Page 138 - 6-8
P. 138

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               şîrle sabır helvaları yemişlerdir. Siz dahî dediniz mi? diyecek bî-ihtiyar-ı bedîhe ve bilâ raviyye
               bu matla hâtırıma geldi. Dedem bu matla’ı okudu.

                                    Ben demezdim ki sana dehr ide bîdâd görem
                                    Dostlar gamda ola düşmenini şâd görem”

                      [429] “Harîf-i müte’essir olup şâdîyken nâlân oldu. Ve dediği söze ve yediği herzeye
               pişman oldu.” (Varak 43)
                      904’de Sultân Bâyezîd’in Mora vilâyeti dâhilinde Moton ve Koron kalelerinin fethine
               gitdiğini fırsat bilen Karamânoğlu Mustafa Bey, ilticâ etdiği İran hükûmetinin muâvenetiyle
               Sivas ve Tokat arasından geçip Karaman vilâyetine girmiş, İçel (Silifke)’de ilân-ı hükûmet
               etmişdi.
                      Bu esnâda Molla’nın pederi (Süleyman Bey) Tokat sancağı Beyi idi. Erbâb-ı garaz,
               Mustafa  Bey’in  Karaman  vilâyetine  girmesini  Süleyman  Bey’in  gizli  muhâberât  ve
               muâvenetine haml ve isnâd-ı töhmet ederek İstanbul’a şikâyet etmişlerdi. Bîçâre Süleyman
               Bey, bu töhmetle mukayyeden İstanbul’a celb ve Yedikule’de hapsedildi.
                      905’de  Sultân  Bâyezîd’in  muzafferan  avdetinde  uzun  tahkîkâtdan  sonra  Hadım  Ali
               Paşa’nın iltimâs ve şefâ’ati üzerine Süleyman Bey, afv ve ıtlâk edilerek ders-i âmlık vazîfesi
               kat u tedrîsten azledilen sâhib-i terceme ile beraber [430] Amasya’ya gönderildi. Vüsûlünden
               birkaç ay sonra vefât etdi.
                      Kemâl  Paşazâde  Ahmed  Şâh  Çelebi,  ammizâdesi  sâbiku’t-terceme  İbrâhim  Bey  bin
               Halîl Bey’in hânesinde ikâmet ve kerîmesini tezevvüc edib bir tarafdan tedrîs-i ulûma, diğer
               tarafdan üstâdı Bahşî Efendi’nin tefsîr ve hadîs derslerinden istifâdeye koyuldu. Bu suretle âlâm
               u ekdârını teskîn edebildi. Fakr u zarûrete düştü.
                                                                     35
                      907  senesi  cumâdelûlâsında  Hadım  Ali  Paşa   Sadr-ı  a’zam  ve  birkaç  ay  sonra
               Mü’eyyedzâde Abdurrahman Efendi Anadolu Kazaskeri olduğunu haber aldıkta tedârikâtını
               görüp 908’de yine İstanbul’a gitdi.
                      Edirne’de “Taşlık Medresesi” denmekle meşhûr Ali Bey Medresesi mahlûl olduğunu
               işitip Rumeli Kazaskeri Hacı Hasanzâde Mehmed Efendi’den müderrisliğini taleb etdi.
                      Âşık Çelebi bunun tafsîli hakkında “Tezkire-i Şu’arâ”sında diyor ki: “Ol vakit ki Hacı
               Hasanzâde Rumeli Kazaskeri Mü’eyyedzâde Anadolu Kazaskeri imiş. [431] Merhûm hakkında
               Hacı Hasanzâde süst ve Mü’eyyedzâde hukûk-ı kadîmesi  sebebiyle nimetperveri imiş.
                                                                      36
                      “Bu hâle Edirne’de Taşlık Medresesi mahlûl olup varıp taleb etdikte Hacı Hasanzâde
               “medrese  hevâsından  geç,  sana  bir  kadılık  verelim  kabulünde  eyleme,  geç”  der.  Merhûm
               mağmûm ve mehmûm Mü’eyyedzâde’ye gelip arz-ı hâl eyler.”
                      “Mü’eyyedzâde var rızâ sûretin göster; Arz edecek hayr evladır.” “Onun sözüyle varıb
               kazâya rızâ verdim” der. Hacı Hasanzâde bu sözü gerçek hayâl anlar, ertesi gün pâdişâha kazâ
               arz eyler.”
                      “Mü’eyyedzâde  “Saadetli  pâdişâh!  Ol  bir  kâbil-i  şândır.  Nâdiru’d-devrân  fâ’îku’l-
               akrândır. Kazâ ile zâyi  olmasın,  Taşlık Medresesi  mahlûldür. Ona sadaka buyurun ki  ilme
               meşgûldür.” diye envâ-ı terbiye edib Pâdişâh-ı vakt Sultân Bâyezîd, medreseyi i’tâ eder.”





               35  Hadım Ali Paşa Amasya’da medfûn olan Atik Ali Paşa’dır. Sultan Bâyezid Amasya’da iken ma’iyyet-i bende-
               gân ve ricâlinden olup Kemal Paşazâde Süleyman Bey ve mahdûmu Ahmed Şâh Çelebi ile mu’ârefe-i kadîmesi
               ve musâdakâ-i müstedîmesi var idi.
               36   Kemal  Paşazâde  ile  Mü’eyyedzâde  arasında  takarrur  eden  hukûk-ı  kadîme,  hem-şehrîlik,  yekdiğeriyle
               küçüklükten  tanışmaklıktan  başka  ne  olabilir?  Mü’eyyed-âde’nin  bu  hukûk-ı  kadîmesi  Kemal  Paşazâde’nin
               Amasyalı olduğunu gösteren delâil-i târîhiyyedendir. Çünkü Kemal Paşazâdenin pederi Süleyman Bey Amasya’da
               Sultan Bâyezid’in saray muhâfızı iken Mü’eyyedzâdenin pederi Ali Çelebi de nişâncı idi.

                                                           133
                                                           137
   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143