Page 327 - 6-8
P. 327

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               müdebbir, maârif-âşinâ, kâtib ve hattât-ı meşhûr idi. Yazıları hayli zaman elden ele gezerdi.
               Yazılarında İsmâil bin Mehmed el-Amâsî diye imzâ kordu. [205]

                     İsmâil Sirâceddîn Efendi-Şirvânî eş-Şeyh el-Hâc
                     Şirvân  eyaletinde  Şamahı  kazâsı  dâhilinde  Kürdemîr  karyesinden  Mehmed  bin
               Abdülhamîd bin Ahmed mahdûmudur. 1197’de Kürdemîr’de doğdu. Küçük yaşında Şamahı’ya
               gelip  Kâdı  Baba  Mehmed  Efendi’nin  telâmizesinden  Mehmed  Nuri  Efendi’nin  halka-i
               tedrîsinde “Câmî”ye kadar okudu.
                     1215’de  Erzincan’a  azîmetle  fuzalâdan  Evliyâzâde  Abdurrahman  Efendi’den  beş  yıl
               kadar ders okudu. Bundan ikmâl-i tahsîl ederek icâzetnâme alıp Tokat’a geldi. Ramazânı burada
               geçirdikden sonra Burdur’a azîmet ve 1221’de Şirvân’a avdet etdi.
                     Şamahı’da tedrîs-i ulûma ibtidâr edib altı yıl kadar ders okuttu. 1227’de Hicâz’a gidip
               avdetde İstanbul’a geldi. Üç ay sonra Abdullah Dehlevî Hazretlerinin nezdine gitmek üzere
               Basra’ya gitdi. Burada hazret-i müşârün-ileyhin işâretiyle halîfesi olan eş-Şeyh Ziyâeddîn Hâlid
               Nakşibendî âsitânesine tahvîl-i azîmet ederek 1228’de [206] Bağdat’a vardı.
                     On ay kadar orada Hazret-i Halid Nakşibendî’nin riyâzâthânesinde tekmîl-i tarîkat ve ahz-
               ı hilâfet edib 1229’da Şirvân’a avdet ve Şamaha’da ikâmetle tedrîs ve irşâd-ı halka mübâşeret
               etdi. Bu esnâda teehhül edib talebe ve mürîdânı Ruslara korku verecek bir miktâra bâliğ oldu.
                     1240’da Şirvân’ı istilâ eden Ruslar’ın mezâlimine karşı kıyâm eden meşâyih-i kirâmdan
               Gâzi Mehmed Efendi’ye diğer meşâyihden Ahmed Efendi ile beraber iltihâk ederek Gâzi-i
               müşârün-ileyhin kumândası altında Ruslarla harb etdi. Alâ-rivâyetin yirmi bin mürîdi vardı.
                     1241’de  Şeyh  Ahmed  Efendi,  Rusları  fevkalâde  tazyîk  ve  tehdîd  edecek  bir  vaziyet
               aldığından bunu harben tutup haps ederek tahliyesini Şeyh Ahmed Efendi’nin teslîm-i nefs
               etmesine ta’lîk etmişlerdi. 1242’de Şeyh Ahmed Efendi en ziyâde sevdiği sâhib-i tercemeyi
               kurtarmak için kendisini Ruslara teslîm [207] eylediğinden tahliyesi akîbinde âilesiyle beraber
               Şamaha’dan kalkıp Ahıska’ya geldi. Bura da Rusların istilâsına ma’rûz olduğundan kalkıp 1242
               senesi zilhiccesinde Amasya‘ya geldi. Muvakkaten Sarâchâne Medresesi’ne yerleştirildi.
                     1243’de  a’yândan  mütesellim  Fazlızâde  es-Seyyid  el-Hâc  Mustafa  Efendi’nin
               kadirşinâsâne himmetiyle Yâkûtiye Mahallesi’nde iştirâ edilen bir hânede iskân edilerek tedrîse
               mübâşeret etdi.
                     Muhakkikâne  tedrîsâtından  fazl  ve  irfânı  zâhir  olup  ulemâ  arasında  büyük  bir  mevkî
               kazandı.
                     Lâkin halka telkîn etdiği râbıta-i Hâlidiyye ulemânın efkârını teşvîş etmekte idi. Râbıta
               aleyhinde  cevâmi’-i  şerîfe  kürsîlerinde  vâizlerin  ve  ba’zı  mahâfil-i  fuzalâda  âlimlerin
               itirâzlarından ve sözlerinden muğber olarak 1247’de âilesiyle beraber Sivas’a gitdi.
                     Burada dokuz yıl kadar ikâmet ve tedrîs ve irşâda muvâzabet etmekte iken Sivas ulemâ
               ve a’yânının dürüştâne muâmelesinden ve vâlî Es’ad Muhlis Paşa’nın azametinden bîzâr olup
               1256 senesi evâilinde ikinci defa Amasya‘ya [208] gelip hânesinde ikâmet etdi.
                     Yakutiye  mescid-i  şerîfinde  başladığı  “Tefsîr-i  Beyzâvî”  tedrîsine  ulemâ  ve  talebe
               mülâzemet ederek halk tabakası arasında büyük bir nüfûz ve şöhret kazandı. Şeyhzâde eş-Şeyh
               Ahmed Rüşdü Efendi’nin meclis-i âliyesine devam ederek ulemânın da teveccühâtına mazhar
               oldu.
                     Sekiz yıl kadar tefsîr ve hadîs, “Mevâkıf” derslerine nasb-ı nefs edib yüksek talebelerine
               icâzet verdi. 1264 senesi ramazânının onyedinci günü dâr-ı kudse irtihâl ederek vasiyeti üzerine
               Şamlular Mezarlığı’nın üstünde dağın sırtı üzerine defnedildi.
                     Gâyet fâzıl, muhakkîk, ulûm-ı akliyye ve nakliyyede mütebahhir, âbid, müttâkî, bir nıhrîr-
               i kâmil idi. Merhûm Amasya‘yı ulemâ ve erkânıyla pek ziyâde sever ve takdîr eder, Amasya’ya
               “ilim ve ulemâ yatağı” derdi. Sivas’dan ikinci defa Amasya’ya geldiğini soranlara “cehâletden
               kaçıp ilim yatağına sığındım” demişti.





                                                           326
   322   323   324   325   326   327   328   329   330   331   332