Page 541 - 1-4_2
P. 541
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 4
Sekizincisi es-Seyyid Muhyiddîn Muhammed el-Havzavî sülâlesidir. Bunun
silsilenâmesini Amasya eşrâfından Vâsî‘ Çelebizâde es-Seyyid Hâfız Ebûbekir Efendi’nin
hânesinde bulup aynını almışdım hayfâ ki yandı. Fakat evlâd-ı kirâmının terâcim-i ahvâlinde
bir kısmı vardır.
Dokuzuncusu es-Seyyid Nureddîn Hamza-i Karahisârî sülâlesidir. Bunun
silsilenâmesini çok aradım. İstanbul’da nakîbü’l-eşrâf olan zevâtın tuttukları defterleri son
nakîbü’l-eşrâf olan Muhtar Bey Efendi’nin [13] himmet ve müsâadeleri sâyesinde tetkîk etdim.
Ma‘alesef bulamadım.
Onuncusu Amasya’da medfûn olan Mîr Nigârî Hamza-i Karabâğî sülâlesidir. Bu zâtın
silsilenâmesini de müşârün-ileyhin ammizâdesi evlâdından mektep arkadaşımız Hâşim
Efendi’nin delâletiyle bulup mütâla‘a ederek not etdim.
Şu on ve hâssaten dokuz sülâlenin evlâd-ı zükûr u inâsından türeyen seyyidler, Amasya
sancağı nüfûsunun hemen öşrünü teşkîl edecek kadar çoğalmış, bu devrenin sonlarında âdetâ
bir gâile olmuşdu. Fakat bu miktârın onda dokuzu zevi’l-erhâmın zevi’l-erhâmı, ya’nî
dığdığının dığdığısıdır. Şimdi bu moda geçmişdir.
Amasya’nın kazâlarında da birer nakîbü’l-eşrâf kâ’im-makâmı bulunurdu. Seyyidler ve
emîrlerin şi‘ârı, başlarına sardıkları yeşil sarıktı. Seyyid ve emir olmayan bir adam başına yeşil
sarık saramazdı. Bunların neseblerini tashîh ve ispat eden şahitlerin adedi, evâilinde hadd-i
tevâtürden aşağı olamazdı. Hatta Devr-i Kânûnî’de nakîbü’l-eşrâf olan Mîr Tâceddîn ve
Muhterem efendiler, yirmi şâhit isterlerdi. 621
Sonraları iki şâhide kadar indiğinden müteseyyidler, ya’nî seyyid olmadığı halde
kendisini seyyid gösterenler ve müteemmirler, ya’nî emir olmadığı halde kendisini emir
gösterenler çoğaldı nakîbü’l-eşrâf kâ’im-makâmlarının [14] nüfûz ve şöhretleri yükseldi. Baş
a‘yânlara, hatta mütesellimlere karşı koyanları bile oldu.
Amasya alaybeyi, bütün sancağın zâimlerine kumanda eden bir asker beyi idi. Asrımızın
miralay, alay kumandanı demektir. İcâbında sancak beyinin bütün vezâif-i askeriyye ve
mülkiyesini deruhte ederdi. Bununla beraber livânın jandarma kumandanı vazifesini de
görürdü.
Amasya kethüdâyeri, bütün sancağın sipâhilerine, ya’nî süvâri askerlerine kumanda
ederdi. Süvâri kumandanı demekti. Amasya yeniçeri serdârı bütün sancağın yeniçerilerine
kumanda ederdi. Amasya sancağında altı bölük yeniçeri vardı. Bunlardan icâbında
serdengeçtiler, ya’nî fedâiler çıkar, bunların kumandanlarına serdengeçtiler ağası denirdi.
Bunlardan başka Amasya sancağından çıkan gönüllü askerlere Amasya a‘yânının
mütemâyizleri kumanda ederdi. Çünkü o zamanlar bütün millet askerdi. Amasya Kalesi’nin bir
dizdârı, bir kethüdâsı, bir de yamağı ve bir bölük müstahfızları vardı. Dizdâr, kale muhâfızı
demekti. Harşene Kalesi’nde ikâmet ederdi. Kethüdâsı da Aşağı Kale’yi muhafaza ederdi.
1017 senesi Şevvâlinde Çorum sancağını teftişe me’mûr olan mutasarrıf Mehmed Paşa,
Alaybeyi Yâkût Bey’le beraber gidip kethüdâyeri [15] Mehmed Ağa Amasya mütesellimi ve
kalender Çavuşzâde Bâkî, Abdülbâkî Bey de alaybeyi vekîli oldu. Amasya Kadısı Mustafa
Efendi de evkâf mütevellîlerinin muhâsebelerine başladı.
1017 senesi zîlhiccede Mehmed Paşa, Çorum’un Hüseyinâbâd nâhiyesinde türeyen
eşkıyâyı def‘ ve tenkîl ederek büyük yararlık gösterdiğinden Sivas beylerbeyi oldu.
Ma‘iyyetindeki Yakut Bey vurulup vefât etdi. Amasya sancağı Muğla Beyi Mahmûd Bey’e
tevcîh edildi.
621 Amasyalı Mazlum Melik demekle meşhur Ahmet Efendi’nin 5 Cemâziyelevvel 970 târihli ve bâlâsında
Nakîbü’l-Eşrâf es-Seyyid Tâceddin bin Ali el-Hüseyin imzâsını hâvî siyâdet hüccetini gördüm. Mecmû‘u da
Amasyalı olmak üzere tam yirmi iki şahidin şehâdetleriyle siyâdetine hükmedilmiştir.
838
540