Page 139 - 6-8
P. 139

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                      “Mü’eyyedzâde fırsat bulup tevârîh-i âl-i Osmân tedvîn olunmak lâzımdır. Molla İdris
               Fârisî ile tertip ediyor ama çün zuhurları diyâr-ı Rûm’da olmuşdur. Türkî dille [432] olunmak
               mühimdir.”
                      “Kemal Paşazâde du’âcınız ol hizmetin uhdesinden gelmeye kâdirdir. Ve fenn-i inşâ ve
               inşâda mâhirdir. Ve bu merâmın itmâmı bu asırda ancak ona münhasırdır. Pâdişâh fermân eder.
               Sa’âdetli pâdişâhtan çok demdir ki azl çekmişdir, fakirdir. Hâne-dâde-i ecdâdınız murabbâsıdır.
               Ona in’âm cebr-i kalb-i kesîrdir. Pâdişâhın Lalazâdesi olduğu cihetden pâdişâhın her ihsânına
               müstehakdır ve câize-i mukaddem olacak sebeb-i ihtimâm-ı kesîrdir, diye sevk eder. Pâdişâh
               otuz bin akçe dahi ihsân eder.” (Varak 40, 41)
                      Kemal  Paşazâde  Ahmed  Şah  Çelebi,  Mü’eyyedzâdenin  şu  kadr-ı  şinasâne  sevk  ve
               ta’rîfine ve pâdişâhın in’âm ve ihsânına karşı minnetdârâne bir şevk ile bu târihten itibâren
               Edirne’de bir taraftan tedrîs ve ifâzaya mülâzemet, diğer tarafdan “Târîh-i Âl-i Osmân” adlı
               eser-i bî nazîrini inşâ ve tahrîre bezl-i gayret etmeğe başladı.
                      911’de Üsküp şehrinde İshâk Paşa Medresesi müderrisi olup tebdîl-i âb u hevâ için
               oraya gitdi. [433] Çünkü gece ve gündüz çalışmaktan vücûduna oldukça bir za’f gelmiş, bu za’f
               da tebdîl-i âb u havaya lüzûm göstermiş, başka lütuflara bir zemîn olmuşdur. Bunu Âşık Çelebi
               şöyle anlatıyor:
                      “Sehl-i zemândan sonra Molla İdrîs, inşâ-i tevârihe tebdîl-i hava lâzımdır, diye izinle
               ze’âmeti olan Dobnice (Dobruca) nâm kasabaya varıp kâh onda kâh Sofya’da ikâmet eder.”
                      “Yine Mü’eyyedzâde, “Kemâl Paşazâde’ye tebdîl-i hava etmek için bir mansıb lâzımdır.
                                                                                                 37
               Şöyle ki olmazsa kasd-ı himmete bahâne eder” diye Üsküp Medresesini arz eyler.  Sultân
               Bâyezîd-i merhûm ki  ehl-i me’âlî ve me’ânîdir.  Ma’arifetde ve saltanatda ol iki, Bâyezîd-i
               evvele sânîdir. Molla-yı ma’lûm edinip her zamânda ağır hil’atler ve fâhir-i câ’izeler lütuf ve
               ihsân buyurup şefkat eder. Merhûm onda ilm ü kemâle meşgûl olur. Her fenne himmet eylese
               cüz’î teveccühle husûl-ı mevsûl olur.”
                      Bununla beraber Üsküp havâlisinde büyük bir ze’âmet, yanî çiftlik ihsân edilip kâh
               Üsküp’te, kâh Edirne’de ikâmet ederek târîhini itmâma çalıştı. Molla [434] İdrîs-i Bitlîsi’ye
               “Heşt Behişt” adlı târîhini inşâ ve itmâm için her ne lutf edildiyse Kemâl Paşazâdeye de onun
               mümâsili, belki fâzılı verildi.
                      Bundan sonra tâlihi parladı. 912’de Edirne’de Halebî ve 913’de Üç Şerefeli Medreseleri
               uhdesine tevcîh edilerek zamîme-i revâbiti kılındı. 914’de İstanbul’a celb edilip Sultân Fâtih’in
               sekiz  medresesinden  biri,  ya’nî  sahn-ı  semâniyye  müderrisliğine  nâil  oldu.  Mü’eyyedzâde
               Abdurrahmân Efendi ile hem bezm olarak musâhabât-ı ilmiyye koyuldu.
                      917’de  Yeniçerilerin  ibrâmıyla  azledilen  Mü’eyyedzâde  Efendi’nin  inzivâsı  üzerine
               Edirne’de Sultân Bâyezîd Medresesi müderrisi olup İstanbul’dan uzaklaştı. Bu suretle yakasını
               a’dâsının elinden kurtardı.
                      918’de Sultân Selîm Hân-ı Evvelin cülûsundan az sonra yine Rumeli Kazaskesi olan
               Mü’eyyedzâde  Abdurrahman  Efendi’nin  sevk  ve  tarifiyle  Edirne  kadısı  oldu.  921  senesi
               şa’bânında Mü’eyyedzâde mütekâid olup yerine [435] sadr-ı Anadolu Zeyrekzâde Rükneddîn
                                                                                     38
               Efendi Rumeli Kazaskeri oldukta bunun yerine Anadolu Kazaskeri oldu.
                      923’de Sultân Selîm Hân ile Mısır ve Arabistan seferine beraber gidip geldi. Azîmet ve
               avdetde Molla’nın hayli nevâdiri dillerde destân oldu. Fedâ’il-i ilmiyyesi Sultân Selîm’in nazar-
               ı dikkat ve istihsânını celb ederek büyük hürmetler gösterdi.








               37  Çünkü 911’de Rumeli kazaskeri Hacı Hasanzâde Mehmed Efendi vefât edip Mü’eyyedzâde Abdurrahman
               Efendi Rumeli Kazaskeri olmuştu.
               38  Feridun Ahmed Bey münşe’âtında böyle yazılıdır.


                                                           134
                                                           138
   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144