Page 269 - 6-8
P. 269

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                     893’de kendisinden ilmen zayıf olan İmâm-ı Sultânî Amasyalı Mevlânâ Alâeddîn Ali
               Çelebi’nin Mısır’a sefâretle gönderildiğine canı sıkılıp sudûr-i ulemâ ve erkân-ı devleti [13] ve
               Sultân Bâyezîd’i gücendirecek sözler sarf eylediğinden gözden düştü. Amasya’ya i’zâm  edilip
               aylarca açıkta kaldı. 894’de orada Hüseyin Ağa Medresesi müderrisliğine nasb edildi.
                     896’da  şehzâdelerin  sünnet  düğünü  vak’asında  medreseyi  terk  edib  Hicâz’a  gitdi.
               Avdetde İstanbul’a geldi. Rumeli Kazaskeri olup tercemesi bâlâda yazılan Ebussuûd İbrâhim
               Efendizâde Alâeddîn Ali Efendi’nin uluvv-i himmeti sâyesinde sâniyen Sahn müderrisliğine
               nâil oldu.
                     Bundan sonra tedrîs ve te’lîfe hasr-ı meşgale ederek 901’de on yıldan beri emekler sarf
               eylediği  “Sadrü’ş-şerîa  Şerhi”ni  itmâm  edib  “Zahîretü’l-Ukbâ”  tesmiye  ederek  vazîfe-i
               yevmiyyesi seksen dirhem-i osmânîye çıkarıldı. Bu kitabının vasfı hakkında dîbâcesinde şu
               ebyât-ı belâğât-âyâtı inşâ ve me’hazlarını iş’âr etmişdir.
                                                  نايبلا تاياغ هيف نايب         ىناعملا نايبت هيف باتك
                                                  ىناثملاك مولعلا عيباني         زونكلا نييبت هيف طيحم
                                        [14]  ىناوثلا تادايز نع ىفصم      ىواتفلا رايعم هقفلا نويع
                                               ىناعملا حاجنب ىفاولا وه         اقح ةأرملاو ةاقرملا وه
                                              97  نامزلا لك ىف لهجلا ءافش      تاعقاولا ىفاك ظفللا زيجو
                     Fakat 902’de Rumeli Kazaskeri ve hâmîsi olan Alâeddîn Ali Efendi’nin vefâtıyla hasm-ı
               cânı olan Hacı Hasanzâde Mehmed Efendi Rumeli Kazaskeri oldukta Sahn müderrisliğinden
                                                                       98
               azledilip Edirne’de Dârülhadîs müderrisliğine gönderildi.  Edirne’de elfâz-ı küfre müteallık
               “Hediyyetü’l-Mehdiyyîn” kitabını te’lîf eyledi.
                     911’de Hacı Hasanzâde vefâtıyla hemşehrîsi Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi Rumeli
               Kazaskeri oldukta üçüncü defa Sahn müderrisi olup  İstanbul’a geldi. Burada,  el-Ferâizü’z-
               Zekiyye kitabını te’lîfe mübâşeret ederek 913’de itmâm eylediğini kendi kalemiyle kayd ve âbâ
               ve ecdâdını bu kitâbında tahrîr etdi.
                     Kezâlik  913’de  Rumeli  Kazaskeri  nâibi  olduğu  ba’zı  hüccetlerin  bâlâsında  görülen
               imzasından anlaşıldı. 914 senesinde dâr-ı  naîme irtihâl etdi. Gâyet  fâzıl, muhakkik, ulûm-i
               akliyye ve nakliyyede mütebahhir bir zât idi. [15] Şiddet-i tab’ı ve lisanı ve tasallüfü olmasaydı,
               merâtib-i ulyâya suûd ederdi.
                     Fâzıl  müşârün-ileyhin  bir  kerîmesi  olup,  onu  da  Amasya  vilâyeti  muharriri  olan
               birâderzâdesi  “el-Hâc  Sinan  Çelebi  bin  Mahmûd  Çelebi”ye  tezvîc  etdi.  Bundan  hafîdleri;
               Sadullah,  Abdullah,  Nurullah,  Mahmûd  Çelebilerdir.  Bunlara  ve  bunların  evlâdına
               “Ahîzâdeler” dendi.
                     Sadullah Çelebi kudâttan Sa’dî Çelebi demekle meşhûr bir zât olup, Amasya’da vefât
               etdi.  Mahdûmları  Muhyiddîn  Mehmed,  İzzeddîn  Hasan  Çelebilerdir.  Muhyiddîn  Mehmed
               Efendi,  990’da  ve  İzzeddîn  Hasan  Efendi  993’de  Amasya’da  vefât  etdiler.  İzzeddîn  Hasan
               Efendizâde Şemseddîn Sa’dî Çelebi de 1039’da vefât etdi. Üçler Mahallesi’nde binâ etdikleri
               camî bahçesinde medfûndur. Bunlar kibâr-ı kudâttan idiler.

               Zamanımızın faziletlisi, halefin (günümüzün) yegânesi!
               Tedriste en yüksek mertebelere ulaştı.
               Allah kendisine husûsî güzel lütuflarda bulundu.
               (Bu hâdiseyi) kutlamak için tarih söyledim (Haz.)
               97  Manaları en iyi şekilde açıklayan bir kitaptır bu,
               Hazineleri ortaya çıkmış bir okyanus, ilimlerin sağlam kaynağıdır.
               Fıkhın pınarı, fetvaların ölçütü, diğer eserlerdeki fazlalıklardan arınmış
               O doğru anlamlara yetkinlikle ileten gerçek bir merdiven ve aynadır.
               İbareleri veciz, olayları yeterince içeren, tüm zamanlarda cehaleti giderendir. (Haz.)
               98  “Sicilli Osmânî” de Fâzıl müşârün ileyhin 902’de vefâtı kaydedilmiş ve “Tercüme-i Şakāyık”ta bu cihet meskût
               kalmıştır.  Hâlbuki  913  tarihine  kadar  yaşadığı  kendi  tahrîriyle  sabittir.  902’de  vefâtı  Sahn  Müderrisliği’nden
               azlinden kinâye olmalıdır.


                                                           268
   264   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274