Page 146 - 6-8
P. 146
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Diğer Ahmed Ağa bin Hasan Ağa da yeniçerilerden olup Amasya serdârı olmuşdu.
968’de vefât etdi. Diğer Ahmed Ağa bin Hüseyin Ağa da Yeniçeri zabıtanından olup 972’de
Amasya serdârı görüldü. Ba’dehû vefât [454] etdi. Bunlar zî-nüfuz adamlardı.
Ahmed Paşa-Yahşi Beyzâde
Amasyalıdır. Sadr-ı esbak Bâyezîd Paşa’nın biraderi Hamza Bey’in evlâdından Yahşi
Bey bin Mustafa Bey bin Ahmed Bey bin Hamza Bey bin Yahşî Bey’in mahdûmudur. Pederi
Amasya Valisi Şehzâde Sultân Ahmed Han’ın ma’iyyet-i ümerâsından iken doğdu. Genc iken
Şehzâde Sultân Abdullah bin Sultân Bâyezîd-i Sânî kerîmesiyle izdivâc ederek dâmâd-ı
şehriyârî ve ba’dehû beylerbeyi ve Amasya muhâfızı oldu. 918’de eşkıyâ-yı celâliyye’nin
tasallutundan Amasya’yı kurtarıp Bursa Sancağı Beyi oldu.
921 şa’bânında Amasya Beylerbeyi ve zilhiccesinde Sivas Beyi olup 923’de Merc-i
Dabık harbinde yararlığı görüldüğünden Şam Beylerbeyi oldu. Sene-i mezbûre zilhiccesinde
Tırhala Beylerbeyi olup devr-i Sultân Selîm Han-ı Evvelde ikbâli parladı.
Ancak 926’da Sultân Süleyman Han’ın cülûsunu müte’âkib [455] Sultân Ahmed Han
bin Sultân Bâyezîd Han-ı Sânî şehzâdesi Murâd Beyle muhâbere etdiği gamz edildiğinden
derhal azl ve tekâ’üde sevk edilip İstanbul’da zevcesi Sultânla beraber münzeviyâne bir hayât
geçirdi.
945’de Sultânı vefât eylediğinden Sadr-ı a’zam Lütfî Paşa’nın ricâsıyla Trabzon,
buradan Erzurum ve 956’da Sivas Beylerbeyi oldu. Fakat Amasya Valisi şehzâde Sultân
Mustafa ile muhâberâtı duyulup 960 senesi şevvâlinde Şehzâde’nin i’dâmı üzerine ikinci defa
tekâ’üde sevk edildi. İstanbul’da 973’de vefât etdi.
927 târihli Enderûn defterinde Şehzâde Sultân Abdullah’ın kerîmesi zevcesi olduğu
mûsârrahdır. Rumeli Kazaskerliği sicillâtında 972’de Rum eyâletinden munfasıl ve mütekâ’id
olduğunu ve bir yıl sonra da vefâtı görüldü. Mahdûmları Hasan, Mahmûd Beylerdir. Hasan
Beyzâde Hamza, İsa Beyler ve Mahmûd Beyzâde Ahmed Bey de hafîdleridir. Kerîmesi Gevher
Hân ve dâmâdı Hasan Bey’dir.
Ahmed Efendi-Rûznâmeci
Amasyalı Abdullah Çelebi mahdûmu olduğu Rûmeli Sadâreti Sicillâtında görüldü.
Amasya’da türlü yazıları öğrendi. Tahsîl-i ilm ü irfân edib İstanbul’a gitdi. Defterdâr İskender
Çelebi’ye intisâb ederek Mâliyye Dâiresine girdi.
Burada tedrîciyyen terakkî ederek Rüstem Paşa’nın sadâretinde Dîvân-ı Hümâyun
Hâcegânından olup devr-i menâsıb eyledi. En sonra Ruznâmeci olup 978 senesi rebîülevvelinde
vefât etdi. Kâtib, hattât, hıssa-mend-i meârif bir zât idi.
Merhûm hayır-perver bir zât olduğundan dört bin iki yüz akçe vakfedib iki bin akçesin
Amasya’da Sofular Mahallesi’nde Abdullah Paşa Câmii mefruşatına ve bin akçesin
Sofular’daki mekteb-i masalihine ve altışar yüz akçesin de Amasya’da Câmi-i Kebîr ve Kadı
Mahallelerinin avârızına şart ve tahsîs edildiğini kerîmesi Fâtıma Hâtun Rumeli Sadâreti
sicillâtına kayd ve tescîl etdirmişdir. Sicillât-ı mezkûrede aynen böyle görüldü. Dâmâdı züamâ
ve ümerâdan Abdülmümin Bey bin Ali Bey’dir ki Mü’min Bey demekle meşhûr idi.
Müstakîmzâde Süleyman Sa’deddîn Efendi “Tuhfetü’l-hattâtîn” adlı eserinde sâhib-i tercemeyi
aynı senede vefât eden ve neslen Arnavut olan Ahmed Fevrî Efendi’yi birleşdirmiş olduğu
tahkîkât ile anlaşıldı. İki hattâtın da bir yıl içinde vefât etmesi buna sebeb olmuşdur.
Ahmed Bey-Gülâbî Paşazâde
[456] Amasya’da Şehzâde Sultân Mustafa Hân’ın Kapıcılar kethüdâlığından Şehr-i zor
Beylerbeyi olan Gülâbî Paşa’nın mahdûmudur. Amasya’da doğdu. Züamâdan olup sonra
Amasya Alaybeyi olarak Zigetvar seferine gitdi.
141
145