Page 32 - 6-8
P. 32

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               ba’dehû sekbanbaşı olarak Sultân Bâyezîd-i Sânî ile 860’ta Amasya’ya geldi. 871 sâline doğru
               vefât eyledi. 868 târîhli evrâk-ı resmiyede Amasya’da sekbanbaşı görüldü.


                      Mevlânâ İbrâhim-Tâceddîn Çelebi
                      İlyâs  oğludur.  Amasya’da  bi’t-tahsîl  ders-i  âm  ve  müderris-i  Hüsâmiye  olup  882
               sâlinden sonra vefât etdi. Kibâr-ı ulemâdan idi.

                      İbrâhim Bey-Eretnazâde
                      Amasyalıdır. Amasya züamâsından Abdullah Bey bin Eretna Bey bin Alâeddîn Ali Bey
               bin Nâsıreddîn Mehmed Bey bin Sultân Eretna Hân mahdûmudur. Şâdî Beyzâde Burak [67]
               Bey’in dâmâdı olup züamâdan, ba’dehû Edirne’ye gidip ümerâdan oldu. Sultân Mehmed Fâtih
               devrinde  Bursa  Bey’i  olup  hayli  zaman  orada  kaldı.  Ba’dehû  Edirne’de  ikâmetle  Yeniçeri
               Meydânında binâ eylediği mescid-i şerîfi mesâlihine Edirne ve İnegöl’de vâki’ emlâkini 872’de
               vakfetdi. 877’de vefât eyledi.
                      Kuyûd-ı Vakfiye idâresinde mukayyed vakfiyesinde “fahrü’l-ümerâi’l-kirâm seyyidi’l-
               mülûki’l-i’zâm  melceu’z-zü’afâ  ve’l-eytâm  el-mü’eyyed  bi-te’yîdi’l-melîki’l-allâm  İbrâhim
               Bey  bin  Abdullah  Bey”  diye  tavsîf  edildiği  evlâd-ı  mülûkdan  olduğunu  göstermektedir.
               Vakfiyenin tevliyetini mahdûmu Burak Bey ve bunun evlâdına meşrut olduğu Mûsârrahdır.
               Burak Beyzâde İskender Bey Eretnazâdelikle meşhûr idi.

                      İbrâhim Efendi-eş-Şeyh Tâceddîn Tennûrî
                      Amasyalıdır. Amasya Darphânesi Sarrâfı Sivaslı Hüseyin oğludur. Amasya’da hayli
               müddet Saraclar Şeyhi Pîr Sun’ullah Halvetîye hizmet ederek ulûm-i şer’iyye ve tasavvufu
               ahzetdi. Bu esnâda sâdât-i meşâyîh-i Nakşıbendiyyeden Pîr Sadreddîn Mehmed Horasânî’ye de
               mülâzemet ederek muhibbânından oldu.
                      846’da  Amasya  Vâlisi  Şehzâde  Sultân  Alâeddîn  Bey  [68]  ıhnâk  ve  şeyhi  olan  Pîr
               Sadreddîn  Horasânî  Yenice’ye  iclâ  ve  tevâbi’i  birer  tarafa  teb’îd  edildiği  esnâda  bilâd-ı
               Karaman’a  gidip  Mevlânâ  Şerefeddîn  Ya’kûb  Karamânî  hizmetine  gidip  ondan  tahsîl-i
               kemâlât-i ilmiyye etdi.
                      855’de  Sultân  Mehmed  Hân-ı  Sânî’nin  cülûsunda  bilâd-ı  Osmâniyye’ye  avdet  edib
               pederinin eski vatanı olan Sivas’da tedrîs-i ulûm ederek müderris oldu. 861’de Amasya’da
               Halfet  Gâzi  müderrisi  görüldü.  Ba’dehû  terk-i  tedrîs  edib  Göynük’e  giderek  Akşemseddîn
               Mehmed  Bayrâmî  hizmetine  mülâzemet  etdi.  Ondan  ahz-i  hilâfet  ederek  müşârün-ileyhin
               işâretiyle Kayseriyye’ye gidip orada ikâmet ve neşr-i envâr-i tarîkat etdi.
                      878’de  âzim-i  Hicâz  olup  diş  kanaması  mu’tâdı  olduğundan  tarîk-i  hacda  gördüğü
               rü’yâsında  Risâlet-penâh  Efendimizin  işâret-i  nebeviyyesiyle  Şâfî  mezhebini  kabûl  ederek
               ızdırabdan kurtuldu. Fakat beynel-ulemâ kıl ü kâli mûcib oldu. Avdetde Amasya’ya gelip dört
               yıl  kadar  da  Amasya’da  Hoca-Sultân  Zâviyesi  Şeyhi  Cemâleddîn  Mehmed  Hacı  Halîfe
               hazretlerinin sohbetlerinde dem-güzâr oldu. [69]
                      882’de  Halîmî  vak’asında  Amasya  Vâlisi  Sultân  Bâyezîd’in  sâhib-i  divânı  Hızır
               Paşazâde  Mahmûd  Paşa  ile  Mü’eyyedzâde  Abdurrahman  Efendi’nin  i’dâmı  ve  pekçok
               kimselerin teb’îdi fermânı vürûd eylediğinden Amasya’dan kalkıp ikinci def’a Kayseriyye’ye
               gitdi. Orada dört yıl irşâda mülâzemetle 887 senesinde dâr-ı kudse irtihâl etdi.
                      Fâzıl, muttakî, pek müteşerri’, âbid, sâfî nihâd, zâhid, pâk i’tikâd ve mazınne-i kerâmet
               bir  zât-ı  sütûde-simât  idi.  Tennûrda  îfâ-yı  riyâzet  ve  ref’-i  ızdırab-ı  derûn  etmekle  beraber
               mürîdânından ızdırâbât-ı kalbiyyeye dûçâr olanları da tenevvüre vaz’ eylediğinden (Tennûrî)
               diye meşhûr oldu. (Kaddesallahu’s-sırrahu’l-‘azîz)
                      Asrında ferîd, Tarikat-ı Bayramiyede vahîd, enfâs-ı mübârekesi mü’essirdi. Mahdûmları
               Sun’ullah,  Lütfullah,  Sa’dullah  Efendilerdir.  Bunlara  ve  bunların  evlâd-ı  kirâmına



                                                           27
                                                           31
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37