Page 270 - 6-8
P. 270
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hacı Sinan Çelebizâde Mahmûd Efendi kibâr-ı ulemâdan olup Amasya’da medfûndur.
Bunun mahdûmu Mehmed Efendi allâme-i şâşî demekle meşhûr olup 983’de İstanbul’da vefât
[16] etdi. Kudâttan Amasyalı Nurullah Efendizâde Mehmed Efendi sudûrdan olup 989’da ve
bunun Mahdûmları sudûrdan Abdülhalîm Hilmî Efendi 1013’de ve Şeyhülislam Hüseyin
Hüdâyî Efendi 1043’de şehîden vefât etdi.
Edâyî Receb Bey-Hacıbeyzâde
Amasyalıdır. Amasya’da Sultân Bâyezîd-i Sânî’nin defterdârı olan Hacı Pervîz Bey’in
ahfâdından Mirlivâ Hamza Bey bin el-Hâc İlyas Bey bin el-Hâc Pervîz Bey’in mahdûmudur.
Amasya’da Topal Hattâtzâde Fazlullah Fazlı Çelebi’den hutût ve edebiyâtı ve Baba Çelebi
demekle meşhûr Tanbûrî Mehmed Çelebi bin İlyas’tan da ilm-i edvârı ahz ve teallüm etdi.
Amasya Vâlisi Şehzâde Sultân Mustafa şuarâsından olan üstadı Fazlı Çelebi’nin sevk ve
ta’rifiyle şehzâde-i müşârün-ileyhe intisâb edib şehzâdenin en ziyâde sevdiği keyvân Ağazâde
Gonca Keyvân Bey’in hüsn-i cemâlini medih ve sitâyiş hakkında gazeller ve Şehzâde’yi medh
ü senâ için kasîdeler tanzîm ederek nüdemâsından oldu. Hâssaten; [17]
Hâl kim ol goncenin la’l-i mey-âşâmındadır
Dâğ-ı hasretdir ki gönlüm lâlesi câmındadır
matla’lı kasîdesini arz ve takdîm eyledikte Şehzâde pek ziyâde beğenip dîvân kâtibi yaptı.
Şehzâdeye gitdikçe takarrub ederek cümle-i havâssından oldu.
960 senesi şevvâlinde Şehzâde Sultân Mustafa Hân Sadr-ı a’zam Rüstem Paşa’nın mekr
ve siâyesiyle şehîden irtihâl-i dâr-ı cinân etdikte pek ziyâde müteessir oldu. Şehzâde hakkında
mersiyeler söylerken Rüstem Paşa’yı rencîde edecek sözler sarfetmişdi.
961’de İstanbul’a gidip Dîvân-ı Hümâyûn erkânından Baş Defterdâr Şerîfezâde Mehmed
99
Çelebi’ye çatdı. Bu zâtın himmetiyle Hazîne-i Hümâyûn alâ rivâyetin Dîvân-ı Hümâyûn
küttâbı zümresine iltihâk etdi.
965 senesi zilhiccesinde Şerîfezâde’nin azli üzerine Sadr-ı a’zam Rüstem Paşa’nın
garazkarâne harekâtından dolayı Dîvân-ı Hümâyûn kitâbetinden azl edilip 966’da Yeniçeri
Kâtibi olduğu esnada Kaptân-ı Deryâ Piyâle Paşa’ya intisâb etdi. [18]
968’de Sadr-ı a’zam Rüstem Paşa’nın vefâtı üzerine Piyâle Paşa’nın Kâtib-i Dîvânı
970’de Tersâne Tezkirecisi ve 974’de Piyâle Paşa vezîr-i sâlis olduğu esnada Tersâne Tımar
Defterdârı oldu. Piyâle Paşa’nın pek ziyâde i’timâdını kazanıp gâyet müreffeh bir hayât içinde
îfâ-yı vazîfe ederek 982’de vefât etdi.
Tab’an latîf, maârif-âşinâ, edîb, şâir, belîğ, îcâd-ı meânîye muktedir, münşî olmakla
beraber savt ve edâsı pek güzel, mûsikî-şinâs, meclis-ârâ bir zât idi. Tezkire-i şuarâlarda ve
“Matlaü’n-Nezâir”de görülen eş’ârından şunlar nakledildi.
Başım üzre yeri var dilberin ağyârı ile
Gül gibi dokunuruz başımıza hârı ile
Bu da onundur;
Âsumân-ı hüsnde ey ebru hilâlî sen misin
Yoksa gözler görmedik bir tâk-ı âlî sen misin
Tîğden niçün geçürdiler bugün ey hat seni
Rûmda başkaldıran yoksa Celâlî sen misin [19]
Bu da onundur;
Devleti tîr-i felek verse no’la nâdâne,
99 Bu zâtın isim ve şöhreti Rumeli Sadâreti sicillâtında 963 senesi rebîülevvelinde baş defterdâr Şerîfezâde
Mehmed Çelebi, ikinci defterdâr İbrâhim Efendi, üçüncü defterdâr Mehmed Çelebi bin Abdî diye görüldü.
269