Page 151 - 6-8
P. 151

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                      Ceddesi Gevher Hân-ı Sultân binti Sultân Ahmed Hân bin Sultân Bâyezîd Hân-ı Sânî
               olduğundan  pederinin  intikâlinde  Hâtuniyye  ve  Sinan  Paşa  vakıflarına  ve  Hüseyin-âbâd
               mâlikânesine ber-vech-i meşrûtiyyet mütevellî oldu.
                      Pederi  Şehzâde  Sultân  Bâyezîd’in  ta’kibâtında  vefât  eylediğinden  Sultân  Selîm-i
               Sâninin mazhar-ı teveccühü olup Amasya Alaybeyi iken 968’de Amasya Sancağı Beyi oldu.
               974’de  Sultân  Süleyman’ın  cülûsundan  sonra  Beylerbeyi  ve  976  rebîulevvelinde  Sivas
               Beylerbeyi oldu.
                      Bundan sonra devr-i vilâyât ederek 1008’de sâniyen Sivas Beylerbeyi iken eşkıyâya
               temâyülü hissedildiğinden sene-i mezbûre zilka’desinde Erzurûm ve 1009 zilhiccesinde sâlisen
               Sivas  Beylerbeyi  oldu.  1010  muharreminde  Karayazıcı  fırkası  Sivas’a  hücûm  eylediğinden
               mağlûben esîr olup Karayazıcı Abdulhalîm Bey’in yanında kaldı.
                      Kendisi zâhiren erbâb-ı ihtilâle mümâşa’at ve hafiyyen Bâb-ı âlî ile muhâbere etmekte
               idi. Bâb-ı âlî, bu muhâberesini câli  [471] add eylediğinden Karayazıcı’ya esâreti iltihâk ve
               isyâna hamletmekte idi. Karayazıcı Bâb-ı âlî ile muhâberesini duyup kendisini i’dâm edeceği
               esnâda, Karayazıcı ordusunu gece basıp kargaşalıktan istifâde ederek kaçtı.
                      Bâb-ı âlî bu haline vâkıf oldukta kendisine itimâd ederek 1011 senesi şevvâlinde Vân
               Beylerbeyi oldu.  Orada 1012 senesi recebinde vefât etdi. Edîb, âkil, müdebbir, şecî’ idi. Pek
               çok mehâlike marûz olduğu halde akıl ve şecâ’ati sayesinde kendisini kurtarmıştı.
                      Sultânzâde olduğu münâsebetle erbâb-ı ihtilâl arasında Karayazıcı’nın vefâtından sonra
               kendisine fırka riyâseti arz ve teklif edildiği halde reddetmişdi. Mahdûmları İskender, Mustafa
               Beyler ve kerîmesi Gevherhan Hanım’dır. Halk arasında “Yularkısdı oğlu” demekle meşhûr
               idi. Kapıkulu vezîrâne idi.
                      Müşârün-ileyhin kethüdâsı “Kozkıran” demekle meşhûr Amasyalı Çavuşoğlu Mehmed
               Ağa da eşidda ve şece’ân-ı rûzgârdan idi. Vekîl-i harcı ve hazînedârı Amasyalı Yahyâ Ağa’dır.
               [472] Karayazıcının eşkıyâ arasında paralanması, Ahmed Paşa’nın tedâbîr-i fitne-kârânesinden
               neş’et  etdiği  sonradan  anlaşılmakla  vefâtında  mahdûmlarına  ve  etbâ’ına  ağır  zeâmetler
               verildi.
                      52

                      Ahmed Ağa-Türk
                      Lâdiklidir. Mustafa oğludur. Genç yaşında İstanbul’a gelip Enderûn-ı hümâyûna girdi.
               Orada hıfz-ı Kur’ân edib ilm ü kitâbet öğrendi. İyi bir terbiyye gördü. Sonra Dâru’s-saâde Ağası
               Habeşî  Mehmed  Ağa’ya  intisâb  ederek  mazhar-ı  teveccühü  olduğundan  Kapıcıbaşı  oldu.
                                                                53
               Burada “Türk Ahmed Ağa” demekle şöhret buldu.
                      1003  senesi  cumâdelûlâsında  Sultân  Mehmed  Hân-ı  Sâlisin  cülûsunda Dârus-sa’âde
               Ağası  Osmân  Ağa’nın  sevkiyle  Kapıcılar  Kethüdâsı  ve  1004  senesi  şa’bânında  mühr-i
               hümâyunu  alıp Sadr-ı a’zam olan İbrâhim Paşa’ya teslim etmekle büyük Mirahor oldu. 1005
               senesi evâ’ilinde Eğri seferine padişah ile beraber gitdi.
                      1005 senesi rebîülevvelinde Cağalazâde Sinan Paşa’nın sadâretine bâ’is olduğundan
               rebîulâhirinde  İbrâhim  Paşa  [473]  ikinci  defa  sadâretinde  azledilerek  kurb-ı  pâdişâhîden
               uzaklaştırıldı. 1010’da İbrâhim Paşa’nın vefâtıyla yine eski mevkiine gelip Yemişci Hasan Paşa
               sadâretinde sâhib-i kelâm oldu. 1012 senesi rübîulâhirinde gayet şedîdüş-şekim ve müstebid
               olan sadr-ı müşârün-ileyhin elinden mühr-i hümâyûnı almağa me’mûr oldukta kemâl-i cesâretle
               îfâ-yı me’mûriyyet edib müte’âkiben Yeniçeri Ağası oldu.



               52  Bu ma’lumat Rumeli sadâreti sicillâtından ve mahzen evrâkında mevcut ahkâm-ı divâniye defâtirinden ahz u
               iktibâs edildi.
               53   Bu  zâtın  Lâdikli  olduğu  kendi  imzasından  anlaşıldı.  Dârus-sa’âde  ağası  hizmetinde  iken  991’de  yazdığı
               kitaplarının sonunda “Harrarahû el-fakîru ilâ rahmeti Rabbihi’l-kadîr Hafız Ahmed bin Mustafa el-Lâdikî” imzası
               enderun kütübhanesinde görüldü. Enderunda yetişen mühtediler milliyetiyle eğitildiğinden buna da Türk Ahmed
               Ağa denmişdir.

                                                           146
                                                           150
   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155   156