Page 135 - 6-8
P. 135

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                                           Kasr-ı ‘ıtr içre gör ne manzardır.

                                           Merdüm-i ayn-ı âlem ve yâhûd
                                           Hâl-i ruhsâr-ı heft-i kişverdir

                      Cild-i mezkûrun 224. sahîfesinin hâşiyesinde not olarak yazmıştım [420] ki: “Allâme-i
               müşârün-ileyh Kemâl Paşazâdenin Amasyalı olduğuna, Amasya’nın Sevâdiye Mahallesi’nde
               doğduğuna,  maskat-ı  re’sine  pek  samîmî  muhabbetlerle  merbût  bulunduğuna  şu  harâretli
               sitâyişleri, kıymetli yazıları da bir delîl-i bâhirdir.”
                      Latîfî Efendi’nin iddiâsı gibi merhûm Tokatlı olsaydı Amasya’ya bu kadar harâretli
               sitâyişlerde  bulunamaz,  Amasya’nın  diğer  mahallâtı  içinde  hâssaten  (Sevâdiye,  Süveydâ)
               Mahallesi’ne  bu  kadar  merbûtiyyet  göstermezdi.  Bir  kısmını  da  Tokat  hakkında  yazardı.
               Hâlbuki,  “Târîh-i  âl-i  Osmân”ında  Tokat’ı  bu  kadar  sitâyiş  etmemiş,  Tokat’a  bu  derecede
               merbûtiyyet göstermemişdir.
                      Âlî  Bey,  Nûr-ı  Osmâniyye  Kütübhanesinde  3406  numarada  mukayyed  “Künhü’l-
               Ahbâr” adlı târîhinde Sultân Selîm Hân-ı evvel asrının ulemâsını yazarken diyor ki:
                      “Ve mine’l-ulemâi fî asrihî Mevlânâ Şemsüddîn Ahmed bin Süleyman bin Kemâl Paşa-
               ravvahallâhu rûhahû-. Babaları mîr livâ ve cedleri melîkü’l-ümerâ olmağın ni’met-i vâfire ve
               servet-i mütekâsire ile neşv ü nemâ bulup muhtasarâtı tamâmen tahsîl etdikten sonra [421] sipâh
               tarîkına sülûk etdi.” (varak 257)
                      Şâyân-ı dikkatdir ki Âlî Bey, bu târîhinde Sultân Süleyman asrının şuârâsını yazarken
               diyor ki; “Mevlânâ Latîfî” kendisi Kastamonî olmakla vatanını bilmediği ehl-i nazmı ondan
               yazdı demişler. Hatta tezkiresinin nâmını Kastamonu-nâme tabîr kılmışlardır. Hâlâ ki etdikleri
                                                                   26
               garaz-ı fâhiştir. Sözleri “men sannefe fekad üstühdife”  mazmûnuna mâ sadak olmasını mûcib-
               i iftirâ-ı mûhışdir.”
                      Bundan  ziyâde  şâyan-ı  hayretdir  ki  ben,  sâhib-i  tercemenin  Amasyalı  olduğunu
               târîhimin birinci cildinde yazmış olduğuma handeler eden Köprülüzâde Mehmed Fuâd Bey,
               hadd-i  zâtında  mütetebbi’  bir  fâzıl  olduğu  halde  buna  rağmen  ve  Latîfî  Efendi’ye  tebe’an
               eserlerinde Kemâl Paşazâde’nin “Tokatlı” olduğunu yazmıştır.
                      Hâlbuki 1100 târîhine kadar geçen bütün müverrihler, ehl-i fazîlet ve eserler, ne Mecdî
               Mehmed Efendi’nin “Edirneli” demesine ve ne de Abdullatîf Latîfî Efendi’nin bu manâsız ve
               delilsiz  sözlerine  hiçbir  kıymet  ve  ehemmiyet  vermemişlerdir.  Hattâ  İstanbullu  bile
               dememişlerdir. [422]  Binâenaleyh: Kemâl Paşazâde Mevlânâ Şemseddîn Ahmed Şâh Çelebi,
               mevliden ve neslen ba’de neslin, fer’an neseb-i aslin Amasyalı’dır. Pederi, Latîfî Efendi’nin
               dediği  gibi  “Tokat’da  zeâmete  mutasarrıf”  bir  zaîm  parçası  değil,  belki  Tokat  Sancağına
               mutasarrıf bir mîr-livâdır. Ceddî Kemâl Paşazâde Amasya’da medfûn bir vezîrdir. 873 senesi
               zilka’desinin beşinci günü Amasya’nın (Süveydâ, Sevâdiye) Mahallesi’nde doğdu.
                      Esnâ-yı  teharriyâtımda  Yerebatan  Kütübhanesinde  münşeât  arasında  bulduğum  bir
                       27
               mecmûa   içinde  Mevlânâ-yı  müşârün-ileyhin  târîh-i  tevellüdü  pederinden  naklen  şöyle
               yazılmıştı:  “Târîh-i  tevellüd-i  Kemâl Paşazâde Ahmed Şâh Çelebi bin  Süleyman babasının
               hattından naklen hâmis-i zilka’de sene selâsin ve seb’îne ve semâni mi’e fî Süveydâ-i Amasya.”
                      Amasya’da pederinin sarây muhâfızı olduğu esnada nâz u nimet içinde büyüdü. 883’de
               pederi Tokat Sancağı Beyi olduğu esnâda oraya beraber gitdi. 886’da pederinin Amasya’ya
               gelip Şehzâde Sultân Ahmed nezdine me’mûr olduğu esnâda avdet edib Amasya ulemâsından
               [423] Şeyhîzâde  Abdî,  İbrîzâde Abdurrahmân, Ya’kûbzâde Bahşî  Efendilerden Sarf, Nahv,
               Meânî, Mantık, Lügat fenlerine âid muhtasarâtı okudu.



               26  Eser yazan kimse eleştirilerin hedefi olur. (Ed.)
               27  Bu mecmuanın numarası notlarımda var idi. Hayfa ki, Taş Musluk Yangınında kâmilen yandı. Hangi
               mecmu’ada olduğu da hatırımdan çıkdı. Bir daha bulamadım.

                                                           130
                                                           134
   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139   140