleviyye de vardı. Bunlardan her birinin tetkîk ve tenkîdi Amasya’da mutavattın
               sülâle reislerinin terâcim-i ahvâlinde yazılır.
                       Birinci sülâle-i sâdât, Lâdik’de medfûn olan sâhibü’l-hâl es-Seyyid Ahmed Kebîr er-
               Rifâî sülâlesidir. Bu zâtın silsilenâmesi pek meşhûrdur. Bunlardan on iki kadarını gördüm.
               Müşârün-ileyhin sülâlesi çok şu‘belere ayrılmışdır.
                       İkincisi  “Seydî  Hüsâm”  demekle  meşhûr  olan  es-Seyyid  Hüsâmeddîn  Hüseyin  el-
               Kubavî el-Fergânî sülâlesidir. Bunun torunu Amasya’da Kuba Evliyâsı demekle meşhûr olan
               eş-Şeyh es-Seyyid Hüsâmeddîn Hüseyin el-Halvetî’dir. Bu zâtın silsilenâmesini refîk-i cânım
               Hacı Abdüş Efendizâde Hasan Şevkî Efendi’nin elinde görüp not etdim.
                       Üçüncüsü  Amasya  civarında  Yenice  Karyesi’nde  medfûn  olan  eş-Şeyh  Sadreddîn
               Mehmed  bin  Hüseyin  el-Horasânî  sülâlesidir.  Bunun  neseb-i  âlîsi’ni  “Umdetü’t-Tâlib”
               kitabından tashîh edebildim. [12]
                       Dördüncüsü  Celâleddîn  Ebû  Talib  Ali  es-Sivasî  sülâlesidir.  Bunun  sülâlesine
               Amasya’da “Âl-i Mutahhar” sülâlesi denmişdir. Bunu “Umdetü’t-Tâlib” kitabından müşkîlât
               ile bulabildim.
                       Beşincisi Amasya’da medfûn olan es-Seyyid Şemseddîn Ebû Hâşim Muhammed bin
               Abdullah es-Semerkandî sülâlesidir. Bunun mahdûmu es-Seyyid Ahmed Çelebi İkinci Sultân
               Bâyezîd’in Amasya vâliliğinde pek ma‘rûf idi. Bunun neseb-i âlîsini de “Umdetü’t-Tâlib”den
               tashîh edebildim.
                       Altıncısı  Mîr  Gıyâseddîn  Abdülkerim  bin  Mansûr  eş-Şirâzî  sülâlesidir.  Amasya’da
               yedilerin  birincisi  sayılan  bu  zâtın  nesebini  de  müşkîlât  ile  bulabildim.  Sonra  “Umdetü’t-
               Tâlib”den tashîh etdim.
                       Yedincisi  Niksar’da  medfûn  olan  es-Seyyid  Şemseddîn  Muhammed  eş-Şirâzî
               sülâlesidir. Bu zâtın silsilenâmesini bir tesâdüf eseri olarak Köprü’de Hacı Kâsımzâde Mustafa
               Efendi’nin elinde mütâla‘a etdim. Derhâl aynını yazıp aldım.

                                                           837
                                                           539
   535   536   537   538   539   540   541   542   543   544   545