Page 141 - 6-8
P. 141
Amasya Tarihi Cilt: 6
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Geçip müftî-i bekâya azm kıldı
(31+530+118+117+144=940)
[438] Şakâyık mütercimi Mecdî Mehmed Efendi diyor ki; “Merhûm-ı merkûmun
mezârına “Hâzâ makâmu Ahmed” ve kefenine “Hiye âhiru’l-libâs” târîh vâki’ oldu. Mûmâ
ileyh Mevlânâ Hazretlerinin kerâmâtındandır ki zamân-ı ihtizârında “Yâ Ehad! Neccinâ
mimmâ nehâf (940)” (Ey bir olan Allah’ım! bizi korktuklarımızdan kurtar) diye buyurmuşlar
imiş. Ba’de’l-vefât hesap olunup târih vâki’ oldu.”
Âşık Çelebi Tezkiresinde Mevlânâ-yı müşârün-ileyhin târîh-i vefâtını 941 senesi
şevvâlinin ikinci günü diye tesbît etmektedir. Âlî Bey “Künhü’l-Ahbâr”ında bunu tahtıe ederek
diyor ki:
“Ammâ Mevlânâ-yı Âşık “Meşâirü’ş-Şu’arâ”sında sene ihdâ ve erbaîn ve tis’ımi’e
şevvâlinin ikinci günü fevt oldu diye naketdi. Hâlâ ki merhûm zâtının “Mâte’n-nıhrîr” ve
kefenine “Hiye âhiru’l-libâs” ve mezâr-ı şerîfine “Hâzâ makâmu Ahmed” târihleri dokuz yüz
kırka mahsûb etdiğini ne bildi ve ne esahhını akletdi.
“Bârî târihlerle bir satırda yazmamış olsa ve mabeyninde bir iki sahîfe geçmesi
42
hasebiyyetiyle Âşık’ın nisyânına haml olunsa câiz idi ve bi’l-cümle sûr-ı İstanbul’dan Taşra
Edirne kapısı [439] semtinde ve meşâyıh-ı Nakşibendiyye’den Şeyh Mahmûd Çelebi
zâviyesinin hazîresinde medfûn ve genc-i nihân gibi ka’r-ı hâk-ı siyâha makrûndur.” (Varak
258)
Etrâf-ı erba’ası taşdan duvar ve parmaklıkla muhât olan bu hazîre zâviyenin cenûb-ı
şarkıyyesinde olup derûnunda Şeyh Mahmûd Efendi ve sağ tarafında Kemal Paşazâde Ahmed
Şâh Çelebi medfûndur. Yol üzerinde bulunan Şark duvarının orta ve yüksek yerinde şu kitâbe
mahkûkdur:
موي ىلاعت اللهراوج ىلإ لقتنا . هرازم الله رون اشاپ لامك نباب ريهشلا لامك نب ناميلس نب دمحأ نيلقثلا ىتفم ربق اذه
. 43 ةأم عستو نيعبرأ ةنسل مركملا لاوش ىناث سيمخلا
Bu kitâbe gösteriyor ki müşârün-ileyh Ahmed Şemseddîn Efendi, 940 senesi şevvâlinin
ikinci perşembe günü vefât etmişdir.
Bu hazîrenin etrâfına taş duvarı yaptıran zât, kendisinin mu’îdliğinden Şam ve Mısır
mollası olup 950’de Kütahya’da vefât eden Mevlânâ Muhyiddîn [440] Mehmed Bey’dir.
“İrtehale’l-ulûm bi’l-kemâl (639+177+124=940)” terkîbi de müşârün-ileyhin târîh-i vefâtıdır.
Hazret-i Şeyhülislâm’ın bir mahdûmu İbrâhim Çelebi ile bir kerîmesi Safiyye Hâtun malûm
olabildi. Kerîmesini üstâz ve hâmîsi Mü’eyyedzâde Abdurrahman Efendi’nin mahdûmu
Abdülvehhâb Efendi’ye verip onu kendisine dâmâd ve mu’îd etmişdi. Kayınbiraderi kibâr-ı
kudâtdan Fahreddîn Mehmed Efendi’dir. Fetvâ emîn ü kâtibi de Aşçızâde Hasan Çelebi’dir.
Hazretin fazl ü kemâlini anlatmak için her ilim ve fende gayet mâhir, muhakkik, fâzıl,
mütebahhir, müdekkik bir allâme-i kâmildir, demeye hâcet yoktur. Çünkü her ilim ve fenne âid
âsâr u mü’ellefâtı, her türlü tarîfin fevkinde olan fezâil ve kemâlâtına birer şâhid-i âdildir.
Bununla beraber gayet müteşerri’, müttekî, zâhid, kâni’, âbid, tab’an gayet latîf, nâzik,
hazır cevap, gayet zekî, serîu’l-intikâl, hâfızası mükemmel, karîhası ceyyid, meâni-i latîfe
icâdında bî misil bir şâir ve münşi-i [441] ekmeldi. Fuzalâyı ve onlarla münâzarayı pek sever,
münâzarada kavî ve müşkil-pesendâne hareket eder, muğâlatayı bilir, hakîkat-i ilmiyye şekline
sokar, rakîbini herhalde ilzâm ve iskât eylerdi. Bunun için fuzalâ kendisiyle münâzaradan,
42 Âşık Çelebi, gâliba benim gibi dalgın bir zât olmalıdır. Her halde Âlî Bey’in şiddetli itâbına lâyık değildir.
Çünkü Âlî Bey’in eserlerinde de bu gibi ufak tefek sehv ü hatalara tesâdüf edilmektedir.
43 “Bu, Kemalpaşazâde diye tanınan, ins ü cinnin müftüsü Ahmed bin Süleyman bin Kemal’in kabridir. Allah
kabrini pürnûr eylesin. 940 yılında Şevval ayının ikisinde Perşembe günü Cenâb-ı Hakk’a irtihal etmiştir.”
(Haz.)
136
140